Paylaş
SADECE siyasette, iş dünyasında değil sanattan spora, medyadan üniversiteye kadar aklınıza gelebilecek her alanda liderlik tartışılıyor. Dünya tartışıyor.
Yürekli Danışmanlık A.Ş.'nin düzenlediği, İstanbul Swissotel'de 14-15 Kasım'da yapılacak ‘‘Liderlik Konferansı’’nı izleyelim bakalım. Dünya çapında kendi alanlarındaki liderler konuşacak. Türk konuşmacılar ise 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, işadamları Bülent Eczacıbaşı, Cem Boyner ve Esat Edin.
Konferansın gala yemeğinde ‘‘Liderlik 2000 Ödülleri’’ dağıtılacak. Jüri, konferans konuşmacılarının bazılarıyla uzmanlardan oluşacakmış. 21 kişilik jüride kesinleşen isimler arasında Metin Serezli, Üstün Ergüder, Oya Başar, Gökçe Bayındır, Ayşegül Yürekli Şengör, Muvaffak Gözaydın, Dr. Carl Hahn, Jan Hopkins var mesela. 15 kişiden oluşacak komisyon (Kimlerin olacağı netleşmedi) lider adaylarını bu jüriye iletecek. Adaylar yaşayanlardan seçilecek. Belirlenen katagorilerde her kategori için 5 aday gösterilecek. Ödül kategorileri; takım lideri, kitle iletişimi, etik değerleri koruyan lider, genç lider, girişimci lider, tutarlı lider, köklü değişim sağlayan lider olarak belirlenmiş. Bu kategoriler için seçilecek liderler arasından da ‘‘Liderlik 2000’’ ana ödülü alacak kişiler belirlenecek.
Seçimlerde ilginç bir nokta var. Adayların başarı derecelerinin yanında başarısızlıklarından ders alıp olumlu sonuca çevirebilme yetenekleri de değerlendirilecek. Bakalım bizde kimler lider olarak adlandırılacak?
Kulislerde, aday gösterileceklerin bazılarının isimleri seslendiriliyor bile. Misal, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, eski Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim, Koç Holding'den Ali Koç, Sabancı Holding'den Ali Sabancı, piyanist Fazıl Say ve Güher- Süher Pekinel kardeşler...
Karizma mı, güven mi
ÇAĞIMIZIN iyi anlaşılmadığı düşünülen bir konusudur liderlik.
Liderlik nedir sorusuna hepimizin verecek bir yanıtı vardır kuşkusuz. Hangi alan olursa olsun özellikle de politikada havalı, etkileyici, büyüleyici yani karizmatik olmak, iyi konuşmak bizim ülkemizde liderliğin en temel özelliği olarak görülüyor gibi geliyor bana.
Dediğim gibi liderlik deyince yine bizde yaygın olarak siyasi liderlik anlaşıldığı için siyasi liderlerden (!) geçilmiyor... Hepsi de etkileyici konuşuyor, ağlayanlar da oluyor! Oynuyorlar, samimi değiller. Oy kaygısı had safhada oluyor. Karizmatik olanları da var. Ama yaşayanlardan hangisi, hangileri acaba olumlu değişimi sağlamış, bırakın köklü değişimi, toplumda değişime katkı yapmış. İnandırıcı, güven verici, tutarlı olabilmiş. Bu noktadan yaklaşıldığında, siyasi parti başkanlarına bakıldığında Türkiye'de siyasi lider var diyebilir miyiz? Bence hayır. Siyaset mesleğinde sonuna kadar tavizsiz olunması zordur tamam da güvenilir olmak niçin başarılamasın, anlamak mümkün değil...
Bizim kanımızca da yaşamın her alanında lider olmanın önkoşulu değişimi sağlamaktır. Fark yaratmaktır, tutarlı, inandırıcı, güven verici, etik değerleri koruyucu olmaktır.
