İster Harvard Üniversitesi, ister Harran Üniversitesi tarafından yapılsın, kamuoyu yoklamalarına, anket sonuçlarına dayandırılan yüzdelere bağlı eşeğimi bile güvenmem. Hele demokrasi ile dinler arasında ilişki kuranlarına...
Harvard Üniversitesi'ne bağlı John Kennedy School of Government tarafından yayımlanan bir araştırmanın sonuçlarına göre 'Müslümanlar, Hıristiyanlar kadar demokrat'mış amma velákin 'farklılık sosyal değerlerde' imiş!
Farklı toplumsal değere sahip iki insanın eşit ve benzer ölçüde demokrat olamayacağını Zürih'teki Al-Mutanabbi toplantısında gördüm: İslám, Arap için bir kimlik, ama Türk için değil!
* * *
Bunun böyle olduğunu (olmadığını) başımdan geçen bir olayla anlatacağım: Özal Dönemi. 12 Eylül yasaklısı politikacıların politikaya dönüp-dönmemesiyle ilgili referandumdan birkaç gün önce. Demokrat Parti ve Adalet Partisi dönemlerinin ileri gelen politikacılarından biriyle konuşuyoruz. Bana, solcuların, yasaklı politikacıların geri dönüşleri lehine oy kullanıp-kullanmayacaklarını sordu. Kendisine, solcular eğer demokrasiye inanıyorlarsa politika yasağının kalkması için oy kullanmaları gerektiğini ve lehte oy kullanacaklarını tahmin ettiğimi söyledim. Memnun olup neşelendi. Ben de kendisine sordum:
'Tahminime göre, politikaya dönebileceksiniz ve partiniz seçimi kazanacak. Demokrasi anlayışınızda gelişmeler olduğunu söylüyorsunuz. Peki, iktidara gelirseniz, halkoylamasında sizin lehinize oy verecek olan solcuların düşüncelerini yasaklayan Ceza Yasası'nın 141 ve 142 maddelerini kaldıracak mısınız?'
'Haklısın,' dedi politikacı, 'Biz 141 ve 142'nin kaldırılmasından yanayız. Demokratik seçimle iktidara geldiklerinde bu maddeleri kaldırmak için Meclis'e getirirlerse biz karşı çıkmayız.'
Bu cevap üzerine aklım birden açıldı:
'İyi,' dedim, 'Kendi 141-142'lerini kaldırıp, size karşı 141-142'yi getirirler!'
Politikacı şaşırdı.
'Olur mu öyle şey, bu nasıl demokrasi,' dedi.
'Bu böyle demokrasi!' dedim. 'Elbette böyle demokrasi olmaz. Bu demokrasi sizin demokrasiniz. Gerçek demokraside çoğunluk azınlığın, güçlü taraf zayıf tarafın haklarına saygı duyar ve o hakları yasayla verir. Sizin döneminizin solcuları da ancak sizin kadar demokrat olur.'
Bu konuşmalar kapı eşiğinde oluyordu. Elimi sıkarken şöyle konuştu politikacı:
'Özdemir, sana samimiyetle bir şey itiraf edeyim: Biz demokrasiyi senin tanımladığın gibi asla düşünmedik.'
Eski Demokrat Partili ve Adalet Partili politikacı kendini gerçekten demokratlaşmış kabul ediyordu. Ancak 12 Eylül öncesi ve sonrası, referandum öncesi ve sonrası dönemlerde inandığı ve savunduğu toplumsal değerler değişmemişti, aynıydı. Toplumsal değerler değişmeden ne bireyin ne de toplumun zihniyet dünyası değişir.
Bir üniversiteye bağlı olarak araştırma yapan, araştırmadan yüzdeler çıkartıp 'Farklılık sosyal değerlerde! (Yoksa) Müslümanlar da hıristiyanlar kadar demokrat' diyebilen bilim adamına ben bağlı eşeğimi bile güvenmem. Üniversitenin adı Harvard da olsa!
Çünkü, bu bilimadamının bizim Karaduvar ahalisinden Sevil Berberi Cikcik Osman'dan hiçbir farkı yoktur.
* * *
Pippa Norris ve Ronald Inglehart adlı bilimadamlarının yaptıkları araştırmaya göre, Müslüman toplumların yüzde 87'si demokrasi ideallerini onaylıyormuş, buna karşılık Batı toplumlarının onaylama oranı yüzde 86 imiş. Bu verilere göre müslüman toplumlar hıristiyan toplumlara nazaran daha demokratlar. Ama lafta. Çünkü halkı müslüman olan ülkeler arasında sadece Türkiye demokrasi evinin kapısını çalıyor.
Çalıyor, çünkü Türkiye öteki müslüman ülkelerden çok daha başka toplumsal değerlere inanıyor. Arap ülkeleri için İslám sadece din değil aynı zamanda bir dil, yazı, kültür ve uygarlık... Yani onların zihin ve ruh dünyalarının yapısal oluşturucusu. Oysa, Türkiye için, şükürler olsun, sadece bir din!