Paylaş
Finans sektörünün önemli isimlerinden Burhan Karaçam, profesyonel bankacılık hayatında hep yeniliklere, ilklere imza attı. Uzun yıllarını verdiği Yapı Kredi Bankası Genel Müdürlüğü görevinden ayrıldıktan sonra da çok merak edildi... Acaba yine nasıl bir farklılık ortaya koyacak diye.
Yapı Kredi Bankası Genel Müdürlüğü'nden ayrıldıktan sonraki sohbetimizde başka bir bankanın başına, ya da kamuya geçmeyeceğini, danışmanlık gibi son yılların moda mesleğini de seçmeyeceği anlaşılıyordu. Burhan Karaçam Stratejik İş Geliştirme ve Değer Kazandırma A.Ş.
İşte Burhan Bey'in şirketinin adı bu. Önümüzdeki günlerde şirketin tescil edilmesi ve kasım ayı başında faaliyete geçmesi bekleniyor. Çok uluslu şirketlerde yöneticilik ve danışmanlık yapmış Buket Çınar ve Burak Gorbon da bu şirketin ortakları. Ofis, Ulus-Kuruçeşme'de.
Peki ne iş yapacak? ABD'de gelişen, Avrupa'da yaygınlaşmaya başlayan bir tür bu. Yeni dünyanın yöntemleri ve model yöneticiliği...Girişimci ve yatırımcıların yaratılan artı değerden katkıları oranında pay almaları esına dayanıyor.
Karaçam, yerli ve yabancı sermaye sahipleri ile girişimcileri, ortaklık anlaşmaları çerçevesinde, mevcut veya yeni kurulacak işlerde ‘‘değer artışı paylaşımı’’ yapısı içinde biraraya getirmek istiyor. Bu arada internet ile ortaya çıkan ‘‘incubator’’ kavramını da diğer piyasalara taşıyacak Karaçam.
Burhan Karaçam, yeni işini, ‘‘Bizzat modeli kurarak, stratejiyi geliştirme-uygulama ve parmağımızı taşın altına koyarak riski de alacağımız bir model bu. Sorumluluk alırken yaratılan değerden katkı oranında pay alıyoruz. Yaptığımız işe ortak oluyoruz’’ diyor. İlgi alanları tamamen nihai tüketiciye dönük piyasalar, ürünler. Mallar deyince ev otomobil gibi taşınmazlar hariç. Hızlı tüketimi olan ürünler. Aynı zamanda mali piyasalar.
Burhan Bey, müşteri kitlelerinin ihtiyaçlarına yönelik ürün ve hizmetlerin geliştirilmesi, yaratılması, etkin dağıtım kanallarının tesbiti, verimli operasyon ortamının kurulması ve uygun fiyatlama mekanizmasının sağlanması ve etkin yönlendirme olarak projesini biraz daha açıyor.
Yurtiçi ve yurtdışından çok sayıda kişisel ve kurumsal yatırımcılarla uzun zamandır projeler üzerinde çalışan Burhan Karaçam'ın ilk uygulamasını merakla bekliyoruz...
Nihayet karar alabildiler
İNSANLAR günlük harcama için paraya muhtaçlar. Deprem bölgelerinde çadır kuyruklarında perişanlar. Örneğin akrabalarının yanlarına gidecek olanlar var. Ama otobüs paraları dahi yok...
Ziraat Bankası'nda tüm yardımların biriktiği tek hesapta şimdiye kadar 40 trilyon lira toplandı. Gelecek diğer yardımlarla katrilyonlar olacak. Ama idareciler henüz bu paralardan depremzedelere maaş vermeyi bile akıl edemedi. 100 milyon lira kira yardımı,
600 milyon lira hasar onarım yardımı yapılması kararı alındı. Bir ay geçti lütfen önce biraz para verin, maaşa bağlayın depremzedeleri.
