Paylaş
GEÇEN hafta yazdık. ‘‘Daha ne bekliyorsunuz! Tüymelerini mi? Hakimler, savcılar biraz acele edin’’ diye.
El konulan bankaların bazılarının sahip ve yöneticilerini işaret etmiş ‘‘Kaçmak üzereler’’ mesajını vermiştik. (Ki öyle olduğu tesbit edildi.)
Yazıdan iki gün sonra Egebank'ın eski patronu Yahya Murat Demirel hakkında yurtdışına çıkış yasağı kondu. Önceki akşam üstü de aylardır kuzeni malum Yahya Demirel ile kararg'ah kurduğu Swissotel'deki ofisinde gözaltına alınarak Ankara'ya götürüldü.
Bravo Zekeriya Temizel'e. Görevini yine layıkıyla yaptı. Bankacılık Üst Kurulu Başkanı Zekeriya Temizel, Ankara DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel'e sunduğu delillerle sanık Murat Demirel'in gözaltına alınmasını sağladı.
Şimdi başka ama bankalarla bağlantılı bir konuya geçmek istiyorum.
Bu çok önemli. Usulsüzlük, kaçakçılık, hortumlama anlamında önemsenmesi gerekiyor.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) ile bankalar denetim altına alınıyor. Ancak factoring ve leasing işlemleri bu Kurul bünyesinde değil. Oysa bankacılıkta olabilen (BDTK ile artık sıkı denetim var yapamayacaklar) yasa dışı işler, factoring ve finansal leasing'le yapılıyor demeyelim de yapılabilir diyelim. O nedenle factoring ve leasing'in gözetim ve denetim işinin BDTK'na verilmesi lazım.
Bazı işadamı örgütlerinin yöneticileri de BDDK'na bu yönde görüş bildirdiler. Zekeriya Bey de ‘‘Doğru söylüyorsunuz, yüzde yüz öyle olmalı’’ görüşünde.
Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'a da başvurulmuş. Özkan, kararname hazırladıklarını BDDK'nun kuruluş yasasına bir madde ilave ederek factoring ve leasing'i de BDTK'na bağlayacaklarını anlatmış.
Alacak takibi, çek senet ve kiralama işi de Temizel'in, BDDK'nun denetiminde olacak inşallah... Öyle ya finans sistemi bir bütün, sadece bankalarla sınırlı kalınamaz.
KHK ve
dış piyasalar
ARTIK bu suni krizlerden gına geldi! Koalisyon Hükümeti'nin hezeyanları... Yok ‘‘Köşk'le uzlaşamıyoruz’’ yok, ‘‘Diyalog kuramıyoruz’’ falan. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'le bu iş böyle gitmezmiş, oradan indirmek lazımmış!
Bence durum şu arkadaşlar: Hükümet yapıyor muş gibi görünüp becereksizliklerini Köşk'e yıkmaya çalışıyor. Topu sürekli taca atıyor.
KHK ‘‘krizleri’’, yapısal reformlar konusunda iş dünyasının da Hükümet'e bakışı genelde böyle, onu da not edelim.
Siz Hükümet olarak kamu bankalarının özerkleştirilmesine ve sonra özelleştirilmesine ilişkin bırakın Meclis'ten yasa çıkarmayı kanun hükmünde kararnameleri bile Anayasa'ya, yasalara uygun hazırlamayı beceremezseniz Cumhurbaşkanı ne yapsın? Başbakanlık kanunlar Kararlar Genel Müdürlüğü ne güne duruyor? Önce oraya danışsanıza. İlla kaçak güreşecekseniz hiç olmazsa düzgün KHK götürün ‘‘kriz’’ olmasın. Ayrıca KHK çok acil, olağan üstü durumlarda çıkarılır. 15 yıldır kamu bankalarının özelleştirilmesi ağzızlara sakız oldu. Ayrıca bu hükümet Uluslararası Para Fonu (IMF) ile anlaşma yapalı 1 yıl oluyor. Bu 1 yılda ne yaptınız? Kriz laflarıyla kimseyi kandıramazsınız. Biz istiyoruz amma ya getiremezsiniz. Herkes işini kurallarıyla yapsın. Yetki kanunu çıkardınız, çoğunluğunuz var. Yetki kanunu bu Meclis'ten çıkmadı mı? Tasarılarınızı Meclis'e getirin, güvenin Meclis'inize. Biz de bakalım Meclis'tekiler vaatlerde ne kadar samimi.
