Paylaş
KOD adı ‘Beyaz Enerji’ operasyonuydu. Maddi olarak ufak çaplı diyebileceğimiz bu ‘‘ihale-rüşvet-dosyayı örtbas etme skandalında’’ Enerji Bakanlığı sarsılıyor.
Artçı deprem, henüz öncüsü (!) ortaya çıkmadan bile bazı siyasetçileri- yakın çevrelerini de sallıyor. Bakalım nereye kadar gidilebilecek, derinde nerelere inilebilecek?
Geçen hafta ‘Beyaz Enerji’ operasyonu üzerine yazarken, Ankara kulislerinde dolaşan bazı iddiaları gündeme getirmiştik. Bunlardan biri de Bayındırlık Bakanlığı'yla ilgiliydi. Doğru haber alan kaynaklarımıza göre; ‘‘Sırada Bayındırlık işi, dosyası var’’ demiştik.
Bayındırlık Bakanı MHP'li Koray Aydın aradı. Tesadüfen hafta başı Ankara'daydım ve yüz yüze bir saati aşkın konuştuk.
Bakan Aydın, gerek deprem konutları ihaleleri, gerekse Bakanlığı'nın diğer ihaleleri olsun, ‘‘en ufak bir yolsuzluğa, usulsüzlüğe’’ rastlanamayacağını savunuyor. Partisi MHP'yi de kastederek ‘‘Bizde yolsuzluk olmaz’’ diyor.
Deprem konutlarında anahtar teslimi, açık ihale yaptığını, denetimi de sıkı tuttuklarını söylüyor. Bu arada deprem konutu işini alan müteahhit firmaların, genel ekonomik zorluklar dolayısıyla batmaya başladığı bilgisini de veriyor.
Koray Aydın, Devlet İhale Kanunu'nu silbaştan düzenlediklerini, böylece yolsuzlukların-usulsüzlüklerin önüne geçilebileceğini anlatıyor. İhale Kanunu Tasarısı'nda ne tür düzenleme yapıldığını merak ediyorum. İhale Kanunu, yolsuzluklarda, adam kayırmada çıban başı, bunu hepimiz biliyoruz. İşadamından, kamu kesimine kadar yıllardır herkes değiştirilmesini istiyordu zaten. Koray Bey, söz verdiği gibi tasarıyı bize gönderirse inceleyip, değerlendireceğiz...
Zil takıp oynuyoruz
ENERJİ Bakanı Cumhur Ersümer hakkında, DYP tarafından verilen gensoru önergesi 23 Ocak Salı günü Meclis Genel Kurulu'nda görüşülecek.
Görüşülecek derken gündeme alınıp alınmamasına karar verilecek. Gündeme alınırsa görüşme olacak.
Bu gensoru, Hükümet'in geleceği açısından önemli.
Önce kulislerde konuşulan önemli bir detay. DYP, ANAP'ın Hükümet'ten dışlanması, DYP'nin Hükümet'e katılması için kulis yürüttü. Bu pazarlıklarda sonuç alınamayınca gensoru önergesi verildi.
Neyse dedik ya gensoru Hükümet'in geleceği bakımından önemli diye. Bu noktada bütün gözler MHP'de. Kamuoyunda düzgün devlet adamı imajı bulunan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin ve partisinin seçim öncesinde ve iktidarda verdikleri mesajlar yolsuzluklara, sorumsuzluklara karşı duruşu gösteriyor ya...
Bakan Koray Aydın ile malum operasyonları konuşuyoruz. Sorularım üzerine diyor ki:
‘‘Bu pisliklerin ortaya çıkmasına, çıkarılmasına çok seviniyoruz. Zil takıp oynuyoruz...’’
(Biz de seviniyoruz. Adaletli, haklı sonuçlarını gördüğümüz zaman da zil takıp oynarız öyle değil mi?)
Koray Aydın, Devlet Bahçeli'ye yakın birkaç kişiden biri. Aydın'a, MHP'nin kamuoyuna verdiği imajı hatırlatarak, Bakan Ersümer gensorusunda ne yapacaklarını soruyorum.
Öyle ya Ersümer'in malum dosyayı neredeyse zamanaşımı sürecine kadar geciktirme (İster kendi seçimi, isterse olduğu iddia edilen tepelerden gelen baskılar olsun) dolayısıyla en basitinden siyasi kusuru, sorumluluğu var.
MHP bu anlamda vereceği oyla yol ayırımında. Bunu Bakan Aydın da kabul ediyor. Hükümet'in devamını istediklerini söylüyor, ancak ‘‘Delilleri bir görelim, gereğini yaparız’’ diyerek açıkça görüş belirtmekten kaçınıyor.
Konuştuğumuz başka üst düzey bir MHP'li ise ilginç bir şey söylüyor: ‘‘ANAP, bakanını göndermeyi içine sindirirse biz yardımcı oluruz.‘‘
Anladığım şu; siyasi arenada kimse olanları içine sindiremiyor görünüyor da herşey bir güzel sindiriliyor!
‘Eşeğin büyüğü ahırda'
ÖZÜR dilerim böyle bir başlık atmak istemezdim ama ilk defa duydum, manidar geldi, kullanmak istedim.
Laf Enerji Bakanlığı'ndan açılmışken, bilgisine güvendiğim, üstelik de o siyasi partiyi bilen tanıyan bir işadamı, bir yerleri işaret ediyor. Yine bu bakanlığa bağlı olan DSİ'yi.
Diyor ki ‘‘DSİ'nin devletlerarası sözleşmelerine bir bakın. Belçika, İsrail, ABD, Hollanda. Bu ikili protokollere, müteahhit seçimlerine, fiyatlarına. Çal çal oyna, işler aynı! Eşeğin büyüğü ahırda!’’
