Paylaş
Henüz niyet mektubunun içeriğini bilemiyoruz. Açıklanmadı. Ama verilen mesajlar ve getirilen yeni vergilerle nasıl bir stand-by anlaşması yapıldığına ilişkin en azından benim kanaatim net...
Uluslararası Para Fonu (IMF) ile sağlanan mutabakat, yapılan stand-by bence Türkiye'nin kredibilitesini yükseltmekten ziyade IMF'yi onore ediyor. Onlar dikte etti, bizimkiler yapıyor...Bırakın kayıt dışı ekonomiyi kayda almayı, ek vergi daha adil alınmıyor. Vatandaş inlesin... En kolay yol.
IMF'nin verdiği mesaj şudur: Ben sizin istikrar programınızı finanse etmem... Kendi kendinizi finanse edin.
DOKTORA TEZİ
Topu topu açtıkları kredi tutarı 3.6 milyar dolar. Hiç utanmadan deprem için vermeyi vaadettikleri 500 milyon dolarlık krediyi bile stand-by çerçevesinde görerek 4 milyar dolarlık kredi açıyorlar. Depremle de büyük darbe yemiş olan Türkiye ekonomisi bu haliyle dahi uluslararası birkaç büyük bankayla anlaşma yapsa bu krediden inanın daha fazlasını alır...
Türkiye'nin tepe noktalarındaki, IMF görüşmelerine de katılmış bir bürokratın şu sözleri manidar: Bu niyet mektubu değil doktora tezi oldu. Türkiye'ye kaçacak bir delik dahi bırakmadılar. Bu Türkiye'ye destek değil IMF'nin reytingini artırma anlaşması sanki...
Biraz bilgi...
Söz konusu niyet mektubu önümüzdeki ay içinde resmen açıklanır. İşlerlik kazanmadan önce Türkiye'nin alacağı şart koşulan kararlar var. Bankalar Kanunu değişikliği (Üst Kurul), SPK Kanunu, yeni vergiler. Hemen hemen hepsi bitmek üzere. KDV oranlarının stopajların yükseltilmesi de an meselesi. İşte bunlar tamamlandıktan sonra IMF'nin öngördüğü 4 milyar dolarlık kredi çekilmeye başlanabilecek. Bu kredinin faizi sanıyorum yüzde 4.5. Vadesi de 3 ila 7 yıl arasında değişiyor. Parayı bir defada çekemiyorsunuz. Altı ayda bir bölümler halinde alınacak. Bu parayı nereye yatırıyorlar? Merkez Bankası'nda mevduat yapıyorlar. Yani Uluslararası Kuruluşlar Mevduat Hesabı'na giriyor.
Daire-i Adl
IMF'nin öngördüğü kredi tutarına bakınca benim nazarımda hiç vermeseler de olurdu ya, nasıl geldiğini yukarıda anlatmaya çalışmıştım.
Dediğim gibi aslında IMF'nin kotamızın(4 milyar dolar) üç mislinden fazla bize borç verme durumu vardı. Vermediler. Kendi kendinizi finanse edin dediler. Türk tarafı da böylesi bir anlaşmada yokuz diyemedi! IMF gibi önemli de bir etkisi kalmamış bir kurumla, bu şartlarda stand-by yapmayı dahi başarı addetti maalesef...
Gelelim ek vergilere. Vergiye karşı çıkışımız yok. Adil olmayışına ve bu vergileri deprem dolayısıyla alıyoruz bakışına karşıyız. Samimi değil. Güven vermiyor. Depremzedeler için yaptığımız para yardımlarının, o trilyonların onların yaralarına merhem yapılmadığını görüyoruz.
Ne yapıyor Meclis, Hükümet; deprem felaketinin arkasına sığınıyor. Vergi vereni, zaten elde olan tavuğu ha bire yumurtlatıyor. Ele geçmemiş olanları görmezden gelmeye devam ediyor. Devlette Temizel gibi adamlar daha çok aranır. Bazı kesimlerin tu kaka ettikleri Maliye eski Bakanı Zekeriya Temizel, hiç olmazsa vergi vermeyenlerden vergi almaya çabalıyordu. Başını kestiler...