Tabii içerideki bu tatsızlıklar, dış piyasaların Türkiye'ye bakışını da olumsuz etkilemeye başladı.
Enflasyonu düşürme, ekonomik istikrar programının iki ayağı var. Maliye ve para politikaları ile yapısal değişiklikler. Maliye ve para politikalarında sınıfı geçiyoruz. Yapısal konularda rötar var. Programdan vaz mı geçiliyor sorularına muhatap olunuyor. Yabancı sermaye gelmiyor.
Eski Merkez Bankası Başkanvekili Zekeriya Yıldırım'la sohbet ediyorduk. Yıldırım şöyle diyor:
‘‘Uzakdoğu krizinden sonra hep konuşulan bir şey vardı. Uluslararası finansman sistemi yeni mimarı arıyor. Bunun bel kemiği şeffaflık. İkincisi de özel girişime inisiyatif tanımak ama rekabek kuralalarına göre. Dış piyasalar bir ülkeye bakarken sadece mali politikalarda başarılı olmakla yetinmiyor. Yapısal değişimlerle ekonomi yönetimine şeffaflık getirmek, rekabeti kurallarına göre işletmek, bunlara bakıyor. Artık bir ülkenin değerlendirilmesinde bu saydıklarımız ön plana çıkıyor. Enflasyonu düşürmek ülkenin başarı hanesine yazılmıyor artık. Çünkü neredeyse herkes biz hariç düşük enflasyonla yaşıyor. Kendisi öyle bir ortamda çalışıyor ve gideceği ortamın da yukarıda saydığımız gibi olmasını istiyor....’’
Suçluluk hissediyorum
ONUN bir suçu yok tabii. Nereden bilsin?
Yıllarca devletin ilgili kurumları, koca Hazine'si, malum bankaların içi boşaltılırken uyumuş, uyutulmuş! Bilgiler gizlenmiş...
Egebank reklam filminde oynayan Metin Akpınar mı bilecekti? Milletin için için dolandırıldığını...
Bazı bankalar da kamuoyuna mal olmuş ünlü, güvenilir, saygın sanatçıları reklam filmlerinde oynatarak müşteri çekmeye çalışıyor. Başarılı da oluyorlar.
Geçen gece en büyük komiklerden Metin Akpınar ve Oğuz Aral’la rakı sofrasındaydık amma velakin ben şarap içtim.. Her zamanki gibi onlarla sohnbetin tadına doyum olmuyor. Gün ışıyana kadar öğreniyor, eğleniyor ve bu mizah ustalarına tekrar tekrar hayran oluyorsunuz.
Neyse...
Kendi bankası Egebank'ı ‘‘soyan’’ Murat Demirel henüz gözaltına alınmamıştı.
Akpınar'la Egebank konusunu da konuşuyorduk. Egebank'ın reklamlarında oynamaktan dolayı bir suçluluk duyuyor muydu acaba? Akpınar'ın reklamlarda görünmesinden sonra Egebank'a milyarlarca lira mevduat yatırılmış olabilir miydi? Akpınar, ‘‘Maalesef öyle oldu’’ diyor.
Metin Akpınar, şöyle devam ediyor: ‘‘Aslında suçluluk hissediyorum tabii. Takdiredersiniz ki yönetimin herşeyine hakim değilim. Reklam filminden önce yöneticilere sordum. ‘Ben şu bankayla böyle bir iş yapacağım. Burada bir yanlış var mı? Beni uyarın. Ben şimdiye kadar halkıma yalan söylemedim. Beni kötü pozisyona düşürmeyin ne olur' diye. Başka bankalardan farkı yok mesajını aldım...’’
Abuzer Kadayıf filmiyle yine ortalığı sarsan Akpınar, bankalar konusunu bir filme taşır mı bilinmez. Keşke yapsa.
Esas konumuza dönersek, tabii sanatçıları niye reklam filmlerinde oynuyorsunuz diye suçlayamayız. Onlar kanaat önderi değiller ki reklam filmlerinde oynamaları sakıncalı olsun.
Her türlü reklam karşısında biz tüketicilerin bilinçli olması gerekiyor vesselam... Maksimum abartı durumları var da...
Paylaş