Oya Berberoğlu: Siyasi istikrardan size ne?

Oya BERBEROĞLU
Haberin Devamı

TBMM Başkanı Yıldırım Akbulut'u makamında ziyaret ediyorlar. Cumhurbaşkanı'na, yüksek mahkeme başkanlarına sundukları ekonomiyle ilgili rapor ve anket sonuçlarını veriyorlar. Meclis Başkanı Akbulut'un sözleri karşısında donup kalıyorlar. Moral bozukluğu içinde Meclis'ten ayrılıyorlar...

Geçen çarşamba günü, Ankara Sanayi Odası Başkanı Zafer Çağlayan ve Yönetim Kurulu üyeleri, Meclis Başkanı Yıldırım Akbulut'u (eski Başbakanlardan) ziyaret ettiler. Akbulut ile basına kapalı geçen bu toplantıdaki konuşmalar Ankara ve İstanbul iş dünyası kulislerine yayıldı. Neler olmuş?

İşadamları, ‘‘Kurt, kuş, arı muhabbetinden ürktüklerini’’, ‘‘ekonomi ve siyasetin kurda kuşa yem edilmeye çalışıldığını’’, ‘‘Ekonomi programının işlemesi için siyasi istikrarın bozulmaması gerektiğini, bu hükümetten memnun olduklarını’’ söylemişler önce.

Yıldırım Akbulut da bu yakınmalar, temenniler karşısında şöyle demiş:

- Siyasi istikrardan size ne? Siz üretiminizi artırmaya ihracat yapmaya bakın. İşinizi yapın...

Bu sözler üzerine işadamları şaşkın şaşkın birbirlerine bakmışlar. Bir süre konuşamamışlar. Sonra ‘‘Keşke’’ demişler ‘‘Türkiye'de öyle bir iklim olsa da siyasetçilerin yaptıkları bizi ilgilendirmese. Ama ne yazık ki Türkiye'de ekonomi de hayatımız da siyasetçilerin iki dudağı arasında. Yine bir hükümet krizi çıkarsa...’’

Akbulut ise şöyle devam etmiş:

- Kriz çıkarsa size ne, Hükümet inerse size ne? Siyasi istikrar olmuş olmamış size ne, işinize bakın. Bu Meclis'ten bir sürü hükümet çıkar. Hükümet düşer, çıkar...

İşadamları ‘‘hayretler’’ içinde kalmış. Akbulut, İtalya'yı örnek vermiş. Bunun üzerine işadamları şöyle demiş:

- En fazla siyasi istikrarsızlığın olduğu ülkedir İtalya. Doğru söylüyorsunuz orada işler buna rağmen yürüyor. Ama fark var. Orada devletin özel sektörün rolü belli. Tren rayları yapılmış. Makinist kim olursa olsun istikamet belli. Bizde öyle mi? Bizim tren yolları karışık, yollar yapılmamış. Her gelen makiniste göre yollar belirleniyor. Siyaset ekonominin göbeğinde. Akşamdan sabaha kararlar değişiyor. Geriye dönük uygulamalar oluyor. Biz maalesef işimize bakamıyoruz. İstikrara bakmak zorundayız. Çünkü o mekanizma bizim değil sizin elinizde. Sadece işimize bakabileceğimiz, önümüzü görebileceğimiz, üretimimizi ihracatımızı yapabileceğimiz iklimi sağlayın, doğru kararlarda devlette devamlılık ilkesini işletin, yapısal reformları yapın o zaman sizinle işimiz olmasın. İsterseniz hergün bir hükümet yıkın, bir hükümet kurun...

Akbulut da işadamları da kendi pencerelerinden bakınca haklı, ne diyelim. Tabii taraflar yükümlülüğünü layıkıyla yerine getirmek şartıyla..

