Paylaş
HATIRLAYACAKSINIZ, Zekeriya Temizel, Bankacılık Üst Kurulu Başkanlığı'na atanır atanmaz soyadına yaraşır kurallar manzumesiyle işe başladı. Bizler de Kurul çalışanlarının uyması gereken etik kuralları (42 maddelik) ‘Temizel Anayasası’ olarak nitelendiriyoruz.
Kurul, çalışmalarında temiz toplum için örnek olmayı hedeflerken, denetleyeceği, gözetleyeceği karşı taraf, diğer ayak ne olacak? Yani bankalar.
Biliyorsunuz, izliyorsunuz artık gündemin sıcak konularından en önemlisi oldu etik, şeffaflık. Kanımca kapitalizmin, serbest piyasa ekonomisinin ahláki sorunları, artık etik kodları dayatmaya başlıyor. İyiki de öyle oluyor. Tabii aslında ahlak normları olmazsa olmazdır ammavelakin uyan, uygulayan çok az!
Neyse bankalar ne yapacak demiştik.
Bazı bankaların çalışan ve müşterileri açısından ahlák ilkeleri var. Geçen akşam Osmanlı Bankası'nın yeni Genel Müdürü Turgay Gönensin'le bu konuyu da konuşuyorduk. Onlar gerçek bankacılık için ahlák kurallarını hazırlamışlar bile.
Bankalar Birliği'nin de bu yönde bir çalışması olduğunu öğrendim. 81 bankanın üyesi olduğu Bankalar Birliği yetkilileri ile görüştüm. ‘‘Bankacılıkta Etik Prensipler’’ başlığı altında bir taslak hazırlanmış. Bankalara gönderilmiş. Onlardan gelecek katkılarla taslak kesinleşecek ve son tahlilde bankaların uyması gereken kurallar ortaya konulacak. Tabii ahlák kodlarına uymamanın hukuki açıdan bir cezası olmaz da sosyal boyutta cezası büyük olabilir.
Bankalar Birliği bu taslağı (21 sayfa) hazırlarken İngiltere, Yunanistan ve Yeni Zelanda'daki bankacılıkla ilgili ahlak kodlarından da yararlanmış.
Bankalar, Bankalar kanunu'na buna dayanarak çıkarılan yönetmelik ve tebliğlere uymakla yükümlü. Ama görüyoruz ki her zaman öyle olmuyor. Özellikle kamu bankalarında dönen dolaplar, siyasi etkiler, batan krediler malumunuz. Bazı özel bankaların da Fon'a devredilmesi, kurtarılması ahláksızlığın da getirdiği ağır faturalar değil mi?
Bankalar Birliği'nin taslağında da ahlák kodları, kabaca, sır tutma, güven, rüşvet almama, şeffaflık, dürüstlük, nüfuz etkilerinden arındırma, bankacılık işlemlerinin doğru aktarılması, dolandırıcılığın önlenmesi gibi kurallardan oluşuyor.
Kısaca bu bir nişane, davranış kalıpları. Böyle davransanız hoş olur, iyi olur misali. Kanunların düzenlemekte zorlandığı davranışlar diyebiliriz.
Bankalar da ahlák kodlarına uysun, uymayanlar uyarılsın!
Manidar bulunuyor
BANKALAR Birliği seçimini yaptı, yeni yönetimi belirledi. Ziraat Bankası Genel Müdürü Osman Tunaboylu, Bankalar Birliği Başkanlığı'na seçildi.
Daha önce bu görevi İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince yapıyordu. Bankacılık sektörünün de hayranlıkla, takdirle izlediği Ersin Özince, Bankalar Birliği'nde de çok başarılı çalışmalara imza attı. Başkanlığa tekrar aday oldu ancak seçilemedi.
