Dağıtımın yeni kralı

Oya BERBEROĞLU
Haberin Devamı

İşe 1980'de pastanelere pasta malzemesi, bakkallara çikolata, şekerleme satarak başladılar. Fındık ve kuru yemiş de pazarladılar. Sezgin Elmas, Giresun Bulacık'tan çıkıp geldi, İstanbul'da Sezginler Holding'i kurdu.

Sezginler, bugün Türkiye'nin en büyük dağıtım kuruluşu. Pazar payları yüzde 92 olduğu için rakip tanımıyorlar. Holdinge bağlı sekiz şirket var.

Dağıtım deyip geçmeyin. Örneğin ithal gıdada dağıtımın fiyata eklediği pay yüzde 17. Yerli ürünlerde bu oran yüzde 12-13 arasında değişiyor.

Sezginler geçen yıl dağıtımdan 450 milyon dolarlık ciro sağladı. Dünyanın en büyük 10 firmasının dağıtımını yapan Holding'in son müşterisi Johnson and Johnson oldu. (30 milyon dolarlık anlaşma.)

İşte bu holdingin yönetiminde veliaht Burak Elmas çok etkili. Aslında Elmas'ı spor camiası yakından tanır. Burak Elmas genç yaşında Galatasaray'ın Yönetim Kurulu'na girme başarısını gösterdi. ( Fanatik Galatasaraylı. Sarı-kırmızı renkli bir üniversitede okudu. )

Burak Elmas ABD'de Denver Üniversitesi'nde finans ve pazarlama eğitimini tamamladıktan sonra işin başına geçti. Şirketi reorganize etti. Şirkette yetişmiş, o kültürü almış elemanları, profesyonelleri tepe noktalara taşıdı. 5 milyon dolarlık yatırımla bilgisayar ağını kurdu. Böylece malın satıldığı dükkandan ana depoya kadar ürünlerini neredeyse saat saat kontrol etmeye başladı. 100 bin satış noktası için ‘‘Büyük Ağabey’’ gözetimi kurdu.

Burak Elmas, iş hayatında tepeden inmedi, tabandan yetişti. 5 yaşında babasının küçük dükkanında çalışmaya başladı. 15 yaşında pastane açtı, işletmecilik yaptı. Yeşilköy'de açtığı pastanenin hem tezgahtarı, hem muhasebecisi, patronu oldu. Kolej ve mahalle arkadaşları deniz, havuz sefası sürerken o pastane işletmeciliği yaptı.

Birikiminin semeresini görüyor. Türkiye'de böyle iyi yetişmiş gençlere kavuşuyor...

Burak Elmas, holding olarak başka yatırım alanlarına kaymayı düşünmüyor. Hesaplarını enflasyonun düşeceği, haziran ayından sonra da ekonominin şahlanacağına yönelik olarak yapıyor.

12 bin ciltlik kütüphane

DPT eski Müsteşarı, ANAP Bursa Milletvekili, Demirel Ailesi'nin damadı, geçen seçimde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı İlhan Kesici de ANAP yönetiminin tasfiye ettiği vekillerden. Diğer bir ekonomi yıldızı Yıldırım Aktürk gibi... Görüldüğü üzere siyasi partilerin yöneticileri kaliteye yer vermemeye büyük özen gösteriyor!

Kesici ANAP aday listesinde yer almamasına ilk tepkisini, ‘‘Beklemiyordum... Sürpriz oldu. Epey bir sürpriz oldu’’ diye dile getirdi.

Kesici, Mesut Yılmaz'ın üslubuna takılmış...

‘‘Siyasete Mesut Bey davet etti bizi. Sözüne inandık, güvendik. Aradan üç-dört yıl geçti. Diyebilirdi ki, ‘Seni ben davet ettim ama senden umduğumu bulamadım, birlikte siyaset yapmak işime gelmiyor...' Ölüm-kalım meselesi değil ki mebusluk. Medeni şekilde ayrılırız diye ummuştum. Neyse Mesut Bey'e bir milletvekilliği borcumuz vardı onu ödemiş olduk.’’

İlhan Kesici’ye göre, dünya çok hızlı bir değişim sürecine girdi. Siyaset, ekonomi küreselleşti ve daha da önemlisi ulusüstü örgütlerin önemi arttı. ‘‘Türkiye bu yapısıyla dünyaya uyum sağlayamaz’’ diyen Kesici ekliyor: ‘‘Çünkü bu değişimi sağlayacak olan siyasi yapı bu işin altından kalkamaz. Milletvekillerinin seçme ve seçilme sistemi, liderlik, parti yapıları hiçbiri bu sürece uygun değil. Muhtemelen 18 Nisan bu sistemin son seçimi olacak. Ardından yeni bir sistem doğacak.’’

Kesici'nin önümüzdeki günlerde başını kaşıyacak hali kalmayacak. Programı hazır: Bir gün İstanbul, bir gün Ankara... Haftanın kalan bölümünde en az üç konferans, konuşma, panel...