Neyse siyasi istikrar lafından gına geldi artık. Büyük bir kesim siyasi istikrarı önemsemiyor bence, gıklarını çıkarmıyorlar, kanıksadılar! İşçiler, memurlar, dargelirliler. Onların kaderleri her hal ve şartta okkanın altına gitme istikrarı oluyor da ondan!

İş dünyasında üretilen hükümet senaryoları

İŞ dünyasında yeni hükümet senaryoları konuşulmaya başlandı bile. RP'nin kapatılıp kapatılmaması bir kenara artık DSP-MHP-ANAP Koalisyon Hükümeti'nin eskisi gibi uyum içinde görüntü veremeyeceği, çalışamayacağı savunuluyor. Sonbahar sendromu mu başlıyor ne!

Diyorlar ki , ‘‘Bu işin çivisi çıktı. Ortakların samimiyetleri ortadan kalktı. Şapka düştü kel göründü!’’

Bazı işadamları şu tahminlerde bulunuyorlar:

- DSP-MHP Hükümeti olmaz. ANAP gibi bir katalizör olmazsa olmaz. DSP-MHP-DYP hükümeti de zayıf bir olasılık. Bülent Ecevit ile Mesut Yılmaz birbirlerine müthiş saygı ve yakınlık duyuyorlar. Yani, Ecevit ANAP'ı dışlayan bir hükümet kurdurmaz. Bazı MHP'li bakanlarla ilgili gensorular verilebilir. FP olsun DYP olsun ANAP olsun buna havada oy verir. Bu işin sonu DSP-ANAP-DYP Hükümeti'ne gider.

Ankara'nın, siyasetin nabzını iyi tutan bu işadamları şöyle demekten de geri kalmıyorlar:

- Bu hükümetten şikayetimiz yok aslında. Böyle bir ortamda üç yıllık ekonomik istikrar programının daha altı ayı dolmamışken siyasilerin kalkıp bazı varyasyonlara girmesi endişe yaratıyor. Soruşturmaydı, gensoruydu, Yüce Divan'dı hukuk kuralları neyse o işletilsin. Bunlar yapılsın. Ama karşılıklı restleşmeler hoş değil. Koca koca partiler, adamlar. Her zaman kartlarını açık oynamalılar, açık bırakmalılar.

Köşk'e çay termosunuzu

yanınıza alıp öyle gidin

EVET öyle gidin... Köşk'te çay da içmeyiverin.

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, izliyorsunuz, alışılmışın dışında bir Cumhurbaşkanı portresi çiziyor. Bir kere tevazu gösteriyor. Her şeyi, zamanı da ekonomik kullanıyor. Gereksiz harcamalardan kaçınıyor. Lüks istemiyor. Şimdi Cumhurbaşkanlığı'nın uçağının da satılacağı söyleniyor.

Cumhurbaşkanı'nın kırmızı ışıkta durması, şaşadan kaçınması, azami tasarrufa gitmesi bazı kişilerce eleştiriliyor. O makamın gereği neyse o yapılmalı deniliyor.

Nüfusunun yüzde 17'si açlık sınırında olan bir ülkede Cumhurbaşkanı'nın karakterinden ve hassasiyetinden kaynaklanan bu davranışları takdire değer.

Geçenlerde bir grup işadamı Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'i ziyarete gitmiş. 1 saate yakın görüşülmüş. Ama ne bir çay, ne bir bardak su ikramı olmamış. ‘‘Dilimiz, damağımız kurudu’’ diyen işadamları espri yapıyorlar: ‘‘Bundan sonra Köşk'e termosumuzu alıp gideceğiz’’ diye.

Esas konu tabii çay kahve su ikramı değil. Bunun lafı bile edilmez. Ama Sezer'in çizdiği Cumhurbaşkanı portresini, ister espriyle olsun ister bazı meslektaşlarımızca amacı aşan eleştirilerle olsun, yıpratmaya hakkımız yok. Her yiğidin yoğurt yiyişi başka ve bence Sezer'in yoğurt yiyişi doğru.

Yazarın Tüm Yazıları