Yılmaz okulu yarım bırakınca
YALÇIN Bayer, dosya üstüne dosya açıyor. Petrom Şirketi'ni ve bu konuyla ilgili olarak ANAP Lideri Mesut Yılmaz'ın büyük oğlu Yavuz Yılmaz'dan söz etti.
M. Yavuz Yılmaz, Bayer'e elektronik postayla mektubu ABD'den göndermiş! Şirket ortaklarını tanıdığını ancak kendisinin bu şirketle ilgisinin bulunmadığını söylüyor. Siyasete-ilişkilere ve gençliğe bakışı, yaşından beklenmeyecek olgunluktaydı.
Ben biraz gerilere gitmek istiyorum. Ufak anekdotlar vereceğim.
Yavuz Yılmaz'ı tanımam. Bir iki kere seçim gezilerinde babası Mesut Yılmaz'ın seçim otobüsünde karşılaştım. Efendi, akıllı, yakışıklı bir genç olarak gördüm.
Yavuz Yılmaz, ABD'de üniversite okuyor. Son sınıfta.
Öğrenince biraz yadırgadığım konu şu oldu. Geçen sene okulu yarım bırakıp Türkiye'ye geliyor. İş kurmak istiyor. Tüpgaz işine girmek istiyor. Araştırmalar yapıyor, görüşmelerde bulunuyor. Bu şirkette ortaklığının olmadığını söylüyor, gaz işi için çalıştığı yakın arkadaşları Petrom şirketini kuruyor. Söylenen o ki Yavuz Yılmaz, Ankara Gaziosmanpaşa'daki bu şirketin ofisinde oluyor her zaman. Okulu yarım bırakıp iş hayatına atılmak istemesi haliyle babası Mesut Yılmaz ile annesi Berna Yılmaz'ı üzüyor. Hatta Mesut Yılmaz ‘‘çok kızıyor, sinirleniyor.’’ (Zaten Mesut Bey sinirlidir. Kardeşi Turgut Bey daha da sinirlidir...) Yılmazlar, durumu öğrenince okulunu bitirmesi için diretiyorlar ve oğullarını apar topar geçen yılın son aylarında ABD'ye gönderiyorlar. ‘‘Okulunu bitir, devletle olmamak kaydıyla istediğin işi yap’’ diyorlar. Yavuz Yılmaz da ‘‘devletle iş yapmamaya yeminliymiş.’’ Ağzı yandığından değildir herhalde. Baba mesleğinin yaratacağı sıkıntı dolayısıyla mı acaba?
Duyduğuma göre Yavuz Yılmaz, bir süredir Ankara'daymış. Mektubu da buradan göndermiş olmasın! Belki dün, belki bugünlerde ABD'ye gitti ya da gidecek diyorlar.
Son tahlilde annesi, babası okulu bırakıp iş yapmasına engel olmuşlar, iyi de etmişler. Hele bir üniversiteyi bitirsin, gönlüne, yeteneklerine göre yapacak çok iş bulur...
Tünel ve yollarda yap-işlet-devret
İLK kez bu işlerde de denenecekmiş. Tünel yapımı olsun karayolu yapımı olsun, AKS'larda falan yap-işlet-devret modeline geçiliyormuş.
Örneğin Bayındırlık Bakanlığı Göcek-Kızılbel geçidinde 2 kilometrelik tünel yapacak. Gerekliydi. (Demirel olsun, Yılmaz olsun, Çiller olsun yöre halkına söz vermişlerdi ama olmamıştı.) Turistik bölgelerimiz olan Dalaman'dan Fethiye'ye geçişi kolaylaşacak, zaman kısaltacak. Dön baba dön başımız dönmeyecek.
İşte bu tünel yapımı, yap-işlet-devret modeliyle olacakmış. Talip firma varmış. Yoksa henüz ihaleye çıkmadan kime verileceği-yaptırılacağı belli mi? Neyse sanırım bir ay içinde ihale şartnamesi hazır olur. Tünelin adı Göcek Tüneli mi Kızılbel Tüneli mi olacak bilemiyorum. Hazine garantisi olmayacağı, taliplerin kendi kaynaklarıyla işi yapacağı söyleniyor, bakalım.
Antalya'dan Alanya'ya kadar (134) kilometrelik yol yapımı da bu sene aralık ayında bitecek diyorlar. (Buna Hazine garantisi alınmış.)
İstanbul'u İzmir'e bağlayan AKS'ta (Bursa, Balıkesir-İzmir güzergahı) yine yap-işlet-devret modeliyle yapılacakmış. Türk ve bir Kanada firması ortaklaşa ilgileniyorlarmış. İsimlerini öğrenemedim. Firmaları ihale sürecinde göreceğiz. Bu işte Hazine garantisi düşünülmüyormuş.
Gördüğümüz kadarıyla yeni otoyollar yapmaktan vazgeçiliyor. Bölünmüş yollara dönülüyor. Güzel. Bu daha da ucuza maletmeyi getiriyor tabii. Türkiye'nin 1850 kilometre otoyolu var. Bu kadar yeter. Çok da para gömdük!
Naçizane bir düşüncemi de söylemek istiyorum. Yap-işlet-devret modeline sıcak bakanlardan değilim. Acı örneklerini yaşamaya devam ediyoruz. İşi yapıp henüz işletmeye geçmeden bu yaptıkları işletmeleri devlete kakalıyorlar! Kamu zarara giriyor. Demek istediğim o ki yap-işlet olsun. O zaman görelim büyük büyük firmalarımızı, işadamlarımızı...
Paylaş