HÜRRİYET Gazetesi, Konda Araştırma şirketine "Biz Kimiz?" başlıklı ve temalı bir araştırma yaptırmış. Bu araştırma ve sonuçlarının ilk tanıtımı 20 Şubat 2009 günü Hürriyet Gazetesi’nde yapıldı. Bu dar çerçeveli tanıtım toplantısına bazı basın mensupları, yazarlar ve araştırma uzmanları katıldı.
Konda Araştırma’nın sorumlusu Tarhan Erdem’in yaptığı sunum ve açıklamalardan sonra yapılan (açık oturum diyemeyeceğim ama) sohbet toplantısına Prof. Dr. Binnaz Toprak, Prof. Dr. Aydın Uğur, Prof. Dr. Ahmet İnsel ve Tahran Erdem katıldı.
Daha sonra, aralarında benim de bulunduğum bazı dinleyiciler tartışmaya katıldılar.
OKUR PROFİLİ
Hürriyet Gazetesi’nin Konda Araştırma şirketine yaptırdığı araştırma boyutlarıyla, sayılarıyla öteki araştırmalardan ayrılıyor: 41 ilde, 328 ilçede, 1116 mahalle ve köyde, 6482 denek ile görüşmeler yapılmış. Bunlar çok yüksek sayılar.
Ancak ben, tıpkı Hürriyet Gazetesi’nin yaptırdığı araştırmada olduğu gibi kimilerini çok ciddiye alsam da bu türden araştırmaların ne işe yarayacağını bilemem. Çünkü bence bu türden araştırmaların toplumsal dönüşüm ve bu dönüşümün yönlendirilmesi konusunda bir işe yaramaları gerekiyor. Bu nedenle, "Bu türden araştırmalardan çıkan sonuçlar ne işe yarar?" diye bir soru sordum. "Tüketiciyi tanımada işe yarar!" dediler.
Zaten bu türden ve benzeri araştırmalar bütün dünyada ya "değerler" üzerinden ya da "tüketiciyi esas alan" modellerle yapılıyor(muş). Benim amacım "Biz Kimiz?" araştırmasının ve sonuçlarının bilimsel eleştirisini yapmak değil. Benim derdim başka. Ayrıca bu araştırmanın, okur profili saptanmasında gazete yönetimine yardımcı olabileceği de düşünülebilir. Düşünülmeli!
DİN ADAMI MECLİSİ
Şimdiye kadar okuduğum araştırmalarda insan grupları, sayılar, yüzdeler yer alıyor. Toplumun yüzde şu kadarı muhafazakár, şu kadarı gelişmeci, şu kadarı dindar diye bilgiler aktarılıyor. Sonra?... Bu bilgileri ticarette kullanmak mümkündür belki, bilemiyorum. Ama bildiğim şu: İnsanları toplumun nesnel koşulları kadar eğitim ve eğitimin niteliği de etkiliyor.
İkincisi, "muhafazakár" kabul edilen kitleyi değiştirecek miyiz, yoksa muhafaza mı edeceğiz?
Daha da önemlisi: Nasıl oluyor da bir ülkenin Meclis’inin yüzde otuzdan fazlası, Türkiye’de olduğu gibi, din adamı olabiliyor? Örneğin Almanya Federal Meclisi’nin yüzde otuzu din adamlarından (rahiplerden) mi oluşuyor?
Türkiye’den başka dünyanın neresinde din adamı başbakan var? Bakanlarının bir bölümü din adamı. Din adamı okulunu bitiren bu insanların dışında kalan yöneticiler de (örneğin Cumhurbaşkanı) din adamı zihniyetinde...
GEÇİRİMSİZ TOPLUM
Çetin Altan bir zamanlar gelişim ve değişimin simgesi olarak "tenis oynayan köy kızları" kompozisyonunu ileri sürerdi. Son yıllar, bu simgesel kompozisyonun da yanlış olduğunu gösterdi. Az da olsa tenis oynanan, kız futbol takımı kuran yerler var. Aradan geçen yıllar teknoloji kullanmanın zihniyet değişimi’ni sağlamadığı ortaya çıktı.
Bana gelince: Türkiye toplumunun büyük bir kesiminin geçirimsiz (impermeable) olduğu inancım pekişiyor. Bu, belediye seçimlerinden sonra çok büyük bir önem kazanacak olan araştırmayı bir tanıtım yazısıydı. Böyle bir verimli konunun peşini bırakamam!