Paylaş
NEREDEYSE bir aya yakındır böylesi önemli bir kurum başsızdı.
DSP-MHP-ANAP'ın liderleri bir türlü SPK'nın (Sermaye Piyasası Kurulu) başına getirilecek isim üzerinde anlaşamıyordu.
Kulislere göre, çünkü Hükümet'in küçük ortağı ANAP, SPK ve dolayısıyla borsa arenasında mevzi kaybetmemek için eski başkan da (Mengütürk) son dakikaya kadar direndi. (ANAP'lı bir kadın milletvekili de direnişin baş aktörlerindendi. Her ne hikmetse demeye gerek yok, SPK ve borsa çevreleri ne hikmetten olduğunu gayet iyi biliyor.)
Ama son tahlilde SPK işine Zekeriya Temizel'in eli değdi. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Başkanı Temizel istedi, önerdi. DSP'li Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan da destekledi. Milli Emlak Genel Müdürü Doğan Cansızlar'ın SPK Başkanı olması kararlaştırıldı. Bu yazıyı kaleme aldığımız dün sabah saatlerinde SPK ikinci başkanlığı için ANAP\DSP çekişmesi oluyordu. Bu noktadaki raundu bakalım hangi parti kazanmış olacak. (Kararname öğleden sonra Köşk'e sunuldu.)
Böylece SPK'nın başına Zekeriya Temizel'in bir zamanlar Maliye Bakanlığı'nda müfettişken muavinliğini yapan Doğan Cansızlar getiriliyor.
SPK'daki finansçı kökenliler bu işe biraz bozuldular. ‘‘Uzmanlık nerede kaldı’’ demeye getiriyorlar.
Bürokrasideki önemli yerlere son yıllarda müfettiş kökenliler geliyor. Durum çok iyi mi olacak onu zaman içinde göreceğiz.
Bürokraside süregelen bir kavga vardır. Hesap uzmanlarıyla müfettişlerin çekişmesidir bu.
Hatırlatalım. Hazine'nin başında müfettiş kökenli Selçuk Demiralp, BDDK'nın başında müfettiş kökenli Temizel, Mali Suçlar Araştırma Kurulu'nun (MASAK) başında yine müfettiş kökenli Nejat Coşkun var. SPK'ya da aynı köken...
Hep iyi olur inşallah diyoruz. İşler düzgün, yasal, şeffaf yürüsün, bunu istiyoruz.
Bu arada aklıma geldi mali işlerle ilgili birimlerin aslında tamamının BDDK'na bağlanması gerekir diye düşünüyorum. Misal, bu bankacılık-kara para operasyonlarıyla zamanı geldi, MASAK'ı da bünyelerine katmalılar.
Eski kamu bankası genel müdürünün itirafları
İTİRAF sözcüğünü özellikle kullanıyorum. Çoğu bildiğimiz, tahmin ettiğimiz şeylerdi kamu bankalarıyla ilgili olarak. Siyasi baskılar, batak krediler, denetim mekanizmasının üstlerde takılması filan. Ancak ilk defa bir eski kamu bankası genel müdürü bu kadar açık konuştu. Raporlarını da bilgilerini de Bankacılık Üst Kurulu'na (BDDK) aktardı zamanında. İzninizle bu önemli kamu bankasında eskiden genel müdürlük yapmış bankacının ismini açıklamayacağım. Hem siyasi hem başka tehditler bakımından çekincelerim var.
Kamu bankalarının sözde özelleştirilmesi adı altında, önce yine sözde özerkleştirmeyi gündeme getirdi Hükümet biliyorsunuz. (15 yıldır sözde özelleşiyor!) Tasarı TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'ndan geçti. Genel müdürleri yine siyasiler belirleyecek (!), özerkleştirme de bu oluyor anlaşılan. Katrilyonlarca görev zararı, bilanço açıklanmaz, krediler açıklanmaz! Sadece yapılan topu auta atmaktan ibaret.
