Amerikan şiirine Türk damgası

1970’lerin ortasında Sofya’da, Yazarlar Birliği’nin önünde birkaç yazar duruyor. Türk asıllı yazarlarla randevum var.

Aralarından sadece Hasan Karahüseyinov’u tanıyorum. Bakıyorum, kapının önündeki terasta yok. Gözüme Bulgar Yazarlar Birliği Genel Sekreteri şair Liçezar Elenkov ilişiyor. Yanına yaklaşıp:
“Türk yazarları gördün mü Liça?” diye soruyorum. Yani Hasan Karahüseyinov ve arkadaşlarını soruyorum. Yüzüme tuhaf tuhaf bakıp:
“Türkiye’den yeni yazarlar mı geldi?” diye bana soruyor. Soruyor, çünkü Türkiye’den konuk yazarlar gelse ilkin onun haberi olacak.
Birden sorumun yanlışlığının farkına varıyorum. Hasan Karahüseyinov’u aradığımı söylesem, belki, “O Türk değil Bulgar şairi” diyecek. Ardından da “Bu ne biçim şair, şairlerin etnik kökenine meraklı!” diye düşünecek. Bir zamanlar ayıptı böyle şeyler...
Çünkü Hasan Karahüseyinov Bulgarca yazan bir şair, Bulgar Meclisinde milletvekili. Türk kökenli, ailesi Türk. Ama “Bulgar”... Hızla uzaklaşıp içeri giriyorum.
***
Okuduğum 10 şubat tarihli 15 gazetede aynı haber vardı: “Merkezi Atlanta’da bulunan Amerikan Ulusal Şiir Cemiyetleri Federasyonu’nun 23. kez düzenlediği geleneksel “Amerikan Şiir Ödülleri” (American Poetry Awards) töreni, Türk şairlerin gecesine dönüştü. Gecenin en çok ödül kazanan ismi New York Şairler Cemiyeti tarafından ‘Yılın Şairi’ seçilen Aziz Doğdu oldu.”
Bu Aziz Doğdu’nun Türkiye basınında bir dayısı var anlaşılan. Birkaç yıldır üstüste böyle haberler yayınlanıyor. Haberler yayınlanıyor da şair Aziz Doğdu’nun şiirleri Türkiye’de hiçbir edebiyat ve şiir dergisinde yayınlanmıyor. Oysa yurt dışında yaşayan ve şiirlerini Türkiye’de yayınlayan epeyce Türk şair var. Demek ki Aziz Doğdu ya şiirlerini Türkçe yazmıyor ya da Türk okurunu okuru saymıyor.
Bunların hepsi olabilir. Örneğin Aziz Doğdu’yu ve onun yanı sıra “Yılın En İyi Kadın Şairi” ve “Yılın En Yaratıcı Şiiri” ödüllerini kazanan Mine Bahadır ile “Yılın En İyi Yeni Şairi” ve “Yılın En İyi Yaratıcı Şiiri” ödüllerini alan Alper Başkalfa’ya bu ödülleri veren Amerikan Ulusal Şiir Cemiyetleri Federasyonu’nun ABD’deki önemini bile sorgulamıyorum. Genellikle şiir severlerin, şiir heveslilerinin kurduğu derneklerdir bunlar. Türk edebiyat muhitlerinin ödüllere ilgisizliği de zaten bunu kanıtlamakta... Bununla birlikte kesinlikle küçümsemem. Sevgi ve saygı duyarım.
***
Ben, bu üç şairin Amerikan şiirine Türk damgasını nasıl vurduklarını düşünüyorum. Çünkü bir gazeteye göre Amerikan şiirine Türk damgası vurmuşlar. Bu üç şair büyük bir olasılıkla şiirlerini İngilizce yazıyorlar ya da en azından İngilizce yazdıklarıyla yarışmaya katılmışlar. Bu üç şairin ABD ile bir vatandaşlık ilişkileri olabilir. Acaba ABD’de mi doğdular?
Peki bu üç şairin Türklükle ilişkileri ne, bir Türk anababadan doğmuş olmak mı? Belki de kendilerini Türk hissediyorlardır.
Ama, edebiyat sosyolojisinde “doğma”nın, “hissetme”nin hiçbir önemi yoktur. Önemli olan şu iki sorunun cevabıdır: Şair şiirini, romancı romanını hangi dille, hangi dilde yazıyor? Hangi ülkenin kimlik ve pasaport taşıyor? İkinci sorunun cevabı birincisi kadar önemli değil.
***
Dünyada bunun birçok örnekleri var: Fransız Akademisi Üyesi de olan Eugène Ionesco, şair Tristan Tzara ve filozof Cioran yetişkin yaşlarda Fransa’ya gelmiş Romenlerdir; bizim Yahya Kemal’in hayran olduğu Jean Moréas Yunan’dır, Birinci Dünya Savaşı’nda Fransız ordusu saflarında savaşırken aldığı yaralardan dolayı daha sonra ölen büyük Guillaume Apollinaire ise Polonyalıdır.
***
Yer darlığı yüzünden ben size sadece beş örnek verdim. Siz bunu binle, on binle çarpın dünya için... Türkçe yazdıkları, yazmak zorunda kaldıkları için kimlik bunalımı çeken şair ve yazarlara belki teselli örneği olur diye yazdım bunları... Çünkü Türkçe onlarla onur duymaktadır!
Yazarın Tüm Yazıları