Paylaş
Boyner Holding'in küçük bir bankayı satın alma müzakereleri aylardır sürüyordu... Bu iş tamamına ermeden bitti anlaşılan.
Holding'in İcra Komitesi Başkanı Osman Boyner, oğlu Cem Boyner'in banka projesinden vazgeçtiğini söylüyor...
Görüşmelerdemi pürüz çıktı bilemiyorum. Ama genel ekonomik sıkıntının rolü büyük oldu sanırım. Belki de Boyner, diğer birçok şirketin yaptığı gibi böylesi bir ortamda yeni bir sektöre girmenin doğru olmayacağı kararına vardı.
Boyner Holding Yönetim Kurulu Başkanı Cem Boyner'le geçen mart ayında banka işini konuşmuş, bu köşeye de aktarmıştım. O zaman Cem Boyner, banka satın almasına ilişkin anlaşmanın son noktaya geldiğini, açıklamanın iki ay sonra yapılacağını söylüyordu. Tamamen tüketici finansmanına yönelik bankacılık yapacaklarını, sahibi olduğu Çarşı Mağazaları'nda 20'ye yakın şube açacaklarını anlatıyordu. Bankanın ismini söylemiyordu. Ama kulislerde görüşmelerin Japon Sakura Bank'la yapıldığı konuşuluyordu....
İş dünyasında, ‘‘bundan bir yıl öncesine kadar banka sahibi olmak prestijliydi, iyi bir imajdı. Ama artık değil, riski yüksek’’ gibi bir kanı oluşuyor. Bunda bazı kamu bankalarının satışlarına şaibenin karışmasının veya gerçekte bankacılık yapılmamasının etkisi var mıdır acaba?
Bürokrasi kazanı fokur fokur
Kazan fokur fokur kaynamaya başladı. Önümüzdeki günlerde atamalar, görevden almalar hızlanacak...
Ülkemizde bürokratların maalesef kaderi... Hep diken üstündeler. Aslında bu kaderin değişmesi lazım. İşini bilen teknokratlarla siyasetçilerin oynamaması gerekiyor. Kolay mı yetişiyorlar! Devlette devamlılık esastır da şu, ‘‘Benim adamım, senin adamın’’ hikayesi yok mu, kahrediyor. Ama bazı bürokratların da birilerin adamı olma durumlarını gözardı etmemek lazım. Biz gerçek anlamda teknokratlardan söz ediyoruz..
Neyse dağıtmayayım sizlere biraz kulis aktarayım. Bunlar söylenti baştan belirteyim. Ama bazı etkili yetkili yerlerle de konuşmadım değil...
Bütün gözler Hazine Müsteşarlığı'nda ya... Yoğun kulisler oluyor uzun zamandır. IMF heyeti de gitti, atama yakındır. Hazine Müsteşarı kim olacak acaba? Müsteşarlığa Cüneyt Sel vekáleten yürütüyor biliyorsunuz. Yılarını bu birime vermiş, iyi yetişmiş bir teknokrat. DSP'ye bağlı olan bu birim için çok kişinin adı geçiyor. Bülent Ecevit'in çok değer verdiği eski Maliye Bakanı Zekeriya Temizel ile Ekonomiden Sorumlu Bakan Hikmet Uluğbay, Ziraat Bankası Genel Müdürü Selçuk Demiralp'in Hazine Müsteşarlığı'na atanmasını istiyorlarmış. Başka bir grup eski ve yeni bürokrat da Hazine bürokratlarından Emin Dedeoğlu'nun atanması için DSP içinde kulis yapıyormuş. Dedeoğlu ise bu durumdan pek hoşnut değilmiş. Bildiğim kadarıyla yurtdışı tayin bekliyordu...
Zekeriya Bey deyince aklıma geldi, o da yazarlık yapacak. Günlük ekonomi gazetelerinden Dünya'da. Zekeriya Bey'in adı Bankalar Üst Kurulu Başkanlığı için geçiyordu. Ama Temizel, yakın çevresine, ‘‘Ben ulufe istemem, görev bekliyor değilim’’ diyormuş.
Bu arada ANAP kanadından duyduklarıma göre Maliye Bakanlığı Müsteşarlığı, Turizm Bakanlığı Müsteşarlığı'nda değişiklikler olacakmış. ANAP'tan milletvekili adayı çok az oy farkıyla seçilemeyen Maliye Bakanlığı eski Gelirler Genel Müdürü Nevzat Saygılıoğlu'nun adı birçok yer için geçiyor. ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz bakalım ona Maliye Müsteşarlığı'nı mı, Turizm Bakanlığı Müsteşarlığı'nı mı yoksa Bankalar Üst Kurul Üyeliğini mi layık görecek... Adını geçirdiğim bakanlıklar ANAP'ta... Maliye Bakanlığı Müsteşarı Erdoğan Önen ile görevine Danıştay kararıyla tekrar dönen Turizm Bakanlığı Müsteşarı Fermani Altun'un yurtdışı tayin bekledikleri savunuluyor...
