1960-1970 arası hayatımın en güzel yıllarıydı. Kimseye sormadım ama o dönemde 20’li, 30’lu yaşlarını yaşayan bizim kuşağın da en güzel yıllarıydı bu evre.
"Hayatımızın En Güzel Yılları" aynı zamanda bir film adıdır! "The Best Years of Our Live". 1946 yapımı bir William Wyler filmi. Filmin içeriğini hatırlamıyorum, ama bir İkinci Dünya Savaşı sonu filmiydi galiba. Adı beni büyülüyor: Hayatımızın en güzel yılları!
Umudumuz vardı o yıllarda! Dünyayı ve hayatı değiştirme umudu!
ANTONY’NİN KIZLARI
1968 olayları Fransa’da 1965 yılında Paris’in banliyösü Antony’de başladı. Paris Üniversitesi’nin Antony’de öğrenci yurtları vardı. Erkek öğrenciler, kız arkadaşlarını odalarına konuk olarak alabiliyorlardı, ama kızlar erkek arkadaşlarını odalarına konuk olarak alamıyorlardı. Antony’nin kızları 1965 yılının aralık ayında ayaklandılar ve müthiş bir grev yaptılar. Ben de oradaydım. Antony’de kalıyordum. Sonra Montparnasse’a taşındım.
Umudumuz vardı o yıllarda! Dünyayı ve hayatı değiştirme umudu!
STATÜKONUN REDDİ
Her şey neredeyse Kaliforniya’da Beat Generation şiir akımı (Burruoughs, Ferlinghetti, Ginsberg, Kerouac ve ötekiler) ile başladı. Gündelik hayatın mucizesini yazıyorlardı; burjuva kültürünün ve ahlakının ipliğini pazara çıkartıyorlardı. Beatnik Kuşağı’nın tarihi taa 1948’lere dayanır, ama 60’lardan sonra ete kemiğe büründü. Ve hippiler ve mini etek ile ortaya çıktı. Dünyayı algılama, zihniyet ve cinsellik olarak statükonun reddi anlamına geliyordu. Gene Kaliforniya’da Berkeley Üniversitesi’nde Herbert Marcuse adında bir profesörün peşinde öğrenciler, var olan ne varsa, siyasal ve ekonomik düzen, etik ve ahlak, gündelik hayat ve yaşam tarzı, hepsini reddediyorlardı. 1968 olayları Paris’te başladı!
141 VE 142
Biz kendi devrimimizi 1950’lerin başlarından itibaren başlatmıştık. Şiirde İkinci Yeni, tiyatroda Arena ve AST tiyatroları, soyut resim... 1960’tan sonra kanatlanıp uçmaya hazırdık. 1961 Anayasası dünyanın en yetkin anayasası idi o tarihte. Ama Ceza Kanunu’nun 141 ve 142. maddeleri olmasa. Komünizmi cezalandırmayı amaçlayan bu yasa maddeleri gerçekte her türlü özgür düşünce ve eylemi engellemekteydi. 1961 Anayasası’nı yapan asker bu iki maddeyi kaldıramazdı. Kaldıramadı. Kaldırmadı!
Ama 1961 Anayasası derinlemesine kapsadığı için, 1965’ten itibaren, bunu ve gerçek demokrasiyi iktidara gelen hükümetlerden ve çoğunlukla Süleyman Demirel’in Adalet Partisi’nden istiyorduk. Türkiye, NATO üyesi değil miydi, biz de NATO ülkelerinde olduğu kadar özgürlük ve demokrasi istiyorduk. Bu hevesle Türkiye İşçi Partisi de kurulmuştu.
Mutluyduk, çünkü dünyayı ve hayatı değiştirme umudumuz vardı!
CEHENNEM SÜRECİ
12 Mart 1971 Muhtırası ile dünya başımıza, solun başına yıkıldı. Balyoz hareketlerinin hedefi olduk; gözaltına alındık; hapishaneleri doldurduk ve işkenceden geçtik, idam edildik!
Bizim kuşaktan şair ve yazar Sennur Sezer, "68’in Edebiyatı, Edebiyatın 68’i" (Evrensel Basım Yayın) adlı bir incelemeli antoloji yayınladı. Kitap, kendilerini, dünyayı ve hayatı değiştirmeye adayanların yaşadığı cehennem süreçlerine tanıklık ediyor; bu dönemi etiyle kemiğiyle yaşamış olan şairlerimizin şiirlerini içeriyor. Bilgi ve ilginize sunulur! Sennur Sezer’i kutlarım. Bizim kuşak umudunu yitir(e)mez, umutsuz yaşayamaz!