BİRİ şöyle yazıyor: “CHP’nin tek bir yaşam biçimini dayatmacı yapısı ve hâlâ özgürlüklere mesafeli durması, ‘sol’un Türkiye’de entelektüel seviyede tartışılmasının önünde durmuştur.”
Bu tarih dışı, gerçekdışı, akıldışı cümleyi yazarıyla tartışmak için değil, ibret (ibretlik) olsun diye alıp aktardım yazıma. Şimdi sırası değil. Bir süre sonra ona da sıra gelecek! Bugün gene Falih Rıfkı Atay’ın Çankaya (Pozitif Yayınları) kitabının bal kovanına başvuracağım: * * * “1923 neslinin vazifesi, Atatürk devrimlerini halka sindirmekti. Bu güç, zahmetli ve belki ilk zamanları nankör bir vazife idi. Devrimlere, bu kanunları koyan ve onlara karşı isyanları cezalandırmak için mahkemeler kuran Meclis, hatta bu mahkemeler bile samimi inanmıyordu. Yeni nizamın hayatı, Atatürk’ün ömrü ile ölçülüyordu. Arkadaşlarından biri Çankaya akşamlarından birinde Atatürk’e: - Sıhhatinizi düşününüz, uzun yaşamaya bakınız, öldüğünüzün ertesi günü heykelinizi bile kırarlar, demişti. Onun partisine, tek parti adını verenler yanılmaktadırlar. Halk Partisi en koyu gericilikten en ileri fikre kadar bütün eğilimleri, itiraz edilmez bir prensipler disiplini içinde dizginlemeye çalışan bir karma-parti idi. Bu karma-parti içinde bizler yabancı idik ve yadırganırdık. Atatürk’e: - Davaya inanmayanları tasfiye ediniz, inananları etrafınızda toplayınız, gibi telkinlerde bulunduğumuz çok olmuştur. Umudunu Cumhuriyet devrinde yetişecek gençliklere bağlamıştı. Halkı da bunlar yetiştirecekti.” (s. 517) * * * Çankaya’nın bu sayfasını okuyunca içime bir ferahlık yayıldı. 1922-1946 arasında, günümüzün bütün siyasal partilerinin CHP içinde bulunduğunu söylediğim, yazdığım zaman ne demek istediğimi anlamayan, suratıma ve yazılarıma tuhaf tuhaf bakanları düşündüm. CHP gerçekten gerçek bir halk partisi idi. İçinde komünist, demokrat, liberal, jakoben, mebzul miktarda mürteci (irticacı), saltanatçı, halifeci vardı. Dahası, Kemalistler ve Cumhuriyetçiler bile vardı. CHP’nin tek tip insan ürettiği gerçeğe aykırı bir toptancılıktır: Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan, Mehmet Şevki Eygi, Erdal İnönü, Mehmet Ali Aybar, Behice Boran, “Sıkmabaş” Şule Yüksel Şenler, Türkan Saylan, Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve benzerleri Cumhuriyet’in okullarında okumuştur. Bu insanların benzerleri birinci ve ikinci Büyük Millet Meclisi’nde vardı. Cumhuriyet demokrasiyi gözden çıkarmış olsaydı, bu kadar çok imalat hatası olmazdı. Bu nedenle: 1923-1946 arasının CHP’si tek parti değildir. Bir koalisyondur! 1950 sonrası CHP’sinin “özgürlüklere mesafeli” olduğunu iddia etmek ise, cehalet demiyorum, utanmazlıktır!