BİR tamirat (onarım) daha yapalım: 29.06.2010 günü hükümet etmekte olan AKP hükümeti bir azınlık hükümetidir. Demokratçılar hemen itiraz edecektir, ama lütfen sabır.
Olması gereken her şey tersine oldu: 14 Mayıs 1950’de fiilen çokpartili rejime geçen Türkiye’de her şeyin yavaş yavaş yerine oturması gerekmez miydi, gerekmez mi? Kırklareli Valisi Cengiz Aydoğdu, Abant Platformu’nda “DP’nin 1950’de iktidara geldiğinde CHP’yi kapatıp İnönü’yü tarihteki huzurlu yere göndermemiş olması en büyük talihsizliktir” (Hürriyet, 26.06.10) diyebildiğine göre, siyasal bilinç 60 yılda bir arpa boyu ileri gitmediği gibi birkaç arşın da geri basmış. Ama asıl suç CHP’de: Her seçim bölgesinde birkaç fazla oy alan partinin milletvekillerinin tamamını götüreceği bir seçim yasası çıkartmışsın ve bunun demokrasi olduğunu sanmışsın. Türkiye’nin daha sonraki yıllarda yaşadığı siyasal sapıtmanın baş sorumlusu dönemin CHP’sidir. Kendi işine yarayacağını sanarak çıkarttığı bu berbat seçim kanunudur. Bu yasanın marifeti olarak: Demokrat Parti 1950 yılında oyların yüzde 52’sini alıp 487 milletvekilliğinin 408’ini elde etmiş. 1954 seçimlerinde oy oranı yüzde 57, milletvekili sayısı 541 üzerinden 502 olmuş. İki seçimde de milletvekili sayısı antidemokratik oranda olsa da yüzde ellinin üzerinde oy aldığı için DP’nin 1950-1957 arasında kurduğu hükümetler çoğunluk hükümetidir. Ama 1957 seçimlerinde yüzde 47 oy almasına karşın seçim sisteminin antidemokratik cilvesi olarak 610 milletvekilliğinin 424’ünü alarak bir azınlık hükümeti kurmuştur. Çünkü muhalefetin aldığı toplam oy oranı yüzde 53’tür. YOZLAŞTIRILMIŞ DEMOKRASİ 1950-1960 arasında egemen olan seçim sistemi Türkiye’nin demokrasiye ait ne kadar kavram varsa hepsini yozlaştırmıştır: 1. Egemenlik kayıtsız şartsız millete aittir, ama hükümete ve Meclis’e ait değildir. 1950-1960 arasında DP hükümeti ve TBMM DP grubu bu kayıtsız şartsız egemenliğin kendisine ait olduğuna inanmış ve uygulamaları da buna göre olmuştur 2. 1950-1960 yılları arasında üçlü kuvvetler ayrılığında yargı hiçbir güce sahip değildir. Bunun için 1961 Anayasası’nı beklemek gerekecektir. 3. 1950-2010 yılları arasında sağ iktidarların ulusal egemenlik ve “milli irade” anlayışları Demokrat Parti anlayışının devamıdır yani antidemokratiktir. DP’DEN BİR FARKI YOK 2002 yılından bu yana yaşadığımız dönemde AKP’nin siyasal zihniyet ve mantığının eski Demokrat Parti’den herhangi bir farkı bulunmamaktadır. Demokratik açılım yapacak bir iktidarın ilkin ulusal egemenlik ve milli irade kavramlarında demokratik reform yapması gerekiyor. Mevcut AKP hükümeti, ulusal egemenlik ve milli iradenin sadece yüzde 46.54’ünü temsil ederken muhalefet yüzde 53.56’sını temsil etmektedir. AKP bu koşullar altında bir azınlık hükümetidir. Benden söylemesi. Gerisi siyaset bilimcilerin işi (eğer varsa)! Başka bir dünya elbette mümkündür ama gerçek demokratik ortamda.