BİR Türk hanım ile evli Hans Himmelbach adlı Kanadalı diplomat emekli olduktan sonra yerleştiği Bodrum’un Torba beldesinde ölünce, vasiyet ettiği gibi Torba’ya gömülmüş.
Ancak komşu mezarın sahipleri duruma itiraz etmişler. Hans Himmelbach gibi bir Hıristiyan’ın Müslüman mezarının yanında olmasını istememişler. Bu nedenle, karısı İlknur Hanım’ın karşı çıkmasına rağmen diplomatın mezarı açılmış ve duvar dibinde bir yere gömülmüş. Bu haberi gazetelerde okuyunca yüreğim cız etti. Bizim Mersin’in Müslüman, Hıristiyan, Yahudi ve başka din mensuplarının yan yana gömülebildiği Asri Mezarlığı’nı düşündüm ve Mersinli olmaktan büyük bir gurur duydum. LATİFE TEKİN’E Bugün bir başka nedenden dolayı Mersinli olmaktan dolayı gene gurur duyuyorum: Bugün Mersin Kenti Edebiyat Ödülü’nün dördüncüsünü Latife Tekin’e vereceğiz. Daha önceki ödülleri Nezihe Meriç (2007), Tahsin Yücel (2008) ve Osman Şahin’e (2009) verilmişti. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası tarafından her yıl verilen Mersin Kenti Edebiyat Ödülü’nü bu yıl yazar Latife Tekin almaya hak kazandı. Ödül töreni 18 Aralık 2010 Cumartesi günü saat 16.00’da MTSO 4. Kat Konferans Salonu’nda yapılacak... Törene bütün Mersinliler ve edebiyatseverler davetli. Latife Tekin, 1957’de Kayseri’nin Bünyan İlçesi’ne bağlı Karacivek Köyü’nde doğdu. 1966’da 9 yaşındayken ailesiyle birlikte İstanbul’a geldi. Ortaöğrenimini Beşiktaş Kız Lisesi’nde tamamladı. İlk kitabı “Sevgili Arsız Ölüm” 1983’te yayınlandı. Anadolu’daki köy yaşamı ve insanlarını masalımsı bir atmosferde anlattığı bu ilk romanıyla büyük ün kazandı. Ardından peş peşe diğer romanları geldi: Berci Kristin Çöp Masalları; Gece Dersleri; Buzdan Kılıçlar; Aşk İşaretleri; Ormanda Ölüm Yokmuş; Unutma Bahçesi; Muniar. Eserleri İngilizce, Almanca, Fransızca, Rusça, İtalyanca, Farsça ve Hollanda diline çevrildi. Değişik üslubu ve yaklaşımıyla kuşağındaki edebiyatçıların önde gelen isimlerinden biri oldu. USTA YAZARA OYBİRLİĞİYLE Ödül jürisinin gerekçeli kararını birlikte okuyalım: 1. Dil, imgelem ve kurgu düzeyinde Büyülü Gerçekçi Roman’ı çağdaş Türk edebiyatında en yetkin biçimde temsil ettiği; 2. Türk romanında “gecekondu” olgusunu özneleştirerek, yoksulluğu felsefi ve politik bir sorun halinde doğrudan Dil’e taşıdığı, böylece yoksulluğun sesindeki derin bilinci Kadın’laştırarak dirimsel bir içeriğe kavuşturduğu; 3. Sözlü kültürün anlatı dilinin müziğini, modern yazı dilinin dolayımında dönüştürerek yepyeni bir müzikal dil oluşturduğu; 4. Eserlerinde muğlak ve ikircikli bir anlatı içine yerleştirdiği ince mizahla, insanın çözümsüz, çok yönlü, kaygan ve kaypak varoluşunun altını çizdiği; 5. Yalanın hakikatine vararak uydurduğu sıkı masallarla dünyayı dişileştirip onardığı; buradan da feminist eleştiriye yeni ufuklar vaat ettiği; 6. Gerçeğin hizmetine girmeden, ama gerçeği ve gerçekliği hizmetine alarak, edebiyatın özgürleştirici gücünü, yazarın tabulara dokunma hakkını, pırıltısını daima eleştiriden ve muhalefetten alan acı lezzetini mırıltıya dönüşen bir dille bize hep hatırlattığı; 7. Yinelenmesi olanaksız deneyimleri yüklenen bir Sürgün-dil içinden bize fantastik, masalsı ama kekre bir dünya armağan ettiği için; çağdaş Türk romanının usta yazarı Latife Tekin’i, oybirliğiyle ödüle değer bulmuştur. (Ne mutlu Mersin’e!)