Başbakan’ın milletvekillerinin maaşlarını dilime dolayarak ucuz politika yapmayacağım. Bana yakışmaz. Asgari ücretin 303 milyon lira olması, açlık sınırının 475 milyon liradan başlaması da bu konudaki düşüncemi değiştirmez.
Milletvekillerine, bakanlara ve başbakanlara hayatlarından şikayetçi olmayacakları kadar maaş vermek, milletin ve devletin yararınadır. Çünkü o zaman, ikinci, üçüncü işler işler yapmazlar. Bütün zamanlarını devlet ve halk hizmetine ayırırlar. Benim canımı sıkan Başbakan’ın maaş şikayetini gündeme getirme tarzı... *** Erdoğan, “Dünden Bugüne Tercüman” gazetesine yaptığı açıklamada, başbakanlığın yanı sıra ticari faaliyetlerini sürdürmesini “Başbakanlık maaşı ile geçinememesi”ne bağlıyor. Erdoğan maaşının azlığından söz ederken, Almanya Başbakanı Gerhard Schröder’in sohbet sırasında öğrendiği 15 bin Euro maaş almasını örnek gösteriyor. Başbakanlık yaptığı sırada ticaretle uğraşmasını “Çok doğal bir şey” olduğunu ileri süren Erdoğan “Milletvekili maaşı artı başbakan olduğum için de 220 milyon lira alıyorum. Ticarette kazancım olmasa geçinemem. Sschröder 15 bin Euro alıyormuş. Bizimki ne ediyor? 3 bin küsur Euro. Düşünün işte...” *** Beni isyan ettiren bu mantık. Yoksa Türkiye’de açlık sınırının 475 milyon, asgari ücretin de 303 milyon lira olması değil. Bir ülkenin başbakanı bir başka ülkenin başbakanının kaç para aldığını kendisine sorup öğreniyorsa, ya da bu konuda araştırma yaptırıyorsa, o ülkede derin bir çürüme ve kokuşma olduğunu düşünmememiz için hiçbir sebep yoktur. Hele bu başbakan, ticaretle uğraşmasının mazereti olarak aldığı az maaşı ileri sürüyorsa, devlet ve hükümet etme anlayışı da sarsıntıya uğramış demektir. Çok yazık! TRT’de çalıştığım sırada (1969-1982) yurtdışı görevlerinde aldığım günlük 33 dolar harcıraha mı ah vah etsem? Gittiğim ülkelerde oteller en azından 50 dolar olduğu için, önceden araştırma yaptırır, konuk olabileceğim bir arkadaş evi bulmaya çalışırdım. 1980 yılında EBU (Avrupa Yayın Birliği) toplantısı için Stuttgard’a gittiğim zaman evinde kaldığım Yüksel Pazarkaya bana tanık olabilir. Her yolculuk sonunda kesemden borç ödediğim için eşim çok kızardı bana. 1980 yılında TRT Televizyon Program ve Yayın Planlama müdürlüğünden istifa ettiğim zaman, dönemin iktidarından ve TRT Genel Müdürü’nden çok eşim Ülker sevinmişti buna. Artık iki yakamızın bir araya geleceği için... *** Başbakan’ın ticaret yapmasına maaş azlığını mazeret göstermesi devlet memuru etiğine kesinlikle uygun değildir. Çünkü başbakan da bir TC memurudur. Başbakan’ın savunma tarzı Turgut Özal’ın “Benim memurum işini bilir!” vecizesi gibi tarihe geçmiştir. İşin felaket yanı bu zihniyetin uluslararası ilişkilerde ortaya çıkmaktadır. Örneğin Kıbrıs’ta. Örneğin, Hatay’ın Suriye topraklarına dahil edildiğini gören ve buna ticari ilişkiler bozulmasın diye itiraz etmeyen bir bakanın sözlerinde... *** Türkiye Cumhuriyeti bir devlettir. Bir ticarethane değildir!