Paylaş
ABD Başkanı Bill Clinton bizim kadınları çok etkiledi. Çocukları, gizli bir kıskançlıkla erkekleri de. Bir hayranlık ki sormayın gitsin. Kiminle konuşsanız Clinton karakteri, ‘‘Çarpıcı, şefkatli, kendine güvenli, rahat, sempatik, içten, bilgili’’ olarak çiziliyor.
Türk-Amerikan İş Konseyi Başkanı Mustafa Koç, Clinton'ın Türkiye ziyareti sırasında yakınındaydı. Bu gezinin ne getirip ne götürdüğünü değerlendirmek, Clinton izlenimlerini öğrenmek için Mustafa Koç'la konuştum.
ABD Başkanı sizde nasıl bir insan izlenimi uyandırdı?
Koç: İlk intibam mesafeli, bizdeki gibi bir tutum içinde değil. Rahat, kendine güvenli, espritüel, çok hissi, şefkatli, içten yaklaşıyor...
En çok da o depremzede bebek belleklerde kaldı sanırım? Hiç duygu paylaştı mı sizlerle? Anektod var mı?
Koç: Çadırkent deyince aklıma geldi. Şale Köşkü'nde yemekteydik. Deprem bölgesindeki izlenimini sorduk. Çok etkilendiğini, özellikle çocukların onu müthiş etkilediğini söyledi. ‘Çok ağladım, hálá kabus görüyorum. O insanlar, çocuklar rüyalarıma giriyor’ dedi. Çadırlarda yaşayanların deprem korkusundan evlere geçmek istemediklerini söyledi. Tabii bu arada tarihimize, bu varlıklarımıza bayıldı. Şale Köşkü'nün odalarını tek tek gezdi. Osmanlı yaşamına hayran kaldı. Clinton, bu gezisiyle dünyaya bizim yapamadığımız Türkiye tanıtımını yaptı.
ABD'nin çıkarları var...
Koç: Doğru. Kendi çıkarları için de yapıyorlar. Bölgenin stratejik güvenliğini sağlamak için Türkiye'ye ihtiyaçları var. İslam dünyasında tek demokratik, laiklik ülkeyiz. Alternatif enerji kaynaklarını güvenli hale getirmek istiyorlar.
Biz kendi lehimize ne yapmalıyız?
Koç: Piyasalarda ilk etapta çok güzel gelişmeler oldu. Faizler düştü, borsa yükseldi. Clinton'ın Türkiye için dünyaya verdiği mesajlar çok önemli. Orta ve uzun vadede Türkiye'nin en önemli ülkelerden biri haline geleceği ana mesajı. Reytingimiz artarsa dış borçlanma imkanımız da artacak. Ancak Ankara'da bir problem olmaması lazım. Hükümet buhranı filan çıkmamalı. İnşallah cumhurbaşkanlığı seçimini kazasız belasız atlatırız. Enflasyonu yıllardır yüzde Yüzde 60-70'lerde gezinen bir ülkeyiz, utanılacak bir durum. AB'ye aday statümüz kesinlik kazanırsa hem ekonomi hem demokrasideki ayıplarımızı ortadan kaldırmak zorundayız...
Tribünlerdeki cılız sesler
MERKEZ sağ için öyle ya da böyle bir milad olacak DYP Kongresi sonuçları...
Dünkü resme tribünlerden bir bakalım.
Aşağıda orta delegeler sıra sıra oturuyor. Heyecansız...
Tribünlerde ise başkan adaylarının taraftarları. Onlar da coşkusuz.
Kongreyi, partililerin de itiraf ettiği gibi ‘‘asker delegelerle’’ baştan aldığı belirtilen DYP Lideri Tansu Çiller konuşuyor. Çelişkilerle süslü, ama hitabetinde çok mesafa almış, içeriği de fena sayılamayacak nitelikte... Delegeye yalvarıyor, ‘‘hatalarım oldu, bana yalan söylettiler, tecrübesizdim’’ mesajıyla günah çıkarıyor, bana şans verin, beni tekrar seçin demeye getiriyor. Sözlerinden bizzat seçtiği delegelerle bile kazanmayı çantada keklik olarak göremiyor...
Sağ ve sol gericilikten dem vuruyor. Hem FP'ne hem sola çatıyor. Kendisini bu noktaya ulaştıran ‘‘Vahşi kapitalizm’’ den yakınıyor. Parti içinde hiç olmayan tam demokrasi vaadediyor!.
Benim bulunduğum yerdeki tribünlerden cılız sesler yükseliyor:
- Doğu Perinçek gibi konuşuyor, yalan söylüyor! Demokrasiyi katleden kendisi.. Partiyi bitiren kendisi...
Anlıyorum ki bir grup DYP kurucusunun yanına düşmüşüm tesadüfen.
Çiller tek başına iktidara geleceklerinden dem vuruyor. Cılız sesler birazcık daha yükseliyor
- Nah geliriz!
Çiller'in uzun konuşması bitiyor salonda belli belirsiz bir hareket gözleniyor...
Köksal Toptan geliyor. Tribünlerdeki taraftarları, bazı delegeler alkış tutuyor slogan atıyor. Karşı taraf yuh çekiyor...
Toptan'ın kürsüye çıkıp konuşması uzun süre mümkün olmuyor.
Divan Başkanlığı'nın anti dekokratik tutumu zaman zaman tüm salonda tepkilere yol açıyor. Delege bağırıyor:
- Yalakacı bunlar,
- Nerde demokrasi, hangi demokrasi?
Toptan söyledikleriyle, üslubuyla, olumlu tavrıyla, kardeşlik mesajıyla beklediğimizden daha iyi bir performans sergiliyor.
Çiller'i en yumuşak karnından gayet diplomatik bir üslupla vuran Toptan, ‘‘DYP Jet-Pa ile Adnan Hocacılarla anılamaz, anılmamalıdır’’ diyor. Toptan'ın bu sözleri üzerine salon karışıyor. Çiller taraftarları neredeyse çıldırıyor.
‘‘Başkan Çiller-Başkan Toptan’’ sloganları birbirine karışıyor... Toptan'ın bu kongreden çıkacak rüzgarın, ‘‘Bir avuç güç odaklarının hizmetinde’’ dediği, ‘‘ANAP'ı da Yılmaz'ı da silip süpüreceğini’’ söylemesi DYP'lilerin çoğunu çoşturuyor:
‘‘Biz geleceğiz o gidecek...’’
Çiller fotoğraflarının hakim olduğu salonda bir pankarttaki yazı dikkatimi çekiyor. Kongre sırasında izlenim almaya çalıştığım DYP delegelerinin çoğuna hakim olması bakımından anlamlı geliyor bana.
Sezen Aksu'nun bir şarkısından alınmış cümle şöyle:
‘‘Çiller biz sende tutuklu kaldık...’’
Paylaş