Oya Berberoğlu: Bankacılar hastanedeki bankaları kıskanıyor

Oya BERBEROĞLU
Haberin Devamı

Kıskanmamak elde değil... 10 bin dolar maaş, ikişer üçer tane makam arabası...

Bankacılık kulisleri çalkalanıyor!

Bu ne biçim operasyon!

Kimisinin patronu içini boşaltmış, şirketlerine para hortumlamış, baştan geri dönmeyeceği belli krediler dağıtmış.. Kimi iyi yönetilmemiş, sermayesi erimiş v.s.

Bunları denetlemesi, uyarması gereken Hazine, siyasi otorite nedendir bilinmez yıllarca uyumuş!

Dünya Bankası ve IMF'nin zorlamasıyla da bazı bankalara el koymak durumunda kalınmış.

Hastaneden kastımız şimdilik Merkez Bankası bir müddet sonra da Bankacılık Üst Kurulu bünyesine geçecek olan Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu...

Buraya 5 banka daha devredildi. Yani, devlet bu bankalara el koydu. Fon'da şu an da 8 banka var.

Fon'a devredilen bankalara yeni yöneticiler atandı.

Kıskanılan durum ise Fon'daki bankaların yönetimlerine atanan kişilere sunulan olanaklar.

Hastasın, yataklı tedavi görüyorsun, ama gelsin sigara gitsin içki misali bir durum söz konusu.

Battıkları için devletin el koyduğu bu bankaların yeni yöneticilerine özel sektördeki gibi yüklü ücretler ödeniyor. 10 bin dolar maaş verildiği söyleniyor. Birkaç tane de makam arabası tahsis edilmiş.

Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu dedirtiyor insana.

Hem vatandaşın cebinden bu bankalar kurtarılıyor, tasarruf fonuna devredilmişken üstüne üstlük yüklü maaşlar ödeniyor. Gerekçe olarak da ‘‘riskli iş yaptıkları’’ gösteriliyor...

Bu bankalara yönetici olarak atanan kişilerden bazıları da tartışma konusu olmaya devam ediyor. Hatta bir tanesi, Milliyet Gazetesi'nde Zülfikar Doğan'ın haberinden sonra görevden alındı. Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel'in arkadaşı olduğu iddia edilen bir avukattı. Bankacılıktan hakkında soruşturma açılan bu zatı, devlet el koyduğu bankanın tepe noktasına atamıştı...

Madem şeffaflığı öne alan bir hükümet var. Fon'daki bankaların yönetimlerine atadıkları kişilere kaçar para verdiklerini açıklasınlar.

Mevduata güvencenin

kalkması uzun iş

GEÇEN gece Türkiye Genç İşadamları Derneği TÜGİAD Başkanı Muharrem Yılmaz'ın davetlisiydik.

Hazine'den sorumlu Devlet Bakanı Recep Önal, TÜSİAD Başkanı Erkut Yücaoğlu ve Muharrem Yılmaz enflasyonu düşürme politikaları üzerine konuştular. Toplantının sonuna doğru gelen eski politikacı-işadamı Cefi Kamhi ise Bakan’dan randevu peşindeydi...

Özel sektörün önde gelen örgütleri enflasyonu düşürme programını canı gönülden destekliyor. Enflasyonu bu yıl TÜFE ve TEFE bazında yüzde 25-20'de tutabilmek için gönüllü olarak ürettikleri ürünlerin fiyatlarını hedef enflasyonu geçmeyecek biçimde ayarlayacakları sözünü vermeye devam ediyorlar. ‘‘Kamu tarafında sapma olmaz ise’’ çekincesini koyarak. Hammadde ve ara mamül üreten işadamlarıyla beraber özel sektörün hedeflere uyacağına ilişkin deklarasyon yayınlamasını dahi öneriyorlar.

Bu kısa özetten sonra Bakan Önal'la yaptığım görüşme, işadamlarınım soruları ve Bakan'ın yanıtlarından çıkardığım mesajlara gelelim.

