DÜNKÜ yazımda söz vermiştim: Acem Keykâvus’un kaleme alıp, Sultan II. Murad Han’ın buyruğu ile Mercimek Ahmed tarafından Türkçeye çevirilen Kâbusname’nin 15. maddesini aktaracağım.
“Cinsi münasebette yararlısı ve zararlısı hangisidir onu beyan eder” adlı bölümü birlikte okuyacağız. Keykâvus yazmış, Mercimek Ahmed Türkçeye çevirmiş olsa da, padişah buyruğu üzerine güzel dilimize çevrilmiş olduğu için, kitabın yayıncısı Sultan II. Murad Han sayılır. Sultan’ın torunları olan bizler, onun cinsel ilişki konusundaki buyruklarını dikkatlice okumak zorundayız ki okuyalım: SICAK HAMAMDA VE SOĞUKTA CİMA ETME “Şöyle bilmiş ol ey oğul, cima etmek (cinsel ilişki) dünyanın lezzetlerinden bir ulu lezzettir, ama onun lezzetine aldanıp kendini çok verme, tâ ki vücudun güçten düşmesin. Eğer kendini yenemezsen bari sevdiğinle cima etme, tâ ki sevgi yapısı çatlamasın. Çünkü sevgi sıcak bir nesnedir ve cima soğuk bir harekettir, kuşkusuz bu soğuk o sıcağı bozar. Kısacası eğer sevdiğinle yatmakta da yenemezsen kendini, bari sarhoşken cima etme, çünkü her cimada bir lezzet fark edilir dimağda, ama dimağ şarabın etkisiyle dolu olursa, ne cima ettiğini bilir kişi ve ne de cimanın lezzetini.” “Ama büsbütün çaresiz olunca, hiç değilse mahmurken cima etmek daha iyidir, sefasından haberdar olursun; o da arada bir gerek. Kişi buldukça bunamamak gerek, yani ele geçtikçe iş buymuş dememek gerek. Çünkü her ele geçtikçe cima etmek hayvanların işidir, hayvanlar vakitli vakitsiz bilmezler, ne vakit eline geçerse yapmaya başlarlar. Öyleyse insan olan vaktini gözlemeli, tâ ki hayvanla onun arasında fark olsun, bilinsin ki bu insandır ve o hayvandır.” “Ondan sonra, eğilimin iki tarafa, yani kul ve cariye olan hizmetkârlarından birine olmasın, tâ ki ikisinden biri sana düşman olmaya. Üstelik ikisini eşit olarak gözetirsen, hem kulun hem de cariyenin hizmetinden iki türlü sefa kazanırsın.” “Çok cima etmenin zararı var, dedim, az etmenin de zararı var. O halde her şeyin ortası hoştur, o da iştiha ile; yani aşırı istekle (olursa) hoştur. Ama ister aşırı isteğin olsun, ister olmasın, elbette sıcak hamamda, sıcak günde ve çok soğukta cima etme, çok zararlıdır, hele yaşlılık deminde olursa. Oysa ilk baharda gayet hoştur cima etmek ve tabiata uygundur. Çünkü ilk baharın tabiatı ılıktır. Bahar havası ılık olunca, çeşmelerde ve pınarlarda su çok olur, âlemde hoşluk ve rahatlık artar. Ne zaman ki evren böyle olur (âlem-i kübrada) sular artarsa, bizim de vücudumuzda, ki tenimiz âlem-i sugrâdır, kan artar ve kandan şehvet artar, işte şehvetin arttığı vakit cima safalı olur ve zararsız olur. Görmez misin ki damarda kan fazla olursa kan aldırmak yararlıdır, ama damar boş olursa ve (kişi) kan aldırırsa zararı dokunur. Öyleyse belde meni olmazsa cimanın ne yararı vardır?” UYGUN ŞARAP VE YEMEKLE ÇOĞALAN KANI DURDUR “Sonra kan aldırmak istersen çok sıcakta ve çok soğukta kan aldırma. Eğer kan çoğalıp artarsa kanı durdurmak ardınca ol, uygun şaraplarla ve yemeklerle. Ağırlaşıncaya kadar yeme, yani usanıncaya kadar cima etme vesselâm.” ¡ ¡ ¡ II. Sultan Murad Han, ne iyi etmiş de “Kâbusname”yi dilimize çevirtmiş. Ama sanmam ki Bülent Arınç okumuş olsun! Lakin Kuran’ın Türkçe mealini mutlaka okumuştur. Zamanenin “seks” dediği şu güzelim cima konusunda ne buyuruyor Kutsal Kitab?