Paylaş
İstanbul'a başkan olmak, Türkiye'ye başbakan olmak kadar önemli. Bir o kadar da zor. Ateşten gömlek çünkü...
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayları ateşten gömleği giymek için yarışıyorlar.
Etkili yetkili yerlerde görücüye de çıkıyorlar.
Bu etkili yerlerden biri de İstanbul ticaret Odası (İTO). 280 bin üyesi olan İTO nerden baksanız 1.5- 2 milyona yakın bir camiayı etkileme gücüne sahip. Ciddi bir baskı, çıkar grubu.
Duyduğuma göre İTO'dan ilk randevuyu ANAP’lı Ali Talip Özdemir almış. Geçen perşembe günü İTO Yönetim Kurulu toplantısına katılıp İstanbul için düşüncelerini aktarmış. Oy istemiş. İTO Başkanı Mehmet Yıldırım ile de başbaşa görüşmüş.
Perde arkasını araladım.
İTO yöneticileri başından beri İstanbul'u FP'ye kaptırmamak için çaba harcıyorlardı.
Görüştüğüm İTO üst düzey yöneticileri, Ali Talip Özdemir'in kendilerini tatmin ettiğini, aynı frekansta olduklarını ve bu anlamda seçimlerde Ali Talip Özdemir'i destekleme kararı aldıklarını söylediler. (ANAP\DSP Hükümetinden aradıklarını bulamamışlardı, memnun değillerdi ama...)
DSP adayı Zekeriya Temizel'in ANAP seçmeninden oy alabileceği tahminlerini de Özdemir'e anlatarak ona taktik bile vermişler. İstanbul'a Ticaret Konseyi kurma kararı bile almışlar. İTO Başkanı Mehmet Yıldırım'a ‘‘Neden ANAP, neden Özdemir?’’ diye soruyorum:
‘‘Ekonomiye bakışımız, mantalitemiz aynı yönde. Belediye ekonomiyle iç içedir. Özel sektörle iç içedir. Bizimle iyi geçinen puan alır.’’
İşadamı Adnan Polat'a bakışlarını soruyorum. Yıldırım, ‘‘Adnan arkadaşımız. Ama işdünyasının dışından bir partiden aday. İş aleminin temsilcisi olmayan bir partinin, CHP'nin adayı. Soldan aday oldu. İş dünyası liberal görüşte biliyorsun’’ diyor.
İTO yönetimi, hele hele DSP adayı Maliye eski Bakanı Zekeriya Temizel'e ateş püskürüyor. ‘‘Nisan vergi ayı ve seçim zaümanı. Zekeriya Bey'e dua okunmayacağını söyleyebiliriz’’ diyorlar. Temizel'e oy vermelerinin mümkün olmadığı vurgulanıyor. vergi reformuna atıfta bulunuyorlar. Peşin vergiden şikayetçiler. 9 ay vadeli mal alıp üç ayda bir vergi ödenemeyeceğini, üyelerininin vergilerini ödeyemediğini anlatıyorlar. Bu sene vergi gelirlerinin ciddi ölçüde düşeceğini savunuyorlar. 2000 yılında büyük sorunlar yaşanacağını, işsizliğin had safhaya çıkacağını,şirketlerin temettü dağıtamayacağını iddia ediyorlar.
Önümüzdeki hafta perşembe günü ise diğer randevu talebinde bulunan FP'nin adayı Ali Müfit Gürtuna, İTO yöneticileriyle bir araya gelecek.
Adnan Polat adına da bir kez randevu talebinde bulunulduğunu ancak karşılıklı olarak zamanlamanın uymadığını öğrendim.
Böyle büyük baskı ve çıkar grupları kendilerini yakın parti ve adayları destekliyorlar.
Ya sade vatandaşın, halkın çıkarlarını kim koruyacak, savunacak?
Sade vatandaş da kendisi için doğal olanı yapar inşallah...
Seçimlerin karargáhı Park Otel
BU seçimlerin karargahı da İstanbul'daki Park Otel oldu. İstanbul'daki tekstil ve konfeksiyoncular nisan ayında kendi yöneticilerini de seçecekler. 13 Nisan'da İstanbul Tekstil İhracatçıları Birliği'nde seçim olacak. Tekstilci Oğuz Satıcı, başkanlık için aday. 14 Nisan'da ise çok daha önemli bir seçim var. İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) seçimi. Başkanlığa Nuri Artok, Bülent Barlak, Kayaalp Cinel ve Veysi Balin aday oldular.
Kulisler öyle hareketli ki...