Kesici kütüphanesiyle pek övünüyor... Ankara'daki evinde dört odayı yıktı, 27 metre uzunluğunda bir kütüphane kurdu. 12 bin cilt kitabı var. ABD Kongre Kütüphanesi sistemine göre kurulan kütüphanenin sadece bilgisayar programı bin 670 dolar tuttu.

Zor durumlarda bile esprisini kaybetmeyen Kesici'nin yorumu, ‘‘Osmanlı'nın bir deyimi var. Sarayda fitne kılıçtan keskindir’’ oluyor.

Koç: Politika para kazanma aracı değil

Esnaflıktan sanayiciliğe uzun yol katetti... Koca bir imparatorluk kurdu. Tevazusu, disiplini ve fikirleriyle Türk iş alemine örnek oldu.

Cumhuriyet döneminin sembol işadamı Vehbi Koç ölümünün üçüncü yılında ailesi tarafından kişiliğine yakışan sadelikte tören ve toplantılarla anılıyor.

Vehbi Koç, Türkiye'nin en zengin adamıydı, dünya zenginleri arasındaydı. Ama yerli araba kullanıp, yerli sigara içerdi. Vehbi Koç ‘‘cimri’’ diyenlere gülüp geçtiğini söylerdi.

Rahmetli Vehbi Bey, ‘‘Gençlere, çeşmenin suyunun her zaman gür akmayacağını hesaba katarak tedbirli olmalarını görev saymışımdır’’ diyerek gereksiz harcamaların ve borçlanmaların çöküşlerin başlangıcı olacağını anlatırdı. Anayasası, ‘‘Ekonomi güçlendikçe demokrasi daha iyileşir, Türkiye'nin dünyadaki itibarı artar’’ yönündeydi.

70 yıllık iş yaşamında siyasi tavrını açıkça ortaya koyan Vehbi Koç, işadamlarının politikaya girmeleri halinde işleriyle bağlantılarını koparmaları gerektiğini savunurdu. Koç, ‘‘Politika para kazanma aracı olarak kullanılmamalı’’ görüşündeydi.

Seçimlerin sık yapılmamasını, dört senede bir ve iki kademeli olmasını önerirdi. Vergi oranları düşürüldüğü takdirde çok daha fazla vergi toplanacağına inanırdı. Vehbi Koç bir grup veya şirketin başarısında çalışanların payının yüzde 60, sermayenin payının ise yüzde 40 olduğu inancını her vesileyle dile getirirdi.

Saracoğlu seyyah gibi Türkiye'yi dolaşacak

ANAP'ın ekonomi kurmayı, Merkez Bankası'nın eski Başkanı Rüşdü Saracoğlu zaten milletvekili adaylığı için başvuru yapmamıştı. ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'ın da Saracoğlu'nu aday göstermemesi hiç sürpriz olmadı...

Ben açıkçası üzülüyorum. Kıymetli insanların, siyasi liderlerin, yakın çevrelerinin çıkar hesaplarına kurban edilmesini hazmedemiyorum.

Milletvekilliği aday listelerinin açıklandığı gece Rüşdü Saracoğlu ile sohbet ediyorduk. Özeleştiri yaptı, hatayı kendinde buldu!

‘‘İlk başta en büyük hatam Mesut Bey'in (Yılmaz) farklı olacağını düşünmek oldu. Ama onun da diğerlerinden farkı olmadığını iki yıl önce gördüm.’’

Rüşdü Saracoğlu, aday olmama kararını alırken, ‘‘Siyasetin parlamenter olmadan da yapılacağını, makam peşinde olmadığımı göstermek istedim’’ diyor. Saracoğlu'na göre fikir mücadelesi makam kavgasına dönüşünce yozlaşma başlıyor...

‘‘Önce fikirde anlaşalım’’ diyen Saracoğlu, ‘‘Sonra bu fikri yürütecek kimseyi buluruz’’ çağrısını yapıyor

Peki Saracoğlu'nun önerdiği ‘‘fikir’’ ne?

Aslında üç başlıkta toplanabilir:

- Milletvekilleri dar bölge sistemiyle seçilmeli.

- Milletvekilleri bakan olmamalı.

- Yargıçlar yürütmede yer almamalı.

Önümüzdeki iki yıl içinde Türkiye'yi il il dolaşmayı planlayan Saracoğlu işte bunları anlatacak. Fikirlerini yaymak için öngördüğü organizasyon, muhtemelen ‘‘think-thank’’ vasıflı bir vakıf olacak.

Saracoğlu, ANAP'tan istifayı düşünmüyor. Parti üyesi sıfatıyla mücadele edecek.

Ayrıca bizden söylemesi, 18 Nisan'dan sonraki seçimin çok gecikmeyeceğine inanıyor... 2000 yılında yeni seçim bekliyor.



Yazarın Tüm Yazıları