Demokratik merkezin şansı

DEMOKRATİK sağın, merkez sağın ya da demokratik merkezin önündeki en büyük engel demokrasi ile hiçbir ilişkisi olmayan tarikat ve cemaatler. Bilimkurgu filmlerinin sürü psikolojisi ve disiplini içinde yaşayan robotlar bunlar. Bireysel düşünme yetenekleri yoktur. İsterlerse "Prof. Dr" olsunlar, bireysel bilinçleri yoktur. Ortak akıl(!) ile idare edilirler. O akıl da şeyhin, liderin, hocanın, hoca efendinin kafasının içindedir.

* * *

1 Ağustos yazımda DP Genel Başkan Yardımcısı Ufuk Söylemez’in partisiyle ilgili açıklamasını okudunuz. Benim dikkatimi çeken yer, "Demokratik ve merkez geleneğinin Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu değerleriyle hiçbir zaman meselesi olmamıştır" cümlesi. Oysa ben bu yazı dışında yayınladığım 10 yazıda bu ilişkiyi anlattım.

Yeni Demokrat Parti’nin romantik saplantısından kurtulup kendini doğru tanımlaması ve programına "Demokrat Parti"nin Cumhuriyet’in kurucu değerleriyle bir sorunu yoktur, olmayacaktır" cümlesini yazması. Böylece ayıplı merkez geleceği özgürleşmiş, çağdaşlaşmış ve gerçekten demokratik olacaktır.

"Olmadı" demenin hiçbir önemi yok. Önemli olan "olmayacak" sözünü vermek(ti). Beklediğim açıklığı DP lideri Hüsamettin Cindoruk "Ilımlı İslam devletine geçit yok" cümlesi ile getirdi (Cumhuriyet, 03.08.09)

* * *

Türkiye’nin siyasal ortamını kirlerinden temizlemeye DP büyük katkıda bulunabilir. DP’nin en büyük hedefi, dindar, muhafazakár ama laik ve demokrat olup AKP’ye oy veren kitle olmalı. 1923 cumhuriyetini yıkmak isteyen, demokrasiyle en küçük ilişkisi bulunmayan, bütün iradesini "führer"in (şeyhin, şefin, liderin, hocanın, hoca efendinin) eline teslim etmiş tarikat ve cemaatle hiçbir ilişki kurmamalı. Zaten kuramaz!

Önemli olan, ilk seçimde AKP’ye ait olmayan oyları onun elinden almak. Bu yüzde 10 olur, yüzde 15 olur! Önemli değil. Allah bereket versin!

Laikliği yeniden tanımlamadan, türbanperestlik yapmadan, imam-hatip goygoyculuğuna sapmadan, dindar, muhafazakár, liberal düşünceli pasif kitleyi, laik, demokrat ve sosyal cumhuriyetin ilkeleriyle (merkez sağda) ilk kez buluşturmak mümkündür.

Halkımızın değerleri, kuşkusuz, siyasal İslam’ın, tarikatların, cemaatlerin temsil ettiği değerler değildir. O değerler demokratik merkez sağ ve solun temsil ettiği değerler olmalı!

* * *

Merkez sağın, demokratik merkezin insanı bireydir, kendinin ve toplumun bilincinde olan bireydir. Hiçbir şeyhin, hiçbir führerin müridi olmadığı gibi, kendisi de mürit peşinde koşmayan özgür ve demokrat insandır. Merkez sağ dindarı kendine dindardır. Dininin ilkelerini devletin ilkeleri haline getirmez, getirmek isteyenlere karşı çıkar. Bunun sonu demokratik menzildir.

Tarikatlara, cemaatlere, siyasal İslam’a teslim olmuş bir rejim, demokratik gücünü mutlaka yitirir ve teokratik bir mutlakiyet rejimine dönüşür. AKP hükümetinin içinde yürüdüğü, gittiği yol, teokratik mutlakiyetin yolu. Bunun somut kanıtlarını son bir yıl içinde bol bol vermiştir.

Dolayısıyla, AKP zihniyeti rejimin teminatı değil, rejimin mezarını kazan bir fesattır.

Rejimin teminatı merkez sağ ile merkez soldur. Ve siyasette merkez diye bir şey yoktur.

Demokrat Parti’nin şansı açık olsun! (Yazı dizisinin sonu!)
Yazarın Tüm Yazıları