Kulislerde, bir kamu bankası genel müdürünün Bankalar Birliği Başkanlığına seçilmesi ‘‘manidar’’ bulunuyor. Hiç kimsenin Osman Tunaboylu'nun kişiliği veya bankacılığıyla ilgili olumsuz bakışı yok. Sadece diyorlar ki ‘‘Kamu bankalarının özelleştirilmesi sürecine girildiği şu günlerde özel bir bankanın genel müdürü değil de kamu bankasının genel müdürünün başkan seçilmesini yadırgıyoruz. Başka hesaplar mı döndü acaba?’’
Böyle kuşkuyla yaklaşmıyorum ben. Sadece bazı bankacıların ‘‘manidar’’ bulduğunu aktarıyorum sizlere.
Bu arada Ziraat Bankası çok büyük bir banka. Özelleştirilmesi de öyle ha deyince olacak gibi durmuyor. Zaten kamu bankaları arasında özelleştirme bakımından en son sırada.
Bankalar Birliği'nde seçim öyle bildiğimiz gibi de olmuyor. Yani adaylar resmen ortaya çıkıp adaylığını açıklamıyor. Genellikle toplantıdan birkaç gün önce telefon trafiğiyle bu iş halloluyor. Oylama doğal olarak gizli.
Ersin Bey'in bir dönem daha seçilmemesinin önemli bir nedeni var mı zaman gösterecek...
Ödenek yakınması
HAZİNE, enflasyonu düşürme programının başarıya ulaşması için enerji projeleri başta olmak üzere birçok projeye garantörlük vermiyor. İyi de ediyor.
Ayrıca yap-işlet-devret modelinden yap işlet modeline geçmek de gerekiyor. Bu yönde sinyaller geliyor...
Geçenlerde Limak'ın patronu Nihat Özdemir'le konuşuyorduk. Nihat Bey,uzun süre Müteahhitler Birliği Başkan Vekilliği de yaptı. Bir süre önce yönetimdeki görevinden ayrıldı.
Nihat Özdemir, kredili projelerde ödenklerin yetersizliğinden, birçok kredili ihalenin önünün açılmamasından yakınıyor. Kredinin gelmesiyle kullanılması arasında 6 ay gibi uzun bir zaman olduğunu, bürokrasinin zaman aldığını, işlerin aksadığını, sektörün zor durumda kaldığını söylüyor. Hazine, Maliye, bayındırlık, YPK, bakanlar Kurulu evresini anlatıyor. ‘‘İşlemler çok uzun sürüyor, bürokrasi azaltılmalı, yatırımlar hızlandırılmalı’’ diyor.
Özdemir, mesela Karadeniz Otoyolu'nu, Ankara-Pozantı, Antep-Urfa otoyollarından bahsediyor. Kredinin gelmesiyle kullanılması arasında 6 ay oluyor derken bu tip 10-12 proje bulunduğunu anlatıyor.
Biz Hazine'nin artık garantörlük vermediğini belki şikayet ettikleri konunun bundan kaynaklanmış olabileceğini söylediğimizde Hazine'nin bu saydığı projelere, yatırım programında olan projelere garantörlük yaptığını söylüyor. Bürokraside işlemlerin uzun sürmesi şikayetini yineliyor ve bu açıdan bir koordinasyona gerek bulunduğunu vurguluyor.
Benim bilebildiğim kadarıyla da otoyol yapımından yavaş yavaş vazgeçiyor devlet. Hazine'nin rakamlarına bakıyoruz 1 kilometrelik bir otoyolun maliyeti 10 milyon dolar. Ne yapmaya çalışıyorlar? Otoyol yerine bölüşümlü yol. Bunun ise 1 kilometrelik maliyetinin 1 milyon dolar olduğu söyleniyor. Bu durumda hem tasarruf yapılmış olacak hem de daha fazla yol. Doğru bir plan gibi geliyor bana da. Belki bu plandan dolayı ödeneklerin önü açılmıyor. Sanıyorum otoyol ihalelerini kazanan firmalar daha kısa ve bölüşümlü yolla yetinecekler... Otoyol yok artık!
Paylaş