ATATÜRK karşıtlığı alicengiz oyununda olduğu gibi türlü çeşitli kılıklara girmiştir. Örneğin, köyden ilk kez kasabaya gelen bir köylü vatandaşın "Atatürk" ve "Kravat" hakkında ne dediğini biliyor musunuz, hiç duymuş muydunuz? Ben çocukluğumda duymuştum:
"Grebet grebet didikleri bir çapıt imiş, Atatürk Atatürk didikleri de bir herif imiş!"
Atatürk’ü insanlaştıran (!) bu cümle köylü saflığının bir kaba ürünü mü, yoksa Cumhuriyet ve devrim karşıtlarının ürettiği bir kezzaplı cümle mi? Bence ikincisi!
"İnsan Atatürk" de kezzaplı, hinoğluhin bir tanım gibi geliyor bana. Bu tanım ile Devrimci Atatürk, İkinci Cumhuriyetçilerin, neoliberallerin ve külüstür-liberal solcuların deyimiyle "Jakoben Atatürk" sarakaya alınmakta, hicvedilmektedir.
Bu tepkinin yorumunu, bir başka yazıya bırakıyorum. Bugünkü yazının konusu, Can Dündar’ın "Mustafa" adlı filminde ortaya atılan safsata: (Güya) Atatürk, Kürtlere özerklik vaat etmiş ve Kürtlere anayasal özerklik verileceğini söylemiş.
* * *
"Özerklik vaat etmiş"in anlamı şu: Sanki Mustafa Kemal, Kurtuluş mücadelesine başlamadan Kürt şeyhlerle, şıhlarla, ağalarla bir araya gelmiş ve onlara, "Siz Kurtuluş mücadelesini desteklerseniz, yeni Cumhuriyet devletinin kurulmasına yardım ederseniz, amacımız gerçekleştiği zaman biz de sizlere özerk yönetim hakkı veririz!" demiş. Dahası, sanki söz vermekle kalmamış, bir sözleşme bile imzalamış. Böyle bir şey yok. 1921 Anayasası’na bakılmadan anlaşılması olanaksız gerçek şudur:
* * *
16/17 Ocak 1923 günü İzmit Kasrı’nda İstanbullu gazetecilerle yapılan söyleşide Vakit Başyazarı Ahmet Emin (Yalman) Bey, Mustafa Kemal’e şu soruyu yöneltir: "Kürt meselesine temas buyurmuştunuz. Kürtlük meselesi nedir? Dahili bir mesele olarak temas buyurursanız çok iyi olur."
Gazi (Mustafa Kemal) Paşa: "... Dolayısıyla başlı başına bir Kürtlük tasavvur etmektense, bizim anayasa gereğince zaten bir tür yerel özerklikler oluşacaktır. O halde hangi ilin halkı Kürt ise onlar kendi kendilerini özerk olarak idare edecektir. Bundan başka Türkiye’nin halkı söz konusu olurken onları da birlikte ifade etmek gerekir." ("Atatürk’ün Bütün Eserleri, Cilt: 14; Kaynak Yayınları, S.273-274)
* * *
Mustafa Kemal Paşa’nın 16/17 Ocak 1923 günü sözünü ettiği Teşkilatı Esasiye Kanunu, (85 sayılı ve 20 Ocak 1921 tarihli) 1921 Anayasası’dır. Bu Anayasa’nın 11. maddesini birlikte okuyalım:
"Vilayet mahalli işlerde manevi şahsiyete ve özerkliğe sahiptir. Dış ve iç siyaset, şer’i, adli ve askeri işler, uluslararası iktisadi ilişkiler ve hükümetin genel vergileri ile birden fazla vilayeti ilgilendiren hususlar istisna olmak üzere Büyük Millet Meclisi tarafından konacak kanunlar gereğince vakıflar, medreseler, eğitim, sağlık, iktisat, tarım, bayındırlık ve sosyal yardım işlerinin düzenlenmesi ve idaresi vilayet şûralarının yetkisi içindedir." (Prof. Dr. Ergun Özbudun, 1921 Anayasası, S.82-83)
* * *
Gazi Mustafa Kemal Paşa, 1921 Anayasası’na göre özel olarak Diyarbakır, Van ve Bitlis’ten değil, Türkiye’deki bütün illerin yerel yönetimlerinden söz etmektedir. Söz konusu şûra da Sovyet idarisi birimidir. İsteyen Prof. Dr. Ergun Özbudun’a sorabilir. (Devamı yarın.)