DEVRİM sözcük ve kavramını nasıl da rahat kullanıyor millet! “2011 Arap Devrimi” (Cengiz Çandar, Radikal, 05.03.11) imiş! Nerede o yoğurdun bolluğu?
Ayıptır, Cumhuriyet Devrimi’ne hakarettir. Devrim, (sözcük ve kavramın tam anlamıyla) statükonun A’dan Z’ye altüst olmasıdır. Başların ayak, ayakların baş olmasıdır. 1789 Fransız Devrimi, 1917 Sovyet Devrimi, 1919-1938 Türk Devrimi, Çin Devrimi devrimlerin hasıdır ve gerisi uydurmadır, yakıştırmadır. Arap dünyasında olanlara ancak “isyan” denir! “2011 Arap Devrimi” imiş! 2011 yılında Arap ülkelerinde olanları “devrim” diye tanımlayanları ciddi siyaset bilim dünyasında ciddiye almazlar! Arap âlemi için devletin laikleşmesinden başka bir devrim yoktur, olamaz. İslamcı bir statükonun devam ettiği, edeceği yapıda iktidarın el değiştirmesi hiçbir şey ifade etmez. Egemenliğini sürdüren İslami yapının ABD’nin yanında ya da karşısında olması sadece ABD’yi ve onun yandaşlarını ilgilendirir. Arap dünyasında ne tas ne de hamam değişmiştir. Herhangi bir Arap ülkesinin (örneğin Mısır) devrim yaptığını kanıtlaması için anayasasında “Mısır demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir” maddesinin bulunması ve ülkenin devlet yapısının bu maddeye göre düzenlenmesi gerekir. 3 YIL GÖLGEDE ÇALIŞTILAR Mısır, Tunus, Cezayir, Fas ve Libya’daki dostlardan gelen haberlerde Katar’daki Değişim Akademisi (Academy of Change)’den, Amerika’nın “Freedom House”undan, Belgrad’daki “Otpor”dan, “Canvas”tan söz ediliyordu. Her şey Balkanlar’da gerçekleştirilen Renkli Devrimler’in senaryolarına benzetiliyordu. Ancak bizim basında hiç kimse bunlardan söz etmiyordu. Şimdi düşünüp üzülüyorum: Oyun sahnelenirken neden Kahire’ye gitmedim?! Bizden gazeteciler, televizyoncular gitti, ama ya Tahrir Meydanı’ndan maç nakli yaptılar ya da Körfez kaynaklarından aktarmalarla yetindiler. Le Nouvel Observateur’ün 24-30 Mart 2011 sayısında Vincent Jauvert adında gazeteciye benzer bir gazetecinin yazısını okuyunca arkadaşlarımın bana uçurdukları haberlerin doğruluğu kanıtlandı. Vincent Jauvert, şöyle tanımlıyor olanları: “30 yaşlarındalar. Ellerinde cesaret ve bilgisayarlarından başka silahları yok. Sırbistan ve ABD’de eğitim gören bu şiddet karşıtı aktivistler üç yıl gölgede çalıştılar.” YİNE DİKTATÖRLER GELECEK Bunu Vincent Jauvert kafadan uydurmuyor, Tahrir Meydanı’nın liderlerinden Ahmed Maher (Mahir) adlı genç söylüyor: “Mübarek’i bu sonbaharda başkanlık seçimleri sırasında düşürmeyi planlıyorduk. Sırpların yaptıklarını yapmak istiyorduk. 2000 yılında Miloseviç’i nasıl devirdiklerini bize anlatmışlardı. Onların planına benzer bir plan yapmıştık. Ama Tunus’ta Bin Ali’nin düşmesi olayları hızlandırdı.” Ayaklanma liderleri Mısır dışında yetiştirildiklerini, kendilerine bir uygulama planı verildiğini söylüyorlar. Mısır’da Hüsnü Mübarek’i, Tunus’ta Bin Ali’yi devirdiler de ne oldu? Libya’da Kaddafi’yi devirecekler de ne olacak? Onların yerine ABD’ye bağlı yeni diktatörler gelecek. Devrimin ilkesi şudur: Devrim yapan kadro iktidarı kimseye emanet etmez, iktidarı kimseye devretmez, bizzat iktidara gelir ve düzeni toptan değiştirir. Gerisi düzmecedir!