"PROGRAM kitabı elime geçeli neredeyse 30-40 gün oluyor. 350 sayfalık program kitabını ağır ağır okudum. Bu yazı Mısır yolculuğum sırasında yayınlanacak. Yani dün yazılmadı, biraz daha önceden yazıldı. Benim Mısır’da olduğum süre içinde program hakkında bir yazı çıkar mı basında, bilemem. Ben bu satırları yazarken herhangi bir yazı yayınlanmamıştı daha.
Halkın, seçmenin, partililerin, öteki partilerin yöneticilerinin, basının ve yazarların çooook büyük bir bölümünün parti programlarını okumadıklarını çok iyi biliyoruz.
Ama partileri, özellikle de cumhuriyetçi ve sol partileri sıkıştırmak için "Doğru dürüst, dişedokunur bir programları yok ki!" derler. Ama kazın ayağı öyle değil.
CHP, benim kafa ve gönlümdeki CHP’den çok uzak. Ama işte 350 sayfalık bir program yayınlamış, ne var ki CHP’den program bekleyenler ortalıkta yok."
6 OKUN İÇİNDE
Yukarıdaki bölümü yazdıktan sonra yazıyı sürdürmedim. Devamını Lüksemburg’da yazıyorum: İkinci Cumhuriyetçilerin, neo-liberallerin sarakaya aldıkları Altı Ok, programın başında yer alıyor: Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, Laiklik, Devrimcilik.
Hepsi ciddiyetle uygulandığı zaman sol, sosyal demokrat ve sosyalist bir içerik kazanabilecek altı şiar! Şimdi, yedinci ok olarak "Neden ’Demokrasi’ yok?" diye soracaklar çıkacaktır. Ben, demokrasinin altı okun içinde olduğunu biliyorum, ama yeminli CHP düşmanlarının ağzını kapatmak için, benim yaptığım türden bir açıklama ve eklenti yapılabilirdi. Ayrıca yeniyetme allame takımı için bazı netameli sayılabilecek okların açıklama notları doyurucu olacak mı, bilemem, ama benim için yeterli.
Milliyetçilik: "Türkiye Cumhuriyeti din, dil, ırk ve etnik köken temelleri üzerinde değil, siyasal bilinç ve ideal beraberliği zemininde kurulmuştur. Milliyetçilik, ırk, köken, din, mezhep, bölgecilik, kavimcilik anlayışlarının, ulusal düzeyde aşılmasıdır."
Bırakalım şimdi, 1940’lardan örnekler sıralamayı, Varlık Vergisi’ni falan... Çok beğenilen ABD milliyetçiliğinden farklı bir milliyetçilik mi? Başkalarını saymıyorum.
ALERJİ OLSUN
Efendim, halk hoşlanmıyormuş, vırtzırt laiklik öne çıkartılmamalıymış, halkın alerjisi varmış "laiklik" sözcüğüne. Varsın olsun! Türkiye’nin dingil ve dengesi laiklik oku üzerinde duruyor. Medeni Kanun (Vatandaşlık Yasası), Ceza Kanunu başta olmak üzere bütün yasalar laiklik referansının damgasını taşıyorlar. İlke olarak eğitim de öyle, yargı da öyle. Laiklik’in yerine Din oturtulsaydı Türkiye’nin hali nice olurdu?
Laiklik ilkesinin halkta alerji yarattığını ileri süren cumhuriyetçiler ve demokratlar, toplumun en tutucu kesimini oluşturan kadınlara bu gerçeği anlatmak zorundadırlar. Bu görev sadece CHP’ye düşmez; dinci partiler dışında bütün düzen partilerine ve devrimci partilere de düşer. Çağdaş liberal partiler sadece Devletçilik’e sahip çıkmayabilirler. Bu anlaşılır. Ama son ekonomik krizde devletlerin oynadığı rol neo-liberalizmin sonunun geldiğini de gösteriyor.
KİMİN SAYESİNDE
Kadınlar, Cumhuriyet’in kendilerine bahşettiği haklardan, seçme ve seçilme hakkından, tek eşle evlenme yasasından, boşanma haklarından, mirasla ilgili yasalardan, koca ve baba izni olmaksızın çalışma hakkından, çocuklar üzerindeki velayet hakkından, mahkemede tek başına ve birey olarak tanık olma hakkından memnunlarmış, amma velakin "laiklik"ten hoşlanmıyorlarmış. Bu hakların laiklik sayesinde kazanılmış olduğunu ve laikliğin bu haklarla eşanlamlı olduğunu anlatsanıza! CHP programı anlatıyor bunları.