Son not Başbakanlık Müsteşarlığı için de Doğan Taşdelen'in adı geçmeye başladı. Taşdelen, CHP'den ayrılıp DSP'ye geçmiş ve Ankara Büyükşehir belediye Başkan adayı olmuştu. Ancak Taşdelen'e bu söylentiyi aktardığımda, ‘‘Bir görev vermeyi düşünüyorlar, ama böyle bir teklif almadım, bilmiyorum’’ dedi...
Bahattin Yücel aday mı oluyor?
Gerçi seçimlere daha aylar var ama kulis çalışmaları yoğun...
Başaran Ulusoy, TÜRSAB Başkanlığı'na aday olduğunu açıkladı... Tahmin ettiğim kadarıyla şimdiki Başkan Talha Çamaş da yerini korumaya çalışacak..
Turizm sektöründe ciddi kriz var. Bırakın bu seneyi önümüzdeki yılın dahi kurtarılması zor görünüyor. Ama karamsarlığı bir kenara bırakıp sonuçları orta ve uzun vadede almaya çalışmak, öncelikle Türkiye'nin siyasi imajını doğru oturtmak gerekiyor. Tanıtım için kaynağın süreklilik kazanması, bu kaynağa turizmcilerin katkı yapması da kaçınılmaz. Bu yönde adımlar atılıyor zaten...
Gelelim seçimlere... Yani, Türkiye Seyehat Acentaları Birliği'nin (TÜRSAB) seçimlerine. Kasım ayında yapılacak genel kurulda birlik yeni başkanını belirleyecek.
TÜRSAB'ın 1991-1993 yılları arasında başkanlığını yürüten Başaran Ulusoy, aday olduğunu açıkladı...
Bu açıklamadan sonra bazı bazı seyehat acentaları da Turizm eski Bakanı Bahattin Yücel'in adaylığını gündeme getiriyor şimdi.
Bahattin Yücel, sektörün içinden. Ekin Turizm firmasının patronu. Araba kiralama işi yapıyor, seyahat acentası. Başaran Ulusoy'dan önce TÜRSAB Başkanlığı yapmıştı. Sonraki seçimlerde Ulusoy ve Yücel rakip liste çıkartıp yarışmışlar, seçimi de Ulusoy kazanmıştı. Bahattin Yücel anımsayacaksınız sonra politikaya atıldı ve Turizm Bakanlığı görevinde de bulundu.
Şimdi tekrar başkanlık için ikisi yarışacak gibi görünüyor. Gerçi Yücel adaylığa sıcak durmuyor gibi, ama bu iş hiç belli olmaz.
Dediğim gibi bazı seyahat acentaları Yücel'i adaylık için ikna etmeye çalışıyor. Yücel'in aday olmasını isteyenler, ‘‘Tek endişemiz Bahattin Bey'in bakanlık yaptıktan sonra başkanlığa aday olamayacağını söylemesi. Ama kendisi sektörün toparlanmasına etkili olabilir’’ diyorlar.
İki olay piyasayı karıştırdı
Geçen hafta içinde Borsa ve para piyasalarında ‘‘devalüasyon’’ söylentileri çıktı... Tabii bu söylentiler piyasaları olumsuz etkiledi... Parça parça bunun nedenleri köşe yazılarına, gazetelere yansıdı... Toparlamak gerekirse, bu olayın iki nedeni var:
Birincisi, bundan sanıyorum 10 gün kadar önce İç Borç Danışma Kurulu toplantısı vardı... Bu kurula bürokratların yanısıra bankaların fon yönetiminden sorumlu üst düzey yöneticileri de katılıyor... İşte bu Kurul'da ‘‘Para Kurulu’’ fikrini ortaya atanlar olmuş. Yani, ‘‘Para Kurulu kurulsun. Türkiye, lirayı elindeki döviz kadar piyasaya sürebilsin. Eldeki döviz varlığı arttıkça o oranda Türk Lirası da piyasaya sürülebilsin’’ denmiş. Bu, piyasaya devalüasyon söylentilerinin çıkmasına yetti tabii...
İkincisi ise daha vahim. Bazı gazeteler isimlendirerek yer verdiler bu olaya, ama ben yine de isim yazmak istemiyorum. IMF Heyeti Türkiye'deki çalışmaları sırasında bazı senaryolar da hazırladı. Bunlardan birinde, ‘‘Çok sıkı bir istikrar programı devreye konulsun. Bu devalüasyonla da desteklenirse sonrası için daha rahat edersiniz’’ denildi. Ama, bu tümüyle akademik bir çalışmaydı. Bu çalışma, bir siyasi parti aracılığıyla büyük bir aracı kuruma sızdı. Ardından zaten ‘‘Para Kurulu’’ laflarıyla gerilen piyasa, iyice ‘‘devalüasyon’’ söylentileriyle çalkalandı.
Paylaş