Sayıları pek fazla olmasa da Türkiye’de adam gibi adamlar, yazar gibi yazarlar, profesör gibi profesörler var. Bunlardan biri de Gündüz Vassaf!
Gündüz Vassaf’ın 28.11.04 tarihli Radikal gazetesinin 23.sayfasında yayınlanan “Çok Kültürlülük Çıkmazları” başlıklı yazısını nokta ve virgülüne dokunmaksızın kendi sütunumda yayınlamamın okurlar için yararlı olacağını düşündüm. Buna izin verdiği için Gündüz Vassaf’a teşekkür ederim. *** [“Batı Avrupa’ya 1960’lardan sonra büyük işçi göçü başladı. Sayılarının milyonları aşmasına rağmen, gelenler birçok ülkede yok sayıldı. Max Frisch’in deyimiyle ‘İşçi çağırdık, insanlar geldi’ olgusunun ancak işçi çocuklarının okula başlamasıyla farkına varıldı.” “Göçmenler için zamanla iki zıt politika uygulanır oldu. Sağ hükümetler asimilasyondan sol hükümetler çokkültürlü bir toplumdan yana oldular.” “Zaten iflas etmeye mahkûm olan asimilasyon yanlıları kısa zamanda göçmen politikaları yerine göçmen polisinden yana ırkçı bir tavır aldılar. Çok kültürlülük adına yapılanlarsa, gayriihtiyari de olsa, gettolaşmaya neden oldu. Farklı cemaatlerin iç içe yaşamasını desteklemek yerine, zamanında Güney Afrika’da siyahlarla beyazların ayrı ayrı gelişmesini öngören ‘apartheid’ türü bir politika uygulandı. Hollanda’da futbol oynayan genç Türklerin, mevcut takımlara girmelerini destekleyecek programlardan çok, bir tek Türklerin oynadığı ligler teşvik edildi. Televizyon programları ülkedeki çeşitli kültürleri yansıtıp herkese hitap etmek yerine, Faslıların, Türklerin kendi dillerinde kendi televizyon, radyo programları yapmaları desteklendi. Göçmenler, kapalı cemaatler içinde gündelik yaşamlarını sürdürmenin kolayına kaçtılar, tutuculuğuna sığındılar. Aralarında köktendinci ve şoven akımlar güçlendi. Anavatanlarıyla bağlarının sürekliliğini sağlayan yeni ulaşım ve iletişim kolaylıkları bu eğilimleri güçlendirdi. Aradan kaç kuşak geçmesine rağmen göçmenlerin nisbeten vasıfsız ve ikinci sınıf vatandaşlar olarak kalması, sürekli ucuz emek sağladığından egemen düzenin çıkarlarını karşıladı.” “Bugün Batı Avrupa, göçmenleriyle bir arada yaşamanın krizinin eşiğinde.” “Yıllardır uyguladıkları yanlış, kısa vadeli politikaların iflasını kabul etmektense, şimdi de sorunu kültürel ve tarihi nedenlerde arıyorlar. Devletler bazında giderek kurumsallaşan ırkçı görüş, göçmenlerin Avrupa’ya uyumsuzluğunu iddia etmekte. Bu iddianın ne kadar çürük olduğunu görmek için, günümüzde göçmenlerin hem kendi dillerini konuşup hem de dolara tapıp, Amerikan bayrağı salladığı ABD’ye, ya da geçmişte Osmanlı ve Avusturya-Macaristan imparatorluklarına bakmak yeterli. Bugün ABD Başkanı’nın kabinesinde bile bol sayıda göçmen ve azınlıklar yer alırken, Avrupa’da tek bir göçmenin meclise girmesi, bunca yıl sonra bile olay oluyor.” “Dünyanın neresinde olursa olsun, asimilasyoncu baskılarla, herkesin kendi kültürünü koruyup geliştirmesini engellemek ne kadar totaliterse, çok kültürlülük adına birbirlerine kapalı cemaatlere destek verip, ortak yeni uygarlıklar oluşturmaya set çeken politika ve köktendinci aidiyetler de, ibret verici olduğu kadar tehlikeli.” “Günümüzde, cinsel ya da etnik kimlik gibi, ilericilik açısından benimsenen binbir türlü aitliğin birleştirici olması toplumları zenginleştirme potansiyeli taşırken, ister Hollanda’da olsun ister Irak ya da başka herhangi bir ülkede, tersi eğilimler herkes için hüsran verici sonuçlara neden olabiliyor.”] *** Evet, günümüz koşulları içinde göçmenlerin asimilasyonu benimsemelerini düşünmek saflık ve sakarlık olur. Bu konuda yüzlerce sayfa yazı yazdım. Televizyonun, telefon ve cep telefonunun, internetin olduğu bir dünyada asimilasyon mümkün değildir. Bu gerçek doğrultusunda Avrupa ülkeleri göçmen politikalarını gözden geçirmek zorundadır. Çok insani, özgürlükçü ve demokratik olduğu sanılan “Çokkültürlülük” politikasının da artık iflas ettiği söylenebilir. “Çokültürlülük”ün uyumlu toplumun temellerini dinamitlediği ve onun yerine derebeylik (feodalite) düzenini geri getirdiği görüldü. Son örnek Hollanda’dır. Demek ki ne asimilasyon ne de çok kültürlülük! Tek çare, karşılıklı saygıya ve karşılıklı uyuşuma dayanan demokratik ve özgürlükçü bir ortakyaşam. Birlikte yaşam!