Karizma çok önemli addedilmemeli diye düşünüyorum. Yarar getirebilir belki ama insanların aradığının karizma olduğuna inanmıyorum. Güvenilir ve yenilikçi olmak, karizmatik olmaktan daha önemli geliyor bana.
Eczacıbaşı zoraki GS'li
Tam da '68'liler, '78'liler kuşağı muhabbeti üzerine geliyor Bülent Bey. ‘‘Ne varsa '68'lilerde var’’ diyor. Haklı tabii... ‘‘'78'liler yitik kuşak, ıspatulayla kazındı’’ demeye getiriyoruz biz de...
Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı ile yemekte sohbetimizi sürdürüyoruz. Rakı içiyor. Yeni piyasaya çıkan Tekirdağ rakısını müthiş beğeniyor. Bira hariç her içkiyi seviyor. En çok da rakıyı. Yaz aylarında sadece rakı içiyor.
O gece Beşiktaş'ın Milan'la maçı var. 4-1 yenildiği karşılaşma. Üzülüyoruz. Hangi takımı tuttuğunu soruyorum. Takım tutmadığını söylüyor. Çocukluğunda Fenerbahçeliymiş. Babası, amcaları Fenerli. İngiltere'de yaşadığı şehrin takımı Chelsea'yi tutmuş. Başka şehirlerdeki maçlarına da gitmiş. Futbolu seviyor ama düşünmüş, takım tutmanın mantığını göremediği için takım taraftarı değil. Israr ediyorum, ‘‘Fenerbahçe'ye geri dönün, hatta üye olun bizim kulübe’’ diye. Nafile! ‘‘Fenerbahçe'de oturmuyorum, herhangi bir aidiyetim yok ki. Ama takım tutmanın eğer kulüple ilişkin yoksa iyi bir tarafı olabilir. Galibiyetlerde böbürlenme şansına sahip olursun. Tabii tersi mağlubiyetlerde de üzülüp kahroluyorsun. Ben Eczacıbaşı Kız Voleybol Takımı'nı tutuyorum’’ diyor gülerek.
Sohbet koyulaşıyor, anlıyorum ki evde zoraki ‘Cimbom’lu. Oğlu Emre sıkı
Galatasaraylı. Kızı Esra öyle. Herhalde eşi Oya Hanım da. Çocukların iyi ‘Cimbom’lu oluşu, Galatasaray'ın hepimizi gururlandıran uluslararası başarıları Bülent Eczacıbaşı'nı da etkilemiş elbette.
Takım tutmayan Bülent Bey, evde Galatasaraylı vesselam. Yoksa başı fena halde derde girer!
İki arada kaldı
AVRUPA Kalite Yönetimi Vakfı'nın (EFQM) bu yılki toplantısı 27-28 Eylül'de İstanbul'da yapılacak.
Bu Türkiye adına sevindirici bir olay. Çeşitli ülkelerden binin üzerinde şirket yöneticisi ve patron İstanbul'a gelecek. Vakıf yönetiminde olan Sabancı Holding CEO'su Hazım Kantarcı, kongrenin ev sahibi konumunda.
Bu yıl Avrupa Kalite Ödülleri'nin finaline de üç Türk kuruluşu, Arçelik, Vitra ve Marmara Üniversitesi Mühendislik Fakültesi kaldı.
Vitra, Eczacıbaşı Holding şirketlerinden... Bülent Eczacıbaşı, finalde oldukları için heyecanlı. Kongrede bulunmak istiyordu.
Ancak, Bülent Bey'in Yüksek İstişare Konseyi Başkanı olduğu TÜSİAD'ın Bodrum'da yapacağı toplantı da aynı tarihlere denk geliyor.
İki büyük organizasyon arasında kalan Eczacıbaşı, ister istemez ev sahipliği yapacağı TÜSİAD toplantısını tercih edecek.
İşin bu yönü bir yana, umarız Türk kuruluşları yine ülkemize bir Avrupa Kalite Ödülü getirir...
Paylaş