İstikrar programından kesinlikle taviz vermeyeceklerini vurgulayan Bakan'dan edindiğim izlenimlerden bazıları:

Mevduata yüzde 100 devlet güvencesinin kalkması gerektiğini tüm kesimler kabul ediyor. Makul bir sınır olması gerektiğini de. Mevduata güvencenin kamu bankaları özelleştirilmeden gündeme gelmeyeceği anlaşılıyor. Bakan Önal, ‘‘Haksız rekabet olur’’ diyor. Yoksa Bankalar Kanunu, kamu özel her banka için geçerli olmak durumda değil mi. Yani mevduat güvencesini kaldırırsanız kamu bankalarında da kaldırmak durumundasınız zaten. Sözün özü Recep Önal'dan bu noktada çıkardığım yorum en azından 3 yıllık bu istikrar programı süresi içinde mevduat güvencesinin kalkmayacağı...

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na yeni devredilen 5 bankaya şimdiye kadar sermayelerine mahsuben 131 trilyon lira aktarılmış. 200 trilyon lira kadar da mevduat yapılmış. Fon'daki 8 bankaya toplam 650 trilyon lira verilmiş. Eğer bu bankalar tasfiye edilmiş olsaymış 5.3 milyar dolar mevduat sahiplerine ödemek gerekecekmiş. Yani Önal, ‘‘Ucuz atlattık’’ demeye getiriyor. Talip olursa Fon'daki bankalar bu haliyle veya aktif pasifleriyle satılacakmış. Aksi halde tasfiye yoluna gidilecekmiş.

Bakan, kamu bankalarının siyasiler tarafından ikinci bir Merkez Bankası haline getirildikleri gerçeğini yadsımıyor. Kamu bankalarının önce A.Ş. haline getirilip yönetimlerinin özerkleştirileceğini sonra özelleştirme safhasına gelineceği gibi yıllardır siyasilerin söylediklerini yineliyor. Ama, yeni ve önemli bir şey söylüyor. Kamu bankalarına politik kredi taleplerini yerine getirmemeleri yönünde ‘‘emir’’ verdiklerini... Umarız uyarlar.

Müteahhitler Emlakbank'ı istiyor

DÜNYA Bankası'ndan 1.5 milyar dolar bekleniyor. Bakan Recep Önal 750 milyon dolarlık ilk dilimin mart-nisan ayında gelceğini söylüyor. Bu paralar kamu bankalarının iyileştirilmesinde kullanılacak. Dünya Bankası bu krediyi vermek için ne koşullar koydu biliyor musunuz? Özetle; hemen kamu bankalarından el çekeceksiniz, memurdan yöneticiye kadar siyasi atamaları ayıklayacaksınız. Bu bankaları özelleştireceksiniz. Yeni banka açmaya izin vermeyeceksiniz.

İlgili bakanlar kamu bankalarının kuruluş amaçlarına uygun olarak özelleştirileceğini söylüyorlar ya. Yani Halk Bankası hisselerine esnafların, Ziraat Bankası hisselerine üreticilerin talip olabilmesi gibi.

Recep Önal'la sohbet ederken yanımızda Akfen'in patronu Hamdi Akın da vardı. Akın, Recep Bey'e, ‘‘Emlakbank'ı müetahhitlere verin’’ teklifini yaptı. Bakan olumlu yaklaştı.

Müteahhitler Birliği içinde Yeni Kentler A.Ş. ismiyle bir şirket kuruldu. Kurucular ülkenin önde gelen müteahhitleri, toplu konut müteahhitleri.

Ankaralı müteahhit Hamdi Akın'ın bu teklifine Müteahhitler Birliği'nin karşı çıkacağını sanmıyorum. Akın, ‘‘Toplu konut müteahhitleri Emlakbank'ı satın alabilir’’ diyor.

Müteahhitler Emlakbank'tan çok kredi kullandı. Siyasi baskılar hep ön planda oldu. Borcunu ödememiş olanlara kredi yine açıldı! Bazıları kredi geri ödemesini yapmıyor, yapamıyor. Borçlarını yeni ödeme planına bağlayanlar da var tabii.

Demek istediğim şu: Bu bankayı bu hale getiren siyasilerle bazı müteahhitler pislikleri temizlesinler. Soyanlar bu bankayı aktif pasifleriyle alsın. Nasıl olsa Bankalar Yasası değişti, artık banka kurtarma olmayacak. Kendi bankalarını bakalım o yeni süreçte nasıl işletecekler.

Yazarın Tüm Yazıları