Türk halkı başlangıçta yüzde 80 dolaylarında AB’yi destekliyordu.
Şimdi destek yüzde 50’nin çok altına indi.
Bir de sizin lejyonerleriniz var, Türkiye’de, AKP ile AB’yi yürekten (!) destekleyen gazeteciler.
AB’yi ve AKP’nin AB ilişkilerini eleştirenleri faşist ilan ediyorlar.
Avrupa Birliği olmazsa, biz öldük, mahvolduk, diyorlar.
Türkiye, AB’ye giremez ise sanki tarihin ve dünyanın sonu olacak.
Siz AB olmaz ise ölecek-bitecek bir Türkiye mi, yoksa güçlü-kuvvetli bir Türkiye mi istersiniz?"
"Elbette güçlü bir Türkiye, AB’ye ihtiyacı olmayan, kendi ayakları üzerinde duran bir Türkiye!"
* * *
Benim kuşağımın, Kemalistlerin, CHP’nin demokrasiyi benimsemiyor olduğunu ileri sürmenin bizler için büyük bir hakaret olduğunu söyledim.
"Ama azınlıklar konusunda kesin bir tavrı yok CHP’nin, 301’e karşı, azınlıklar yasasına karşı, Papaz Okulu’na karşı, Ökümenik Patrikhane’ye karşı, Kürtlerin kültürel haklarına olumlu yaklaşmıyor" dedi.
Siz iktidarla muhalefeti karıştırıyorsunuz, dedim.
İktidarda olan AKP.
AKP’nin bu konularda açık seçik bir politikası var mı?
* * *
Bu Joost Lagendijk ile bir başlangıç tanışması idi.
Önemli olan, Türkiye’de lejyonerlerden başka insanlar da olduğunu bilmeleri gerekiyordu.
İnsanlar, AB’nin hál ve gidişini eleştirmelerine karşın, Türkiye’nin AB üyeliğini destekliyorlardı.
Hürriyet Gazetesi destekliyordu, ben destekliyordum.
Lejyonerlerin iddia ettiği gibi, CHP, Kemalistler, "ama"cı aydınlar ne demokrasi karşıtıydılar ne de darbe yandaşı faşisttiler.
Bende, Joost Lengendijk ile sakin sakin konuşabileceğimiz izlenimi oluştu.
Neden konuşmayalım?!
(Not: Çarşamba günkü yazımda geçen 27, 28 Haziran tarihleri, 27, 28 Mayıs olacak.)