CMK 202

KÜRTÇÜLÜKLE, Kürt sorunuyla ilgili artık yazı yazmayacaktım. Çünkü benim yıllardır peşinde olduğum şeyi yapmışlar ve gerçek düşüncelerini söylemişlerdi.

Başlangıçta, “daha fazla demokrasi” başlığı altında “Anadilde eğitim-öğretim hakkı”ndan söz ediyorlardı. Ben de o zaman Kopenhag kriterlerinde böyle bir hak olmadığını, söz konusu kriterlerin “yerel dillerin özgürce öğrenilmesinin önündeki engellerin kaldırılması”nı istediğini yazıyordum. Ama 2010 yılında baklayı ağızlarından çıkardılar ve özerklik ile anadilde öğrenim hakkı istiyorlar. Bu, onların en demokratik haklarıdır, isteyebilirler. Özü tartışılmaz, şekli tartışılır. Bunun üzerine, “Bir demokrat olarak benim işim burada biter!” dedim ve artık bir zorunluluk olmazsa bu konuda yazı yazmayacağımı ilan ettim.
DESTEKSİZ ATANLAR
Edebiyatımızın önemli isimlerinden Vedat Türkali, 22 Kasım 2010 tarihli BirGün gazetesinde, “KCK davasında anadilde savunma hakkının reddedilmesini asimilasyon politikasının devamı” olarak nitelendirmiş. Ayrıca, doğru yanıtı çoktan verilmiş olan şu İzmit (1925) basın toplantısına gönderme yaparak “Atatürk de çözümü özerklikte buldu” demiş. Kimi yazarların yaşlarına, ünlerine ve halk içindeki saygınlıklarına dayanarak ve belki de bunları istismar ederek, desteksiz atmaları beni çok rahatsız ediyor.
Egemen bir ulusal devlette mahkemeler de aralarında olmak üzere devlet işleri devletin resmi dilinde yapılır. Öte yandan, Hıristiyan azınlıklar söz konusu olduğu için Lozan Antlaşması’nın 39. maddesi Kürtleri kesinlikle kapsamaz.
VEDAT TÜRKALİ DEMAGOJİSİ
Vedat Türkali “En insani hak olan anadilde savunmak hakkının engellenmesi”nden söz ettikten sonra ekliyor: “Demek ki aynı asimilasyon politikası sürdürülmek isteniyor!”
Düpedüz demagoji yapan Vedat Türkali, demek ki, “en insani hak olan anadilde savunma yapma hakkı”nın koşullarını bilmiyor. Ceza Mahkemesi Kanunu’nun 202. maddesine bakalım: “Sanık veya mağdur, meramını anlatabilecek ölçüde Türkçe bilmiyorsa; mahkeme tarafından atanan tercüman aracılığıyla duruşmadaki iddia ve savunmaya ilişkin noktalar tercüme edilir.”
KCK davasının sanıkları kimler, kimler yargılanıyor? Eski milletvekilleri, Demokratik Toplum Partili (DTP’li) belediye başkanları, belediye meclisi üyeleri, aynı partinin üyeleri. Demek ki bu insanlar devletin resmi dili Türkçede meramlarını anlatabiliyorlar. Yoksa siyasetçi, belediye başkanı falan olamazlardı. Bu insanlar, şu ya da bu şekilde (şimdi bu tartışma konusu değil) ilköğretimden üniversite diplomasına kadar cumhuriyetin okullarında öğrenim görmüşler. Ama buna karşın, savunmalarını Kürtçe yapmak istiyorlar. Buna yasanın kötü amaçlı kullanılması denir. Ama mahkeme sanıkların savunmalarını Kürtçe yapmalarını yasaya karşın kabul ederse bize laf düşmez. Türkçe bilmeselerdi mahkemenin yaptığı zulüm olurdu.
Vedat Türkali çapında bir yazarın bunları iyi bilmesi gerekir. Yaptığı demagoji ancak kaosun sürmesine hizmet eder ve uzlaşma umudunu baltalar. Okur ve saygınlık kazandırmaz!
Yazarın Tüm Yazıları