Paylaş
Bu bir ‘narko analiz’ yazısıdır!
Ankara çıkarmamın hem hoş hem verimli geçen ilk gününün ürünlerinden sadece biridir. (Diğer anektodlar, müthiş haberler zamanı geldiğinde sizlere duyurulacaktır...)
Gelelim narko analize...
Sevgili Muharrem Sarıkaya anlattı. Yazmak farz oldu.
Bakanları'ın durumu kötü!
Özelleştirmeden Sorumlu Devlet Bakanı Yüksel Yalova, Meclis kulisine davul gibi şiş ve hafif kanayan bir burunla geliyor.
Arkadaşlarının ‘‘Geçmiş olsun ne oldu’’ sorusuna yanıt verirken gülmeye başlıyor...
Hafta sonu burun ameliyatı olduğunu ve uzun süredir sıkıntı çektiği devüasyonu yok ettirdiğini söylüyor. Hemen ardından da gülmesinin nedenini açıklıyor:
‘‘Yahu inanamazsınız, ameliyat masasında Çevre Bakanı Fevzi Aytekin ile kavga etmişim! Tam narkozdan uyanırken, Sayın Aytekin'e verip veriştirmişim! Sonra doktorlar anlattı, inanın dediklerimden utandım...’’
(Neler dediğini, nasıl verip veriştirdiğini yazmıyorum, anlamışsınızdır...)
Yalova, bilinç altında Aytekin'le kavgasının nedenini de aktarıyor:
‘‘Geçenlerde bir belde belediye başkanı aradı. Yanındaki komşu beldeye Çevre Bakanlığı 15 traktör ve araröz göndermiş. Araştırdım o kasaba belediyesinde bu dört aracı kullanacak ne personel yeterli ne de şoför var. Kasabanın nufusu da o kadar az ki. Yanındaki, hiç yardım almayanın neredeyse dörtte biri. Bunun üzerine Aytekin'i aradım. Bize baskı geldiğini belirtip, adil davranmasını istedim...’’
Ardından, Aytekin'e getirdiği öneriyi sıralıyor:
‘‘Türk Zirai Donatım Kurumu'nun elinde iki bin traktör var. Bunları satamıyor. Bu traktörleri maliyetinden Çevre Bakanlığı’na satmaya hazır olduğumuzu belirttim. Hatta, masrafları da düşüp devletin bir kurumundan diğerine aktarım şeklinde traktörleri ucuza getireceğimizi söyledim. Traktör kasabalarda çok önemli. Arkasına yapacağınız çeşitli romörklerle insan da taşırsınız, cenaze de yük de. Bunları kendisine aktardım. Alamayacağını belirti. O zaman belediyeler arasında ayrım yapmaması gerektiğini vurguladım.’’
Bu konu, Bakan Yalova'nın kafasında çok yer etmiş olmalı ki narkozdan çıkarken içinde Fevzi Bey'e karşı ne var ne yoksa dökmüş...
İnsan sağlığı için iyi bir şey. Biriktireceğinize söyleyin, mutlu edeni de acı vereni de...
Özellikle siyasiler tavırlarıyla, oylarıyla, görüşleriyle açık, samimi, uygar olmalılar ki temiz toplum için mesafe alalım değilmi ama... Narkozsuz da...
Terziler beni ne
yapacak yahu ?
SSK primlerinin artırılması hazır giyim ihracatçılarını zorluyor.
Daha önce bu durumun nelere malolabileceğini yazmaya çalıştık. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın şikayetleri haklı bulduğunu, yüzde 68'lik prim artışının ekonomik programla bağdaşmadını söylediğini, oranı enflasyon hedefi olan yüzde 25'e çekme çalışması başlattıklarını aktardık. Henüz sonuçlanmadı...
Şimdi sizlere bu konuyla ilgili bir hoşluktan bahsedeceğim. Bakan Okuyan, çok esprilidir.
Dertlerini anlatmak isteyen Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) yetkilileri, Çalışma Bakanı Yaşar Okuyan'dan randevu isterler. Okuyan, ihracatçıların, Çalışma Bakanlığı'yla ne gibi bir sorunu olacağını düşünerek takılır: ‘‘Terzilerin benimle ne işi var yahu?’’
Neyse sonuçta elbise provası yapılmaz, kıyafet dikilmez tabii...Konuşulur, görüşülür.
Geçtiğimiz pazar gecesi de Hİlton Oteli'nde, Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Tunca Toskay, Çalışma Bakanı Yaşar Okuyan ve Dış Ticaret Müsteşarı Kürşad Tüzmen, ‘Bakan’ın terzileriyle' yani TGSD ile buluşmuşlar. Anlatılanlara bakılırsa, toplantı pek hareketliymiş. Sesler duvarların ötesinden duyulmuş!
Şimdi TGSD üyeleri arasında, eski Başkanlardan Osman Benzeş'in, ‘‘Sayın Bakanlar, biz yatırım kelimesini duymak istemiyoruz. Kur sabitlendi, maliyetler arttı. Uzakdoğulu rakiplerimiz fiyat kırıp krizden çıktı. Siz ise hem bizden ihracat istiyorsunuz hem de ücret üzerindeki yükümüzü artırıyorsunuz. Duvara dayandık’’ sözleri dilden dile dolaşıyor...
Sevgili Mahsun Kırmızıgül'ün ‘‘Yıkılmadım ayaktayım, dertlerimle baş başayım’’ şarkısını söyleyecek takatleri dahi kalmamış... Bakan'ın terzileri çok dertli çoookkk...
Eczacıbaşı TİSK'e
başkan olur mu ?
İLAÇ İşverenleri Sendikası'nın, TİSK'de ağırlığı fazladır...Üstelik yabancı sermayenin nabzını da iyi tutan bir kuruluştur. Kaya Turgut, uzun yıllar bu sendikanın başkanlığını yaptı. Kısa süre önce de İlaç İşverenleri Sendikası Başkanlığı görevini Bülent Eczacıbaşı üstlendi.
Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK), bütün işveren sendikalarının çatı örgütü biliyorsunuz. TÜSİAD, TOBB, TİSK üç büyükler...
1,5 yıl sonra TİSK'te başkanlık seçimi olacak. Seçime zaman var da kulislerde TİSK Başkanı Refik Baydur'un yerine Bülent Eczacıbaşı'nın başkan olup olmayacağı konuşulmaya başlandı bile...
Ekonomi gündeminde, yeni ekonomi, AB'ye tam üyelik süreci, şirket birleşmeleri, yabancı sermaye gibi konular öne çıkıyor.
Refik Bey, bugüne kadar TİSK Başkanı olarak gerek 28 Şubat sürecinde, gerekse işçi işveren ilişkilerinde uzlaşmacı kişiliğiyle damgasını vurdu. Ancak 21. yüz yıl vizyonunu oluşturmaya çalışan TİSK için ilerki yıllarda, TÜSİAD Başkanlığı deneyimiyle Bülent Eczacıbaşı'nın ‘‘ideal bir isim’’ olduğu konuşuluyor.
TİSK'de bugüne kadar ibre, MESS ve Türkiye Tekstil İşverenleri Sendikası arasında gider gelirdi. KİPLAS ve diğer sendikalar da dengeyi kurardı. Tekstil işverenleri, TİSK'ten geçtiğimiz yıl ayrıldı. Şimdi ibrenin gideceği yerlerden biri İlaç İşverenleri Sendikası olacak sanırım. TİSK kulislerine göre, Eczacıbaşı gibi bir isim, tekstilcilerin geri dönmesini sağlayabilirmiş. Neler olacak bakalım...
Paylaş