OSMANLICANIN "durendiş" sözcüğünü severim. "İlerisini düşünen, tedbirli, akıllı" anlamlarına gelir. Örneğin, "durendiş vezir"in müthiş bir ağırlığı vardır. Durendiş siyasetçiler, durendiş gazete yazarları (ve özellikle onlar)...
Bizim anlı-şanlı alaturka ve alafranga durendişlerimiz, AKP’nin iktidara gelişini Demokrat Parti’nin 27 Mayıs 1950’de iktidara gelişine benzetmişlerdi. İkisi de bir halk hareketinin sonunda iktidara gelmişlerdi. Ve böylece İdris Küçükömer’in Demokrat Parti için söylediği "Türkiye’de sağ soldadır, sol sağdadır" safsata özlü sözü bir kez daha doğrulanmıştı. AKP’nin Demokrat Parti’ye benzediği, son günlerde bir kez daha kanıtlandı. Bir yıldır Yargıtay’da boş olan 23 üyeliğe, Danıştay’da boş olan 6 üyeliğe seçim yapılmasını engelleyerek yaptı bunu.
DP BASTONU!
Bu olay, 1930 yılları doğumlularına ve yakın tarih uzmanlarına bir olayı anımsattı. Olay şu: Demokrat Partili amblemli bastonla gezen Cumhurbaşkanı Celal Bayar, 1954 genel seçimlerinden önce, Bursa’da yasak saatte konuşma yapmak ister. Ancak Seçim Kurulu konuşmasına izin vermez. Buna çok bozulan Celal Bayar, seçim zaferinden sonra şöyle konuşur: "Bu hákimlerin bizle alıp veremedikleri nedir? Davalarımız olur, daima aleyhimize mütalaa ederler. Karşı partiden mütemadiyen adaylıklarını koyarlar. Beni de Bursa’da yasaklamaya kalktılar. Elbette dinlemedim, nutkumu verdim. Bu hákimler hakkında bir şeyler yapmak lazım."
LÜZUM ÜZERİNE...
Nitekim, kısa bir süre sonra önce Ankara’nın sevilen yargıçlarından Zeki Kumrulu, Salih Türkmen, Cemil Milli, CHP’den adaylıklarını koydukları ve seçilemedikleri için, bir hafta içinde görevlerinden alınarak raportör yapıldılar. DP’den seçim kazanamayan yargıçlar ise Yargıtay yargıçlıklarına, başkanlıklara, başsavcılığa atandılar. (Asım Ruacan’ın Yassıada mahkemesinde verdiği ifade.)
Bununla da kalmadılar. Emekli Sandığı Yasası’nın 39. maddesini değiştirerek "Görülen lüzum üzerine" (DP döneminin en ünlü gerekçesidir) Yargıtay 4. Ceza Dairesi Başkanı Prof. Dr. Vehbi Yekebaş ile 4 Yargıtay üyesini; daha sonra 3. Ceza Dairesi Başkanı Baha Arıkan, 2. Ceza Dairesi Başkan Vekili Sakıp Güran’ı; daha sonra da Yargıtay 1. Başkanı Bedri Köker, Cumhuriyet Başsavcısı Rifat Alabay, 5. Ceza Dairesi Başkanı Haydar Naci Yücekök ile birlikte birkaç üyeyi emekli ettiler. Dördüncü uygulamada ise dünyanın ilk kadın Yargıtay üyesi Melahat Ruacan, 4. Ceza Dairesi Başkanı Cemal Köseoğlu, 1. Başkan Vekili Dr. Suat Bertan emekli edildiler.
Bu kıyımın nedeni, DP’nin basına uyguladığı baskıların Yargıtay’dan dönmesi idi. Ve bu mezbahada yargıyı sindirdiler.
HESABI SORULUR...
Yargıtay ve Danıştay üyelik seçimlerini engelleyen AKP iktidarı, DP’nin izinde olduğunu kanıtlıyor. Biri elli yıl önce Anayasa’yı çiğnemişti, öteki bu işi elli yıl sonra yapıyor. "Bunun hesabı sorulur" desem, İslamcı + Neo-Liberal mafyası, "Yeni bir 27 Mayıs istiyor" der. Oysa ben çağdaş bir hukuk devleti ve iktidarın meşruiyetini koruyacak bağımsız yargı istiyorum.