Paylaş
Depremde bu kadar can kaybı olmasının nedenlerini beraberce sorgulamaya devam ediyoruz. Yapıların kötü inşaası en büyük etken. Proje hatalarından başlayan, kötü-yanlış, eksik malzeme kullanmaya, sorumsuzluğu, denetimsizliğe, sistemsizliğe kadar varan sorumluluk ve suç zinciri...Gelen tepkilerden de anlıyorum ki bu görüşleri, zihniyet değişikliğinin kaçınılmaz olduğunu paylaşıyoruz...
Yapılardaki elementer sistemlere ilişkin yeni öğrendiğim bir noktayı benim gibi bilmeyenlere duyurmak istiyorum.
Üç yapı elementi var. Demir, çimento ve kum-çakıl. Kum ve çakılın bu litaratürdeki adı da ‘‘Agrega’’. Bunu sanayici, turizmci Dr. Cemil Çakmaklı ile konuşurken öğrendim. Cemil Bey, betonu oluşturan elementler içinde en önemlisinin ‘‘Agrega’’ olduğunu söylüyor. Her ‘‘Agrega’’ da kullanılamıyor. Önce belli sertlikte ‘‘Agrega’’ bulunuyor. (Deniz kumu, göl kumu, kireç taşı kesinlikle Agrega olarak kullanmamalı.) Belli sertlikteki ‘‘Agrega’’lar yıkanıyor ve yine belli yüzdelerle karıştırılarak yapılarda kullanılacak kum-çakıl elde ediliyor. İçinde tuz, çer-çöp bulunmuyor bu durumda. Peki bu tip agrega daha ziyade nerelerden elde ediliyor? Ya uygun taşlar kırılarak veya dere ağızlarından.
Cemil Bey, Zonguldak'ta zamanın Valisi Nevzat Ayaz ile bu açıdan büyük çaba gösterip denizden kum çıkaranlara karşı savaş başlatıklarını, büyük gürültü koptuğunu anlatıyor. Ama sonuçta Zonguldak'ta il özel idaresinin girişimiyle agrega tesisi kurduklarını, TSE'den de yine 1978 yılında Agrega standardı aldıklarını söylüyor.
Nevzat Ayaz, İstanbul'a vali olduktan sonra sağlam yapı ve çevre açısından, denizin içinin boşaltılmaması bakımından İstanbul'da da aynı yönde çalışmalar yapmış. Kumkapı'daki kumculara savaş açmış. Kumcular da, Avcılar'a giderek buradan denizi hortumlamaya devam ettiler. Büyük olasılıkla Avcılar'da hatta bir iddiaya göre İstanbul'daki yapıların yüzde 90'ında deniz kumu kullanılınca da şimdilik Avcılar depremde fena vuruldu...
Anlıyoruz ki doğru beton, dayanıklı yapı için inşaatlarda kullanılan ‘‘Agrega’’nın doğru, belli standartta olması gerekiyor. Almanlar ‘‘Agrega’’ standardını taa 1900'lü yılların başında koyuyor. Bizde ise böyle bir standart zorunluluğu yok.
TSE'ye çağrı
AGREGA diye bir şey öğrendikten sonra hemen Türk Standartları Enstitüsü'nü aradım. Merakım, hangi firmaların veya kişilerin ‘‘Agrega’’ belgesi alıp almadığıydı. Yanı sıra ‘‘Agrega’’ standartı zorunluluğu var mıydı?
Bunların yanıtlarını henüz öğrenebilmiş değilim. TSE en kısa zamanda bildirecek sanıyorum. O zaman ben de sizlere duyuracağım. Gerçekten ‘‘Agrega’’ standartı almış ve bunu yapılarında uygulayan kişiler, kuruluşlar varsa onlara teşekkür edecek ve bu sütunda yayınlayacağım.
Ama şunu tekrar etmek gerekiyor, mutlaka ve mutlaka agrega zorunlu standart haline getirilmeli. TSE'den böyle belgesi olmayan, standarda uygun beton dökmeyen müteahhitler iş yapamamalı...
Geçen cuma günü bu köşede, prefabrik geçici konutların kaynak israfı olacağını yazmıştık. Bir prefabrik konut üreticisi firma da olmak üzere okurlardan büyük destek geldi. Dinar örneği de önümüzde duruyor. Orası prefabrik mezarlığı oldu. Zaten bu geçici konutlar kaldırılırken neredeyse yüzde 60'ı bir daha kullanılamaz hale geliyor. O açıdan iki kere iş yapılmasın. Bayındırlık Bakanı Koray Aydın ve hükümet, geçici 40 bin prefabrik konut kararı gözden geçirmeli...
Marmara'nın intikamı
ÇEVRE, doğanın dengesinin korunması konularına kafa yoran Dr. Cemil Çakmaklı ile deprem üzerine konuşmaya devam ediyoruz. Çakmaklı, depremde bu kadar can kaybının olması, dolayısıyla binlerce konutun yıkılıp hasar görmesinde kullanılan malzemenin büyük etkisi olduğunu söylüyor.
‘‘Malzeme ve o malzemeleri kullananların direkt sorumluluğu var. Bütün Marmara'nın kıyısındaki yerleşim yerlerine bakın. Gölcük'ten Yalova'ya, Değirmendere'ye, Karamürsel'e Avcılar'a kadar. Buralardaki beton yapılanmalar başladığından beri Marmara Denizi hortumlanıyor. Bu deprem Marmara Denizi'nin intikamıdır aslında’’ diyor. Cemil Bey, deniz kumuyla inşaat yapmanın cinayet olduğunu, çünkü tuzlu kumun zamanla demir ve çimentoyu zaten çözüp-çürüttüğünü söylüyor.
Zonguldak'ta denizden kum çakıranlara karşı verdikleri mücadele sırasında,- yani 22 yıl önce- Almanya'dan teknik ekip getirdiklerini, sismik araştırmalar yapıldığını anlatıyor. Almanlar'ın ses dalgalarıyla yaptığı o araştırmalar göstermiş ki, İstanbul betonlarının durumu vahim. Sağlamlık 60'ta bir gibi çok düşük oranda. Almanlar daha o zaman İstanbul'da 6'nın üzerindeki depremlerin büyük hasarlar yapacağını kayda geçirmişler.
Öncelikle ne gerekiyor. Binalarda doğru ‘Agrega’ kullanılması. Yaygın biçimde ‘Agrega’ tesisleri kurulmalı. Bu deprem bir şeyi daha gösterdi, yıllarca hortumlanan Marmara Denizi'nin ne dibi ne kıyısı kalmadı!
Paylaş