Bir büyüğüm anlattı. Yazıyı eski Osmanlı'daki devlet sistemine bakışla bitireyim.
Daire-i Adl yani adalet çemberi. Devlet böyle tanımlanıyor. Devlet leşkerle (Asker-bürokrat) kaimdir. Leşker Hazine ile kaimdir. Hazine vergi ile kaimdir. Vergi reaya ile yani halkla kaimdir. Halk ve vergi adalet ile kaimdir. Yani vergi adalet ile kaimdir. Adalet ile devlet bu çemberi tamamlıyor. Adalet bozulduğunda da devlet çöküyor!
Bakanlıklarda yeniden yapılanma ve Ekonomi Bakanlığı'na doğru
KULİSLERDE özellikle Ankara kulislerinde merkez sağ üzerine teoriler, olasılıklar konuşuluyor. Her şey Cumhurbaşkanlığı seçimine endeksli. Bir mayıs sendrumudur gidiyor. Bunları olgunlaştıkça sizlere aktarmayı sürdürürüz...
Kulislerde bir de bakanlıklarda yeniden yapılanma konuşulmaya başlandı. Bazı bakanların yeni yılda değiştirileceğine ilişkin söylentileri geçen yazılarımda aktarmıştım. Yeniden yapılanmadan kastım bazı bakanlıkların birleştirilmesine ilişkin.
İddia edildiğine göre Başbakan Bülent Ecevit de Maliye ile Hazine'yi birleştirmeyi düşünüyormuş. Maliye Bakanı Sümer Oral'ın planı da buymuş.
Yani Maliye Bakanlığı ile Hazine'nin bağlı olduğu Devlet Bakanlığı birleştirilecekmiş. Ekonomi Bakanlığı adı altında. Belki Ekonomi ve Hazine Bakanlığı adı da verilebilirmiş. Bu bakanlıkta çok sayıda müsteşarlık olacakmış. Hatta Turizm Bakanlığı da kaldırılacak bazı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi bir müsteşarlık biçimde organize edilip Ekonomi Bakanlığı bünyesine alınacakmış. Bazı ekonomik birimlerin bağlanacağı DPT gibi, dış ticaret, yabancı sermaye gibi mesela Sanayi ve Dış Ticaret Bakanlığı adı alında bakanlık kurulacakmış. ne zaman olacakmış derseniz bilemiyorum.
Bir Bankalar Üst Kurulu oluşturuluyor biliyorsunuz. Hazine'nin önemli yetkileri yani banka açma ve kapatma yetkisi bu kurula geçiyor. İşte böyle bir kurulun oluşturulması bakanlıklardaki yeniden yapılanmaya adım olarak gösteriliyor. Bankacılık Üst Kurulu'na kimler üye olacak, çok tartışıldı yazdık çizdik. Siyasi etkilerden bahsettik. Yeni düzenlemeyle biliyorsunuz bu kurulun üyelerini ve dolayısıyla başkanı Bakanlar Kurulu belirleyecek ve atayacak. Kulislere göre Bankalar Üst Kurulu Başkanlığı'na Hazine Müsteşarı Selçuk Demiralp'in getirilmesi kesinleşmiş. Ondan boşalacak Hazine Müsteşarlığı'na da Erdoğan Öner atanacakmış. Hazine'den Sorumlu DSP'li Bakan Recep Önal'a yakın kaynaklara göre. Bu senaryoya göre boşalacak Maliye Bakanlığı Müsteşarlığı'na en güçlü aday Gelirler Genel Müdürü Akif Hamzaçebi imiş. Yanı sıra Turizm Bakanlığı Müsteşarı Nevzat Saygılıoğlu'nun da Maliye Müsteşarlığı için adı geçiyor...
Bu arada Hazine'deki Kamu Finansmanı Genel Müdürlüğü'ne Hakan Özyıldız, KİT Genel Müdürlüğü'ne Mehmet Rastgelener, Sigortacılık Genel Müdürlüğü'ne Namık Dağalp, Bankalar Yeminli Murakkıpları Kurulu Başkanlığı'na da Servet Taşdelen atanıyormuş. Atama kararnameleri hazırmış.
Paylaş