Tamirci genel müdür

Oya BERBEROĞLU
Haberin Devamı

Önce Sanayi Müzesi'ni gezdik. Müzenin şirin mi şirin bekçi kedileri hiç peşimizi bırakmadılar! Rahmi Koç Müzesi'ndeki bu üç kedi, farelerin kökünü kurutmuş maşallah. Müzeyi öyle güzel koruyorlar ki, dış kapıya kadar bizi uğurlamayı ihmal etmediler... Sütlüce'deki bu müzeyi gezdikten sonra akşam yemeğini de aynı tesisteki Fransız restorantı Cafe du Levant'ta yedik.

Ev sahibimiz Aydın Çubukçu idi. Aydın Bey, Beko Elektronik firmasının Genel Müdürü. Aynı zamanda Rahmi Koç Sanayi Müzesi'nin de Yönetim Kurulu üyesi. Yemek boyunca dayanıklı tüketim malları, elektrikli ev aletleri pazarı, Beko'nun yeni yatırım hamleleri üzerine de konuştuk. Beko'nun, Fransa ve İngiltere'de fabrika arayışları sürüyor. Bugünlerde Avrupa yatırımları netleşecek.

O sohbetimiz sırasında Aydın Bey'in enteresan bir yönünü öğrendim. Çeşitli ev aletlerinin tamirinde çok ustaymış. Hobisi bu.

Konu komşu bu becerisini bildiği için bozulan televizyonu, elektrik süpürgesini, ütüyü, özetle taşıyabildikleri her malı tamir için Aydın Bey'e getirirmiş. Aydın Çubukçu'nun evinin çatı katı atölye gibi olmuş. Hafta sonları tamirat yaparak stres atıyormuş anlayacağınız. Bu hobisi gençliğinde antika saatleri toplayıp tamir etmekle başlamış. Kayda değer bir saat kolleksiyonu var.

Aydın Bey'i mühendis zannettim ama iktisatçıymış. Robert Kolej'den sonra ODTÜ'nde ekonomi ve istatistik eğitimi almış. Bilgisayar da okumuş. Elektronik o kadar ilgi alanı içindeki Türkiye Elektronik Sanayicileri Derneği Başkan Yardımcısı aynı zamanda. Bilişim Derneği'nin de kurucularından.

Rahmetli Vehbi Koç'un yeğeni oluyor Aydın Çubukçu. Vehbi Bey'in ısrarı üzerine okulu bitirdikten hemen sonra Aygaz şirketinde çalışmaya başlayarak Koç Grubu'na adım atmış. Beko Elektronik'e ise 1994 yılında geçmiş.

Sadece kendi ürünlerini mi tamir eder acaba diye merak ettim. Aydın Bey'e ‘‘Bir tanesi Arçelik olmak üzere başka markalarda bozuk bazı ev aletlerine sahibim. Lütfen tamir eder misiniz?’’ deyince, ‘‘Memnuniyetle. Ben her şeyi tamir ederim’’ yanıtını verdi...

Yakınları da aynı fikirde. Aydın Bey bozuk olan her şeyi tamir ediyormuş. Kırık kalpler hariç...

Kapılarında yatarım

Yarın Ankara'da önemli bir toplantı başlıyor. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Genel Kurulu yapılacak. Pazar günü de yeni başkan seçilecek. Şimdiye kadar başkanlık için üç kişi adaylığını açıkladı. Mevcut Başkan Refik Baydur, TÜGİAD Başkanı Hamdi Akın ve Çimento Müstahsilleri İşverenleri Sendikası Başkanı Mesut Erez. Genel kurul toplantısı biraz buruk olacak. Nedeni büyük sendikalardan biri olan Tekstil İşverenleri Sendikası'nın, kısa süre önce, başkan adaylığında anlaşmazlık gerekçesiyle TİSK'ten ayrılması.

Üç başkan adayı da iddialı. Refik Bey 9 yıldır TİSK'in başkanlığını yapıyor, ‘‘Daha yapacaklarım var’’ diyor. Başbakan Mesut Yılmaz'ın Refik Baydur'a, ‘‘İki yıl daha sen devam et’’ diyerek adaylığına destek verdiği konuşuluyor. MESS'in adayı Hamdi Akın, ‘‘Siyasetle içli dışlı olmayan, gerçek bir sivil inisiyatif için, sosyal projeler için varım’’ diyor. Mesut Erez birleştirici aday olarak ortada. Mesut Erez'in adaylığı Refik Baydur'un oylarını böleir mi göreceğiz. Hamdi Akın, seçileceğine kesin gözüyle bakıyor. MESS'in 51 delegesinin oylarıyla beraber 65-70 oy alacağı iddiasında. Yılmaz’ın adayı olduğuna ilişkin söylentileri yalanlıyor. Hamdi Akın seçilirse ilk işinin Tekstil İşverenleri Sendikası'nı TİSK'e tekrar katmak olacağını söylüyor. Akın, ‘‘Bir hafta yatarım kapılarında. TİSK, tekstilsiz olamaz’’ diyor.

Bu arada Başbakan Mesut Yılmaz kongreye katılacak. Yılmaz Hükümeti'nin kurulmasına büyük destek veren TİSK'teki bu seçimlerde bakalım ANAP rüzgârı mı esecek?