Girişte sözünü ettiğimiz o bankacının anlattıklarından bazı bölümleri dikkatinize sunuyorum:
- Önce şunu söylemeliyim ki kamu bankaları kredileriyle ilgili bazı dosyalar sözde özelleştirme süreci adı altında zaman aşımına sokmaya çalışılıyor. Göreceksiniz batakların çoğu affa girmiş olacak. Bu bankalarda çok kredi battı. Batıran kim sorumlusu yok, bu krediyi niye batırdın, hani teminatlar diye soran yok. Bakın Başbakanlık Teftiş Kurulu'nda dünya kadar dosya var. Harekete geçirilmiyor. Yüksek Denetleme'nin raporları örtbas ediliyor. Yıllardır böyle. Denetçiler raporlarını veriyorlar ama bu Kurullar'ın üyeleri siyasetçilerin ablukası altında. Yeminli Murakkıplar Kurulu üyeleri keza. Devletin atadığı bu Kurul üyeleri hepsi döküntü. Çoğu şimdilerde merkez benim kavgası başlatan bir siyasi partinin atadığı kişiler. Sabahtan akşama kadar oturup banka genel müdürleriyle konuşup tüyo alıp borsada oynarlar! Üçkağıtçılığın çoğu Hazine'de dönüyordu. Banka Kambiyo Genel Müdürlüğü'nde. Buranın başı Adnan Yaylacı'ydı kısa süre önce sessiz sedasız İngiltere'ye uçurdular.
- Yeminli murakkıplar, denetçilerin çoğu görevlerini yapıyorlar, ammavelakin onların üstü yani Başbakanlık Teftiş Kurulu'nu, Yeminli Murakkıplar Kurulu'nu, Yüksek Denetleme Kurulu başkan ve üyelerini aşmak gerekiyor. İşte bütün mesele de bu ve onların siyesetçilerle ilişkileri... Şimdi Zekeriya Temizel için üzülüyorum. Adam tek başına mücadele etmeye çalışıyor. Kambiyo'nun, Murakkıplar Kurulu'nun Temizel'e bağlanması umudumuzu artırıyor.
- Siyasi baskı hepimizin başına geldi. Benim dönemide başbakanlık yapan siyasi parti lideri beni de gecenin 1.5'uğnda, 2'sinde arıyordu. ‘Filan kişinin kredi işini hallet’ diye. ‘Zor, raporumuz olumsuz’ deyince ‘peki canım’ diyor arkasından da Başbakanlık Müsteşarı arayıp ‘bu kredi işini çözmemizi’ istiyordu. Siyasi baskılarla çok kredi dağıtıldı ve batırıldı. Bu kamu bankalarından beslenen işadamları da kamuoyunun malumu. Hangi merkez siyasi partilere yakın oldukları da. En fazla baskı ANAP ve DYP'den gelmiştir.
- Bu ülkenin kaynaklarını götüren 15-20 grup vardır. Bile bile bu üçkağıtçılara kaynaklar aktarılmasaydı ne IMF'ye ne Dünya Bankası'na inanın ihtiyacımız olmayacaktı!
Telekomünikasyon arenası
VERİMLİ olacağını düşündüğümüz toplantılar başlıyor. Bu ay gerçekten İstanbul'da yararlanılacak çok toplantı var.
Bunlardan bir tanesi ‘‘Bankacılık ve Sermaye Piyasalarında Yeni Eğilimler’’ konferansı. 20-21 Kasım'da, Swissotel'de. (Özgencil Organizasyon)
Diğer bir ulusal ve ulaslararası önemli buluşma telekominikasyon söktörüyle ilgili. ‘Telekomünikasyon Arenası’ adı verilen bu toplantı da yine 20-21 Kasım tarihlerinde. Polat Otel'de. (Steam Organizasyon)
İlgili kamu ve özel sökter yetkililerinin yanı sıra İngiliz, Fransız, İtalyan ve ABD telekom firmalarının ve kurullarının yetkilileri de katılıyor. ABD Büyükelçisi de. Açılışı Özelleştirmeden Sorumlu Bakan Yüksel Yalova yapacak.
‘Telekomünikasyon Arenası’nın amacının sektörde bilinmeyenleri ortaya koymak, telekomünikasyon Kurulu'nun çalışma prensiplerini irdelemek ve ileriye yönelik bakışını netleştirmek olarak ortaya çıkıyor. Sektörde çok bilinmeyen olması bakımından toplantı önem arzediyor.
TBMM'deki siyasi partilerin yetkililerinin de katılımıyla bu partilerin telekomünikasyon ve buna bağlı özelleştirmelere bakışı irdelenecek görünüyor.
Toplantıyı düzenleyenler, ‘‘Telekomünikasyonda politikanın, kuralların netleşmesi gerekiyor. Yabancılara yönetim hakkı verilmiyor, bundan yakınmalar var. Bir de gerçek değeri nedir sorusuna yanıt arıyor genellikle yabancı yatırımcılar. Telekomünikasyon globelleşiyor. Türkiye'nin konumu ve nasıl entegre olacağı önem arzediyor. Türkiye özellikle Ortadoğu ve Orta Asya ülkeleri için telekomünikasyonda merkez olabilecek nitelikte’’ diyorlar.
Bu arenada neler belirginleşecek?
Paylaş