SALI günü, televizyonda, Anayasa Mahkemesi’nin CHP’nin açtığı davayı kabul etmesini kıyasıya eleştiren iktidar temsilcilerini dinleyen Ülker, “Anayasa Mahkemesi’ne ne gerek var?” dedi ve ekledi: “Sadece şekil bakımından denetimi bir evrak memuru da yapar!”
* * * Gerçekten de Anayasa’nın 148. maddesine göre Anayasa Mahkemesi: “Anayasa değişikliklerini sadece şekil bakımından inceler ve denetler.” Anayasa değişikliğinin şekil bakımından inceleme ve denetimi ise: “Teklif ve oylama çoğunluğuna ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı ile sınırlıdır.” 148. maddenin son cümlesi ise şöyle: “Anayasa Mahkemesi, Anayasa ile verilen diğer görevleri de yerine getirir.” Madde metninde, Yüce Divan’lık göreviyle birlikte bu son cümle de olmasaydı, Anayasa Mahkemesi’nin kurulmasına hiç gerek yoktu. Şekil bakımından inceleme ve denetlemeyi bir evrak memuru da yapabilirdi. Yüce mahkemenin aynı zamanda “Kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve TBMM İçtüzüğünün Anayasa’ya şekil ve esas bakımından uygunluğunu denetler” hükmünü hatırlatanlar çıkacaktır elbet. Ama ben Anayasa değişikliği bağlamında konuşuyorum. Hükümetin ve iktidar partisi mensuplarının bu basit gerçeği görememeleri çok şaşırtıcı. Hele “Anayasa Mahkemesi, Anayasa ile verilen diğer görevleri de yerine getirir” cümlesinin amaç ve kapsamının ne anlama geldiği üzerinde de derin derin düşünmek gerek. * * * Ben Ankara Hukuk Fakültesi birinci sınıfından ayrılmış bir şairim. Ancak benim pozitivist ve kartezyen bir mantığım var. Bu mantığa dayanarak şöyle sorular geliyor aklıma: AKP hükümeti, Anayasa’ya Hilafet’i ihya eden bir madde eklese ve bu eylem şekil bakımından tam olsa, Anayasa Mahkemesi bu değişikliği sadece şekil bakımından inceleyip, orada duracak mıdır? Anayasayı esastan ihlal eden bu girişimi iptal etmeyecek midir? Gene AKP hükümeti, Anayasa’nın 174. maddesi tarafından korunan devrim yasalarını yürürlükten kaldıran bir Anayasa değişikliği yapsa, Yüce Mahkeme bu değişikliği sadece şekil bakımından mı inceleyecektir? * * * Anayasa Mahkemesi, eğer Anayasa tarafından tanımlanan kurulu düzeni korumayacaksa kurulmasının hiçbir ciddi gerekçesi olamaz. Anayasa Mahkemesi, Anayasa değişikliklerinde, 2. maddedeki Türkiye Cumhuriyeti “Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir” ilkesini dikkate almayacak ise bostan korkuluğundan farksız bir kurum olmaz mı? Bu soruların yanıtını kuşkusuz Anayasa hukukçularımız verecektir. Ama bu yanıtları AKP’nin kabul edeceğini hiç sanmam. AKP gibi iktidarlar Anayasa’nın 2. maddesini gerçekten benimsedikleri zaman yeni bir dünya ve Türkiye mümkün olacaktır.