Yazılarıma yabancı dilde başlık vermekten hoşlanmam, ama Sefa Kaplan’ın Prof. Dr. Nilüfer Göle ile yaptığı söyleşiyi (Hürriyet, 02.01.05) okuyunca aklıma bu deyim geldi.
‘Doğu için geçerli belge, diploma, karne’ anlamına gelen bu deyimin artık ‘Çifte standart’ anlamını da yüklendiğini düşünüyorum.
Hürriyet’teki söyleşiyi okurken bir şey yaptım: 15.12.04 tarihli Le Monde’un Türkiye Dosyası’nda yayınlanan Nilüfer Göle söyleşisi ile bu söyleşiyi eleştiren ‘AKP Dinsel Söylemini Gerçekten Terk Etti mi?’ (Hürriyet, 26.12.04) başlıklı yazımı düşündüm. Ve şu sonuca vardım: Le Monde Gazetesi’nde her konuda cumhuriyeti ve Türkleri suçlayan Prof. Dr. Nilüfer Göle bu kez Hürriyet Gazetesi’nde Avrupa’yı yerin dibine batırıyor:
‘Evet, bir yer değiştirme oldu sanki. Entrika, irrasyonellik, gerçekdışı algılar, duygusallık Şark’ın özellikleri gibi görülürdü. Şimdi bütün bunlar Avrupa’da karşımıza çıkıyor. Türkiye ise rasyonelliği, soğukkanlılığı temsil ediyor. Bundan daha müthiş bir yer değiştirme olamaz. Türkiye rasyonel, müzakereci bir taraf olarak masada oturuyor. Karşısında ise sözünde durmamak için her türlü argümanı getiren, şark kurnazlığı yapan ve korkularıyla, kuşkularıyla düşüncelerini zehirleyen, duygusal bir Avrupa yer alıyor.’ (Hürriyet, 02.01.04)
*
Aralarında bendeniz de olmak üzere bazı yazarlar Nilüfer Göle’nin söylediklerinin çok daha hafifini birkaç yıldır yazıp söylüyorlar. Ama ne var ki Bayan Göle’nin düşüncelerini paylaştıkları için bazıları tarafından Avrupa Birliği düşmanı ilan edildiler. Avrupa Birliği’ne her ne pahasına olursa olsun girmek isteyen kimi yazarlar, Avrupa’nın gerçek zihniyet dünyasını keşfetmek, çelişkili davranışlarını değerlendirmek varken, AB’ye karşı mesafeli duran insanları, yazarları, nedense dinozor, paranoyak, ulusalcı, milliyetçi, ulus-devletçi sıfatlarıyla güyaaşağıladılar. Prof. Dr. Nilüfer Göle, Le Monde’da aynı şeyi yapıyor. Ama Türkiye’de Hürriyet Gazetesi’ne başka türlü konuşuyor.
*
Le Monde gazetesi, Bayan Göle’ye Türkiye’nin gerçekleştirdiği reformların AB’ye girmek amacıyla ve ‘gün ola harman ola’ kurnazlığıyla yapılmış makyaj olup olmadığını soruyor. Le Monde’ın bu saygısız ve cahiláne sorusunun yanıtı yukarıdaki, Hürriyet’e verilen yanıt olmalıydı, değil mi? Ama değil! Bayan Göle bu reformların aydınlara ve halka mal olduğunu yasak savar gibi söyledikten sonra Avrupa’nın hoşuna gidecek ama bizler için hazmı güç şeyler söylüyor: ‘Nasyonalizmi yere devirmek için gerçek bir iç tartışma, müthiş bir mücadele oldu (...) Cumhuriyet’in kurucu ideolojisi olan bu otoriter cumhuriyetçiliğin değişmesi gerekiyordu, çünkü reformların önündeki bir engeldi.’
Hürriyet’te Sefa Kaplan’ın sorduğu soruya verilen yanıt nerede, Le Monde’a verilen yukarıdaki yanıt nerede! Bayan Göle Paris’te Fransız kamuoyunun, Türkiye’de ‘Ulusalcı Türkler’in nabzına göre şerbet veriyor. Postmodern bilimsel nesnellik işte bu olmalı!..
*
Hürriyet söyleşisinde beni şaşırtan bir başka cümle var. Bu cümleyi beyninizin bir yerine iyice yazın: ‘Avrupa projesi içinde pek çok solcunun ve Atatürkçü’nün de yer aldığını gördük. Bu iş en başta Kemalistlerle Atatürkçülerin sıkı bir şekilde birbirinden ayrışmasına yaradı bence. Atatürkçülük kurtuldu ve Kemalistler Avrupa projesine karşı bir konuma geçtiler. Lideri olmayan bir Atatürkçülük hareketi oluştu.’
Kemalizm ile Atatürkçülük bir ve aynı şeydir. Birbirinden ayrılmaz, çünkü cumhuriyetçilik her ikisini de kapsar. En doğrusu Kemalizm ve Atatürkçülük yerine cumhuriyetçilik kavramını kullanmaktır. Liberallerin, dincilerin, eski muhafazakár milliyetçilerin, muhafazakárların hepsi blok halinde Avrupa Birliği yandaşı ya da AB karşıtı değiller kuşkusuz. Cumhuriyetçiler için de aynı şey söz konusu, bireysel iradeleriyle bağımsız karar veriyorlar. Bu nedenle cumhuriyetçilerin AB’den yana olanlarını Atatürkçü, AB’ye ölçüyle yaklaşanlarını ya da AB’ye karşı olanlarını Kemalist olarak tanımlamak son derece yanlış, haksız ve hatta tehlikeli bir sınıflandırmadır.
Cumhuriyet’in egemenlik ve bağımsızlıkla ilgili temel ilkelerini savunan cumhuriyetçileri AB’nin karşısındaki en büyük engel olarak görenler ve gösterenler kimlerdir?
Yanıt: Eski CIA ajanı Graham E. Fuller ile başta Daniel Cohn-Bendit olmak üzere Türkiye’ye karşı Avrupa Birliği’ni kullanarak Kürt ve Ermeni sorunlarının sözcülüğünü yapan Avrupa Parlamentosu üyeleri... Bayan Göle’nin böyle bir kadro içinde yer almak isteyeceğini hiç sanmam!