Tekstil ve konfeksiyoncuların, İstanbul Sefaköy'deki Park Otel'e karargáh kurduklarını öğrenince iki akşam üst üste bu otele baskın (!) yaptım. Park Otel, genç tekstilcilerden Serdar Bilgili'nin. Neredeyse otelin her konferans salonunda bir grup işadamı harıl harıl çalışıyor. Otelin giriş katında Oğuz Satıcı'nın karargahı (Bülent Barlak için çalışıyorlar), bir üst katta da Nuri Artok'unki var.
Tekstil ve konfeksiyoncuların geleneksel olarak seçimler öncesi karargah kurdukları Merter'deki Güneş Otel'e uğrayamadım, ama orada da hummalı çalışmalar sürüyormuş...
Oğuz Satıcı'nın ekibi, İHKİB seçimlerine katılımın çok olması için üyelerle birlik arasındaki bürokratik engelleri aşma çabasında. Düşünsenize 6 bin üyeli bir birliğin seçimlerinde geçen sene 350 üye oy kullanabilmiş. Bu seçimlerde sayıyı hiç olmazsa 1500'e çıkarmayı hedefliyor bu grup...Seçimlerde 4 aday var. Fakat Birleşmeler olabilirmiş. Başkanlık yarışının Nuri Artok ile Bülent Barlak arasında geçeceği savunuluyor...
Stadyumda temizlik
FUTBOLU severim. İyi takımların maçlarını zaman zaman sahada izlerim. Galatasarylı dostlarımın bitip tükenmek bilmeyen baskılarına rağmen Fenerbahçeli olmakla övünürüm.
Fenerbahçe sen çok yaşa
Canım feda olsun sana...
Galatasaray-Fenerbahçe karşılaşmasını Ali Sami Yen Stadyumu'nda izledim. Galatasaray yöneticilerinden Burak Elmas'ın davetlisi olarak gitmiştik. Tabii maçı kahrolarak izledim. Küfürlere mi yanayım, yenildiğimize mi? Yoksa daha da önemlisi bizim takımın bitmiş haline mi?
Sonraki hafta da Fenerbahçe-Trabzonspor karşılaşması için kendi stadyumumuzdaydım. Fanatik Fenerbahçeli Ali Koç (İnşallah Fenerbahçe Kulübü'ne başkan olacak) ve bir grup arkadaşımızla beraber.
Taraftarların takımlarına fasılasız tezahürat yapmaları tamam iyi. İyi de o borazanlar ne oluyor? Rakip takımın oyuncuları bizim ceza sahasına girmeye görsün borazanlar ötmeye başlıyor. Futbolcuların bu borazan sesleriyle gole gitmeleri engellenebilir mi? Hiç sanmıyorum. Yani ağız tadıyla maç izlemek için şu borazan işine son veremezler mi? Galatasaray Stadyumu'nda bu derece ses kirliliği yok...
Bu arada Fenerbahçe Stadyumu, çer çöp açısından temizdi. Oturması rahat olmasa da koltuklar mis gibiydi.
Stad yöneticilerine sırrını sordum. CİF adamlar temizlemişler, bedava... Maç öncesinde, CİF'in temizlik kampanyası çerçevesinde 50 CİF adam, 3 gün boyunca Fener Stadyumu'nda çalışmış.
CİF'in temizlik kampanyasını (Topkapı Sarayı'nı da temizlemişlerdi) Green Active şirketinin patronlarından arkadaşım Azade Başağa yürütüyor. Hemen onu aradım. Ne kadar malzeme kullanıldığını merak ettim. 1000 adet CİF jel, 500 adet ballerini bez, 150 adet kireç sökücü, 120 CİF Üniversal, 30 adet süpürge, 100 ton su kullanılmış.
Sırada İnönü ve Ali Sami Yen Stadyumu varmış.
Çevre temizliği güzel, küfür kirliliğini de taraftar yok etsin!
Bu arada şu CİF adamlar bir de Meclis'e uğrasalar diyorum...
Askerlere
iç çamaşırı üretecek
PARK Holding’in patronu Turgay Ciner, bazı fabrikalarını kapatma kararı almıştı. İşçi çıkartmaya başlamıştı. DSP Lideri Bülent Ecevit de Ciner ile görüşüp işçi çıkartmaması için yardımcı olmak istediklerini söylemişti.
Piyasalarda Ciner’le ilgili son günlerde ilginç dedikodular dolaşıyor. DSP ile yakın temasta olduğu, Ecevit'in sağ kolu Hüsamettin Özkan'la pek bir samimiyet kurduğu...
Hatta deniliyor ki, Ecevit, Ciner'in Edirnede'ki tekstil fabrikasının açılışını da yapacak. Güya Ciner, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne iç çamaşırı satmak için anlaşmış. Askerlere don fanila üretecekmiş.
Anlaşılan o da sıkıntıda olan sektör tekstilden, konfeksiyonculuğa adım atacak...
Paylaş