Deniz Baykal'a haksızlık yapılıyor

CHP Lideri Deniz Baykal'a, son dönem siyaset sahnesindeki gelişmelere ilişkin olarak fena halde haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Baykal'a reva görülen haksızlık nedeniyle birkaç noktayı dikkatinize sunmak istiyorum.

Baykal'a zaten kızanlar, Anasol-D Hükümeti'ni devirdi diye nefret kusuyorlar... Hükümetin icraatını beğenenler, hatta hayranlık duyanlar, hangi destekle ayakta kaldığını unutmasınlar. Bu hükümetin icraatını ancak Baykal'ın dışardan verdiği Meclis desteği sayesinde yürütebildiğini anımsasınlar.

Baykal ve Mesut Yılmaz arasındaki uzlaşmanın zemini belliydi: Çetelerle mücadele, temiz toplum için gerekli reformların yapılması...

Baykal bu anlaşmaya son dakikaya kadar uydu... Yılmaz Hükümeti'ni, kabadayı Alaattin Çakıcı'yı yakalattı diye düşürmedi. Aksine, Çakıcı yakalandıktan sonra, Yılmaz'ın sağ kolu bir bakanın bu kabadayı ile samimi konuşmalarını içeren bant açıklanınca ‘‘düşürürüz’’ diye uyardı.

Çakıcı ile Türkbank ihalesine malum siyasilerin desteğiyle fesat karıştıran bir işadamına banka ve medya kuruluşları satıldı diye hükümet düşürüldü... Bu ihaleye , bizzat Başbakan ve Ekonomi Bakanı'nın da fesat karıştırdığı gerekçesiyle. Önemli bir detay da şu: Bu kaset, Yılmaz tarafından Konut’ta, CHP’li Fikri Sağlar kamuoyuna açıklamadan bir kaç gün önce dinlendi. Gereği yapılmadı. Ne zamanki Sağlar, Kasetle Yılmaz’a gitti ve aynı gün basına açıkladı, Yılmaz o gün ihaleyi durdurdu.

Korkmaz Yiğit'in DGM'de yargılanma gerekçesine bir bakın: Çete kurmak, ihaleye fesat karıştırmak.

Yani bağımsız yargı da Baykal'la birlikte Yılmaz'a karşı komplo mu kurdu?

Üstelik hükümet düşmezden az önce Meclis'te yaşanan skandal, ANAP Lideri Mesut Yılmaz'ın temiz siyaset konusundaki samimiyetini, dürüstlüğünü ortaya çıkardı! ‘‘Çamurun üstünde oturmam’’ diyen, söylemini şaibeli olduğunu iddia ettiği DYP Lideri Tansu Çiller'i ‘‘silmek’’ olarak belirleyen Yılmaz ve ANAP, rüzgâr başka türlü esince birdenbire değişiverdi! Çiller'i Meclis Soruşturma Komisyonu'nda kurtardı. DSP ve FP'yle.

Marcos da bu Meclis'te olsaydı o bile aklanırdı hiç kuşkunuz olmasın.

Maalesef Türkiye'de bu tavırların, çifte standardın, yalanın, dolanın adı siyaset oluyor.

Eğer samimi olarak temiz siyaset, temiz toplum isteniyorsa; Türkbank kasetini ortaya çıkararak kepazeliklerin üstünü örtmeyen CHP'ye bu noktada kızmak değil teşekkür etmek gerekiyor...

İtalyan itirafı: 30 bin işsiz

Geçen hafta sonu Brüksel'de Avrupa Genç İşadamları Dernekleri Konfederasyonu'nun (YES) Genel Kurul toplantısı vardı. Türkiye Genç İşadamları Derneği (TÜGİAD) de bu konfederasyonun üyesi. 10'u aşkın genç Türk işadamı toplantıdaydı. Konfederasyonun başkanlığı İtalyanlar'da.

Apo eşkiyası yüzünden Türk ve İtalyan işadamları arasında geçecek görüşmeyi merak ediyorduk. İtalyanlar çekingendi. Türk işadamlarının çabası sonucu kaynaşma oldu, beraber yemekler yenildi, hatta ortak bildiri bile yayınlandı.

Bu bildiri, basın toplantısıyla, bizim büyükelçilikte açıklandı. Ama bildiriye Apo'nun terörist olduğu ibaresi konulamadı. İtalyanlar, ‘‘Biz siyaset yapmayız. O hükümetin sorunu’’ diye itiraz etti.

Bir de İtalyan işadamlarının ortak bildiriye yansımayan endişeleri vardı. Türkiye'de İtalyan ürünlerine başlatılan boykotla ülkelerinde ilk etapta 30 bin kişinin işsiz kaldığını, bu rakamın 70 bine kadar yükselme ihtimali olduğunu vurguluyorlardı. Çoğu PKK ve Apo'yu bu misafirlik! vesilesiyle tanımıştı. İlticaya da idam cezası dolayısıyla Türkiye'ye iadeyi de sıcak yaklaşmıyorlar başka çözüm bulunsun görüşünü taşıyorlardı. İki ülke arasındaki Apo krizinin bir an önce çözülmesi için hükümetlerine baskı yapacaklarını söylüyorlar, ‘‘Biz başka pazar bulabiliriz ama dost Türkiye'yi birkaç sivri akıllının başımıza açtığı bu bela dolayısıyla kaybetmek istemiyoruz’’ diyorlardı.



Yazarın Tüm Yazıları