“ÖZDEMİR Abi, şimdi Kılıçdar-oğlu’nun CHP Genel Başkanlığı kesinleşti ya, yandaş tartışmatörler hemen ‘CHP sosyal demokrat dönüşümü sağlayabilecek mi?’ gibi bilmeceler soruyorlar, rüzgâr değişik yönden estiği için CHP’nin adeta güçlenmesini istermişçesine demeçler veriyorlar.
Bu arkadaşlar genellikle solculuğun moda olduğu dönemlerde Marksizm mürekkebi yalamış olduklarından CHP’ye olan muhalefetlerini de utanmadan sol söylem kullanarak yapıyorlar. Ancak kendilerinin çok iyi bildiği ama saptırdığı bir nokta var. O da şu ki: Avrupa’nın sosyal demokrat partileri her tarihsel dönemeçte işçi sınıfına, emekçi halka ve dillerinden düşürmedikleri dünya barışına ihanet etmişlerdir. Bu örnek gösterilen sosyal demokrat partiler değil miydi 1. Dünya Savaşı öncesi hükümetlerin savaş bütçelerini onaylayan? Irak’ta milyonun üzerinde insanın katledilmesine suç ortaklığı yapanlar bunlar değil mi? Irak’a saldırmak için gerekirse başka bir bahane de bulabilirdik diyen İngiliz İşçi Partili Tony Blair değil mi? Şimdi umalım da CHP Avrupa sosyal demokratlarının gerici, emekçi halkı satıcı, aldatıcı geleneğine değil de kendi antiemperyalist, cumhuriyetçi ve devrimci özüne döner. Türkiye’nin CHP’si Kurtuluş Savaşı’ndan doğmuştur, Avrupa’nın sosyal demokrat partileri ise İkinci Enternasyonal’in kendi emekçi halkının çıkarlarını sömürgeci, emperyalist sermayeye satışından doğmuştur. Şimdi bunlara Nâzım’ın dizelerini hatırlatalım: ‘Şu tosunlar bizim tarihi de okusunlar’...” ¡ ¡ ¡ Okuduğunuz iletiyi kıdemli devrimci Ali Erten gönderdi. Ali, CHP’yi “ortanın solu”na sokan mimarlardan, İnönü’nün genç bakanlarından Muammer Erten’in oğludur. Çocukluğundan bu yana siyasetin içindedir. Ali’nin yukarıda yazdığı her cümle, her satır, her sözcük doğrudur. Avrupa’nın kirli, CHP düşmanı sosyal demokrasisi CHP’ye örnek olamaz. Bu düşmanlığın kaynaklarını Ali Erten çok güzel dile getiriyor. Bu yazıda, sosyal demokrasinin ne olup ne olmadığını tartışacak değilim. Ancak Avrupa sosyal demokrasilerinin “sol”luğunun kuşkulu olduğunu söyleyebilirim. Tartışacaksak çağdaş sosyalizmi tartışalım: Çağdaş sosyalizmde üretim araçlarında kamu mülkiyeti ile özel mülkiyetin uyuşumlu birliğini tartışalım. Üretim araçlarındaki kamu mülkiyetinin özelleştirilmesi yoluyla halkın ve devletin soyulması oyunbazlığının foyasının meydana çıkışını konuşalım. ¡ ¡ ¡ Bizim Mersinlilerin dediği gibi “Kal neymiş, Kılıçdaroğlu Kemal alt tarafı bir bürokratmış!” Bu nedenle başarılı olamazmış. Bir de dış siyasetten anlamazmış. Çüş ve höst bre! Sizin gökten zembille inen Süleyman Demirel’iniz Demokrat Parti’nin “Su Müdürü” değil miydi? Sevgili Turgut Özal’ınız elektrik idaresinde mühendis değil miydi? Hiç merak edilmesin, Kılıçdaroğlu dış siyaseti, Abdullah Gül’den, R. T. Erdoğan’dan, Davutoğlu’ndan, Ali Babacan’dan çok daha iyi kotarır.