“Bir gün Türk göçüne sevineceğiz!”

Son altı ayda ne çok şey değişti...

Türkiye’nin AB’ye girmesinin karşısındaki en büyük engel gibi görünen, AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu üyesi Günter Verheugen Alman Der Spiegel dergisine verdiği demeçte “Bir gün Türk göçüne sevineceğiz” diyor.

Gazetelerde yayınlanan haber şöyle:

“AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu üyesi Günter Verheugen, Alman Der Spiegel dergisine komisyonun ‘Türkiye ile tam üyelik müzakereleri başlasın’ tavsiyesinde bulunduğu İlerleme Raporu’yla ilgili açıklamalarda bulundu.”
“Avrupa ülkelerinde sadece nüfusun gerilemesinden dolayı bile Türkiye’ye ihtiyaç duyulacağını belirten Verheugen ‘Günün birinde Türklerin göçüne sevineceğiz. Önemli olan doğru kişilerin gelmesi’ dedi. Türkiye’nin AB üyeliğinin bazı risklere rağmen Avrupa kıtası için büyük avantajlar sağlayacağını dile getiren Verheugen, AB’nin Türkiye ile birlikte dünya siyasetinde önemli rol oynayacağını ve büyük bir ekonomik potansiyele sahip olduğunu söyledi.” (Vatan, 11.10.2004)
***
Aranızdan anımsayanlar çıkacaktır. 2000 yılından bu yana ne yazıyordum? Avrupa’nın her geçen gün azalan ve yaşlanan nüfusunun yakın gelecekte Türkiye’ye muhtaç olacağı günler yakındır, diyordum. Çünkü azalan ve yaşlanan nüfusla Avrupa sanayi ve ekonomisinin tekerlerinin dönmesi olanaksız. Çevrime genç nüfusun girmesi gerek, ama bu genç nüfus giderek azalıyor Avrupa’da. Peki sayıları giderek artan emeklilere maaşlarının ödenmesi için gereken primleri kim ödeyecek?
Bir 2050 yılı düşünün ki Avrupa’nın nüfusu 150 milyon azalmış; yaşayan nüfusun yarıdan çoğu 50 yaşın üzerinde. Tam anlamıyla bir düşkünler yurdu.
Avrupa’nın nüfus hareketlerini inceleyen bilim adamları eski doğu bloku ülkelerine güvenmişlerdi ama onlardan medet ummak da boşuna... Çünkü Rusya’nın, Polonya’nın ve öteki eski blok ülkelerinin nüfusu da azalıyor.
Tam bir açmaz!
***
Peki ne olacak?
Avrupa’nın gereksinim duyduğu el ve beyin emeği nereden gelecek? Akdeniz çevresindeki Müslüman Arap ülkelerinden mi? Afrika’dan mı? Pakistan ve Hindistan’dan mı?
Bunların hepsinin sakıncaları sayılmayacak kadar...
Avrupa’nın neredeyse her alanda Türkiye’ye gereksinimi var!
Bilim adamları kadar politikacılar da, hükümetler de biliyorlar bu durumu: Avrupa toplumu ile kaynaşmaya, bir arada yaşamaya en yakın, en yatkın toplum laik ve demokratik Türk toplumu.
Bu gerçeği Avrupa hükümetlerinin toplumlarına mutlaka açıklamaları gerekiyor. “Geleceğimiz, geleceğiniz Türklerin Avrupa’ya gelmelerine bağlı. Ama sadece işçi olarak değil, yönetici olarak, teknisyen ve bilim adamı olarak! Ortak olarak!”
Bu gerçekleri halklarına açıkça söylemeleri gerektiğini yazdım.
Şimdi artık itiraf dönemi başladı.
***
Örneğin Türkiye’den pek hoşlanmayan AB Türkiye Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Joost Lagendijk, Avrupa’nın bir bölümünün ileride genç ve dinamik Türk nüfusunun gelmesini isteyebileceğini işaret ederek şunları söylüyor:
“Örneğin ben anneme bakacak genç Türklerin gelmesini isterim!” (Zaman, 16.10.04)
Bu cümlenin birden fazla anlamı var:
Annemin emekli maaşını ödeyecek Türkler!
Annemin sağlığıyla ilgilenecek Türkler!
Annemin güvenliğini sağlayacak Türkler!
***
Önümüzdeki yakın gelecekte yaşlı ve bunamaya başlayan Avrupa’nın genç, dinamik, bilgili Türkiye’ye gereksinimi var.
Bu gerçeğin Avrupa tarafından kabul edilmesi çok yakın. 2010’u geçmez!
Bir soru: Avrupa Türkleri bugünkü gibi konuk işçi olarak mı, yoksa AB üyesi olarak mı istiyor?
Bunun pazarlığı çok iyi yapılır da pazarlığı yapacak olan (şu anda) AKP hükümeti. Onun bu gerçek durumu anladığından emin değilim! O başka niyetlerle AB’ye girmek istiyor. Bütün kadınlar başlarını türbanla kapatsınlar, Türkiye’nin bütün okulları İmam-Hatip olsun diye...
Yazarın Tüm Yazıları