AKP hükümetine demokratik rejimi sorsanız, Cumhurbaşkanı’nın trafik memuru kafasıyla görev yaptığı; Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Sayıştay ve YÖK gibi kurum ve kuruluşların bulunmadığı ya da bunları denetim altında tuttuğu bir rejimi tanımlar.
İslamcıya sorsanız aynı soruyu, türban takmanın (zorla ve zorunlu olarak) özgür olduğu, imam hatiplerin tek ortaöğretim kurumu olduğu, Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun bulunmadığı bir rejim olarak tanımlar demokrasiyi. Yani İslamcı bir demokrasi. (Laik demokrasi, İslamcı demokrasinin karşıtı değil fakat demokrasinin doğal halidir.)
Bir Kürtçü için ideal demokrasi, Kürtçe’nin resmi dil ve öğretim dili olmasına, özerklikten başlayarak federasyona ve son aşama olarak ayrı devlete izin veren rejimdir.
İnsan hakları sadece kendi haklarıdır bu üçlünün, düşünceyi açıklama özgürlüğü de sadece kendi düşünceleri ile sınırlıdır.
KİTAPTAN TANIMI
Toplumsal Katılım ve Gelişim Vakfı’nın Avrupa Birliği’nin desteğiyle yayınladığı "İnsan Hakları Gençlik Araştırması" başlıklı kitaptan demokrasinin tanımını aktaracağım:
"Modern siyasal kuram içinde demokrasi kavramına verilen anlam sadece siyasal partilerin varlığı ve çokluğunu, seçimlerin sürekliliğini, oy verme eyleminin gizli ve özgür niteliğini, ve devlet iktidarının bireysel hak ve özgürlük temelinde sınırlandırılmasını içermemektedir. Bu ilkeler bir toplumu yöneten siyasal rejimin demokratik olup olmadığını belirleyen önemli ilkelerdir. Bir demokratik siyasal rejim otoriter ve totaliter rejimlerden bu temel ilkeler yoluyla ayrılır."
Ancak otoriter ve totaliter rejimler de demokratik seçimlerle iktidara gelebilirler. Otoriter ve totaliter rejimler ancak açık toplumlarda ve katılımcı demokrasilerde engellenebilir.
Hukukun egemen olduğu gerçek demokrasilerde anayasanın bağlayıcı ilkesi ile anayasanın üstünlüğü ilkesi bireyleri ve siyasal partileri sınırlandırır. Bu ilkeler uyarınca anayasa, iktidarı, devlet organlarını, idareyi, gerçek ve tüzel kişileri ve kurumları bağlayan ve kendine uymaya zorlayan normlar bütünüdür. Devlet organlarını da erkler ayrığı (yasama, yürütme ve yargı) ilkesi bağlar.
BUNALIMIN KAYNAĞI
Anayasal özgürlük temeline dayanmayan ülkelerde demokrasi milliyetçiliğe ve etnik çatışmalara yol açar.
AKP hükümeti demokratik olduğunu iddia ediyor ama devlet organlarında erkler ayrılığı ilkesine uzak duruyor. Yürütme ve yasamanın eylemlerinin yargı tarafından denetlenmesini kabul etmiyor. Anayasa Mahkemesi’ne ve Danıştay’a saldırıyor. Cumhurbaşkanlığını bir hasım makam olarak görüyor. Türban ve imam hatip okulları bağlamında anayasanın üstünlüğü ilkesini tanımıyor. Bu davranış, siyasal bunalımın başlıca kaynağı olarak ortaya çıkıyor.
ÜSTÜNLÜK İLKESİ
İslamcılar ve Kürtçüler de kendi demokrasi anlayışları içinde anayasanın bağlayıcılık ilkesi ile üstünlük ilkesini tanımak istemiyorlar.
Bu anarşik ortam Türkiye’de demokrasiyi kılıktan kılığa sokmakta. Yarından itibaren bu komiklikleri, güncel örnekleri ile birkaç yazıda ele alacağım.