Geçici prefabrike konutların israf olacağını haykırdık. Öncelik ona verilmesin gerektiği kadar olsun diye. Yaklaşık 500 trilyon maliyet biçildi konut için. Tüm konut ihtiyacının 160 bin olduğu söyleniyor. En az 65 bin konut yeniden yapılacak. Bir o kadar hasarlı konutun da tamiri gerekiyor. Siyasilere yakınlığıyla bilinen direkt siyasetçi olan mütehahitlik kuruluşları ihaleleri paylaşıyor! Utanma diye bir duygu kalmamış.
Yardımların tek elden yapılması gibi akılsız uygulamayla sivil toplum örgütlerinin önü kesilmişti. Batı'daki sivil toplum örgütlerinin çoğu hem tüzükleri ve anlayışları gereği yardımları sivil kuruluşlara yaparlar. Ama bizde yasak olduğu için gelecek bir çok ayni ve nakdi yardım da gelemiyordu.
İşte sözünü ettiğim doğru karara ilişkin haberi önceki gece aldık. Çok geç kaldılar ama ne yapalım hiç olmazsa aldılar böyle bir kararı.
Bakanlar Kurulu, sivil toplum kuruluşlarına (STK), afet bölgelerinde ‘tahsisli hibe’ yapma yetkisi tanıdı. STK'lar yardımlarını doğrudan Kızılay ve Afet Fonu'na aktarmak zorundaydı. Yeni kararla sivil toplum kuruluşları, kriz merkezlerinin denetiminde veya Bayındırlık Bakanlığı tarafından belirlenecek projelere sadık kalmak koşuluyla istedikleri yere doğrudan yardımlarını ulaştırabilecekler. Şükürler olsun...
Bir de deprem bölgelerinde organizasyonu sağlayacak, tecrübeli bir kişiyi bu bölgelere vali olarak atasalar keşke...
Deniz kumu üzerine
Yalova'da içinde deniz kabukları da bulunan deniz kumuyla yapılan inşaatlar çöktü. Deniz kumu yaygın olarak kullanılıyor. Tabii binaların yıkılmasının ana nedeni deniz kumu değil. Zeminin yapısı, proje hataları, kötü veya eksik malzeme, hazır beton bile olsa bağlantıların mühendislik ve deprem bilimine aykırı olması, depremde böylesi binaların yıkılmasını, hasar görmesini sağlıyor.
İstanbul Batı Yakası Kumcuları Üretim ve Pazarlama Kooperatifi'nden aradılar. Ayrıca bir de bilgi dosyası gönderdiler. Özetini sunuyorum:
Tipik beton içeriğinin yüzde 34'ü kumdan oluşuyor. İstanbul'da yılda ortalama 10 milyon ton kumun üretilmesi gerekiyor. İstanbul için en uygun kum tipinin deniz kumu olduğu savunuluyor. İstanbul'da denizden kum çıkarmak için yasal tek bir yer var. Karadeniz kıyısındaki Padima bölgesi.Buradan çıkarılan kumun tuzluluk oranı yok denecek kadar azmış. Ulusal ve uluslararası standartlara göre kumdaki tuz oranı yüzde 0,2'den fazla olmamalı. Padima'dan çıkarılan kumdaki tuz oranı ise yüzde 0,071 düzeyindeymiş. (Padima'da da rezerv kalmadı artık, başka uygun bölge bulunması gerekiyor)
Sonuç olarak kumcular diyorlar ki, organik madde ve kil içerği düşük, silis içeriği yüksek, uygun tuzluluk oranına sahip ve tüm özellikleriyle TS 706 sayılı beton agregaları (Malzemeleri) standardına uygun olan deniz kumu, betonun dayanıklılığını güvence altına alır.
Anladığım kadarıyla sorun standartlara göre betonların yapılmamasından kaynaklanıyor. Yalova'da gördüğümüz gibi deniz kumuyla yapılmış betonların içinden deniz kabukları, çimento torbaları olmamalı. Tel gibi demirler de...
İşte herşey standartlara uymaya, denetime, bilinçli olmaya gelip dayanıyor...
Paylaş