BAŞBAKAN seçim meydanlarında, kürsüden bu soruyu kasılarak kaç kez sordu. Sordu ve söyledi: "DTP neden batıda yok. Oysa biz 81 vilayetin 80’inde milletvekili çıkardık!"
Bu soruyu Başbakan’ın sormasını anlayabiliyorum. Ama aynı soruyu gazetecilerin, yorumcuların, radyo ve televizyon programlarına katılanların sormasını anlayamıyorum. Onların bu soruyu sormaya hakları olduğunu düşünmüyorum. Onlar, bu sorunun cevabını bulmak zorundalar. Mehmet Barlas 4 Mart günü NTV’de soruyordu. Yanıtı aşağıda:
* * *
Mehmet Barlas’ın sorusu şu anlama geliyor: "Doğu ve Güneydoğu’da oyların yüzde 85-90’ı AKP ve DTP arasında paylaşılıyor. Geriye kalan bölümde yüzde 5-10 arasında kararsızlar var. CHP ile MHP’nin oyları yüzde 1-2 arasında. Peki CHP ve MHP’nin bu bölgenin seçmenlerine söyleyecek sözleri, satılacak malları yok mu?" Neden olmasın, var!
Bir siyasal parti ile seçmenler arasındaki ilişki sosyo-ekonomik bir ilişkidir: Gelir dağılımı, işsizlik, ücretler, sosyal güvenlik, eğitim ve sağlık. Bir siyasal parti bu kalemlerde sunduğu olanaklar ve programlar sayesinde seçmenle ilişki kurar.
CHP ve MHP’nin programlarında bu kalemler elbette var. Programlar okunsa da var, okunmasa da var. Ama AKP ve DTP’nin dışında kalan partilerin karşısında militan olmayan özgür bir seçmen kitlesi var mı? Yok! Neredeyse tamamı DTP ve AKP bağımlısı. Peki kim bu (uyuşturucu madde bağımlıları gibi) bağımlılar? AKP için dini kendilerine referans yapmış, şeyhler ve hocalar tarafından yönlendirilen, köleleşmiş müminler, "gaza (gazve)" ve "cihad" sonucu ele geçen ganimetten pay isteyen avantacılar! DTP için Kürt milliyetçiliğini ve kimliğini (etnisitesini) referans yapmış yığışımlar.
DTP ve AKP karşısında siyaset yapabilmek için, geriye kalan bütün partilerin de dini cemaat ve tarikatı; Kürt milliyetçilik ve kimliğini okşayacak politik sapmalara başvurmaları gerekiyor. Bu olanaksız: CHP dini cemaat ve tarikatın güdümünde din referanslı siyaset yapamayacağı gibi Kürt milliyetçisi ve kimlikçisi bir politika da üretemez. Bu suç değil, saygı duyulması gereken bir zorunlu tercih! MHP de Türkçü olduğu için Kürt milliyetçisi ve kimlikçisi politika üretemez. Sadece cemaatçı ve tarikatçı siyasete başvurabilir. Ve Ülkücülerin tekbir getirmelerine karşın bu parselde de inandırıcı olamaz, olamıyor!
* * *
AKP ve DTP’nin egemenlik sürdüğü yerleşim yerlerindeki toplumsal ekonomik yapı bu iki partinin siyasetine çok uygun: Feodal yapı ve kalıntıları, ağalık ve şeyhlik kurumları insan yığışımlarının siyasal tercihlerini hiç zora girmeden yönlendirebiliyor. Başbakan seçim meydanlarında artık dini referans alan konuşmalar yapmıyor. Bu işi AKP adına yerel politikacılar, dini cemaatler, tarikat şeyhleri ve yerel ağalar yapıyor.
DTP’nin sözcülüğünü ise PKK militanları sözle ve eylemle korku salarak yapıyor.
Ama sosyal yapı ve toprak mülkiyeti Batı’da daha çağdaş olduğu için, AKP ve DTP’nin politikaları etkili olamıyor. Bütün sorun bu. Sorun seçmenin zihinsel yapısında!
AKP ve DTP bu ilkel yapıyı sömürdükleri sürece Doğu ve Güneydoğu’da başarılı olabilirler. Toplumsal yapı ilkellikten kurtuldukça bu iki partinin şansı azalır. Bölgenin ilkel yapısı devam ederse (ki bu durumda edecek) yakın gelecekte bir tek sonuç yarattığını göreceğiz: Kanlı bir bölünme! CHP ve MHP’yi bu bölünme sürecine hizmet etmedikleri için kınamak bu kanlı bölünmeyi hızlandırmaktan başka bir işe yaramaz!