Cumhuriyet'in temel ilkeleri yeniden yorumlanmalıymış...
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
MAŞALLAH, bilim adamlarımıza, üniversite hocalarımıza bir şey oldu; keramete kıç attırmak hususunda birbirleriyle amansız bir yarışa girmiş durumdalar.
Son yarışçılardan biri, ABD'deki Princeton Üniversitesi Yakındoğu Araştırmaları Bölümü'nde hem başkan hem de öğretim üyesi olan Prof. Dr. Şükrü Hanioğlu.
Hasan Bülent Kahraman'ın M.Şükrü Hanioğlu ile yaptığı söyleşi Radikal Gazetesi'nde (3 Ocak 2007) yayımlandı. Söyleşi konusu, Hanioğlu'nun yeni yayınlanan "Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Zihniyet, Siyaset ve Tarih" (Bağlam Yayınları) adlı yapıtı. Kitap, 2002 yılı sonunda Hanioğlu'nun "değerli meslektaş"ı Dr. Şahin Alpay'ın tavsiyesi üzerine yazmaya başladığı Zaman Gazetesi'nde yayımlanan yazılardan oluşuyor.
* * *
Bu yazı, kitabın eleştirisi değil. Söyleşinin eleştirisi. Ama sonuçta kitap da dolaylı da olsa eleştirilmiş oluyor. Hanioğlu, Türkiye'de "darbe savunuculuğundan siyasi katılım ve demokrasinin 'karşı devrim' olarak yorumlanmasına kadar varan yaklaşımlar benimsenmektedir" diyor.
Bu cümle, tipik bir neoliberal ikinci cumhuriyetçinin düşünceleri. 1950'den itibaren Cumhuriyet'in köklerini hedef alan karşı devrimi demokrasi sıfatı ile taçlandırmak kötü bir demagoji. Çünkü 1950 yılında iktidara gelen Demokrat Parti'nin bütün uygulamaları Cumhuriyet karşıtı bir ideolojinin yansımalarıdır. Bu nedenle Demokrat Parti'nin 1950-1960 döneminde iktidarına, karşı devrimci ideolojinin iktidarı olarak bakılıyor. Yani 1950-1960 dönemi Demokrat Parti iktidarını demokrasiyle özdeşleştirmek, ancak bir başıbozuk tarihçinin marifeti olabilir.
Hanioğlu da bütün başıbozuk tarihçilerin yaptığı yanlışı yapıyor: Moderniteyi falan açıklarken devlet ile birey'i ilişkilendiriyor. Yanlış! Devlet'in bağlılaşığı (correlatif'i) birey değil, 1789 Fransız Devrimi'ne göre vatandaş'tır. Birey'in bağlılaşığı ise toplum'dur. Amerikanofil ve neoliberal sosyoloji, tarih ve ekonomi anlayışı, aralarında bağlılaşık olmayan varsayımsal bir taban üzerine oturtulmaktadır. Oysa, Cumhuriyet devrimini anlamak, başlık olarak açıklamaya çalıştığım bu bağlılaşıklık (correlation) ilişkisini anlamaya bağlı.
* * *
Hanioğlu, "Türkiye 21. asırda resmi ideolojisini, modernlik anlayışını, özgünlük yorumunu, tarihe bakış açısını yeniden tanımlamak, rejiminin temel niteliklerini toplumsal bir uzlaşma çerçevesinde yeniden yorumlamak zorundadır. Bunu yapmayan bir Türkiye'nin toplumsal huzura kavuşması ve içinde yaşadığı dünyaya uyum sağlaması son derece zordur" diyor.
Ve bütün "resmi ideoloji ve resmi tarih" karşıtı başıbozuk tarihçiler gibi rejimin (Cumhuriyet'in) temel niteliklerini nasıl yorumlamamız gerektiğini söylemiyor. İnsan iki cümlede özetleyemez mi? 286 sayfalık kitabında da söylemiyor. Ama ben, yeni yorumun "İslamcılar ile anlaşmak" ve "Cumhuriyet ve devrimlerini tersine çevirmek" olduğu sonucuna varıyorum. Acemi röportajcı H.B.Kahraman acaba ne düşünüyor bu hususta?