Oya Berberoğlu: Ahh Gülço ahh

Oya BERBEROĞLU
Haberin Devamı

Bir süredir üzerimizde kara bulutlar mı dolaşıyor nedir? Lanet olsun! Nazar var kesinlikle!

Önce Yıldırım Çavlı, arkasından Yavuz Gökmen, şimdi de Gülço. Bizim ‘Tatlı Cadı’mız... Esas kızlar, esas oğlanlar... Veda mı? Asla!

Gülçin'in haber heyecanını, cesaretini vurgulamama gerek yok. Yazılarıyla tanığısınız...

Gülçin Telci, birçok gazeteci-yazar gibi benim üzerimde de çok emeği olan, eğilip bükülmeyen aslan yürekli bir insandı.

O'nun savrukluğuna, serseriliğine, gaflarına, en önemlisi de açık sözlülüğüne bayılırdım.

Tekerlikli sandelye ile gazeteye gelip yazılarını yazmasına, hastalığını hiç mi hiç sorun etmemesine hayran olurdum. ‘‘Ne yapacağız bu hafta Oya, sen ne yazıyorsun, önemli bir şey var mı?’’ diye sormasına... O durumda bile ‘‘Bak şöyle şöyle bir şeyler duydum, istersen araştır’’ demesine... Ahh Gülço Ahhh...

Hatırlarsın, sen, Nurcan Akad ve ben gazeteden senin otomobilinle çıkmıştık bir akşam. Otomobili sen kullanıyordun. Yemeğe gidecektik.. Yağmur hafif hafif çiseliyordu. Ama biz TEM'e sapınca yağmur deli gibi oldu. Yağmur değil sanki çamur akıyordu. Silecekleri çalıştırmak istedin. Bozulmuş, bize göz açtırmıyordu. Sen ağzında sigaran, ‘‘Bir şey olmaz darlingler, hallederiz’’ deyip cama yapışmış vaziyette yolu görmeye çalışıyordun... Bir yandan Nurcan ve ben camı açıp çamur yağmuru aralamaya çabalıyorduk. Artık gidemez olmuştuk. Koca otoyolda birkaç metre gidip arabayı durdurup gazetelerle çamları silip birkaç dakika daha yol almaya çalışıyorduk. Yanımızdan hızla geçen TIR'lar, kamyonlar, otomobillerin sürücüleri, bizlere panik halinde işaretler vermeye çalışıyor, ‘‘Siz manyak mısınız?’’ diye bağırıyorlardı...Perişan durumdaydık ama halimize gülmekten de kendimizi alamıyorduk. Böyle dura kalka dura kalka giderken ekip otosu imdadımıza yetişmişti. Memurlar kısa sürede tamir etti. Meğer sigorta atmışmış...

Gülço'cuğum, bıkmadan bana ‘‘Şu güzel saçlarını uzat darlingim’’ derdin. Afedersin ben sözümü tutamadım. Nasılsa yaparım diye. Hiç aklıma gelmezdi ki böyle erken erken...

Ahh Gülço ahh... Tatlı Cadım, canım arkadaşım...

Gari Ecevit'i severiz

GECE yarısını aşmıştık. Saat 01.30'a doğru ancak DSP'nin Isparta 1. sıra Milletvekili adayı Jale Acar'a telefonla ulaşabilmiştim. Kırsaldaki seçim çalışmalarından dönüyordu, yoldaydı. Saat 02.00 gibi seçim bürosunda buluştuk, tanıştık. İkinci sıra milletvekili adayı Mümtaz Ünver'le beraber 4 beş kişilik bir grup. Çok yorgunlar, ama ertesi günün güzergahını çiziyorlar.

Sözleştik, sabah erkenden minibüse bindik ver elini Eğirdir, Gelendost, Yalvaç... Kozluçay, Dedeçam, Çetince, Yukarıkaşıkara aklımda kalanlar.

Mimar, iki çocuk annesi Jale Acar Ispartalı. 53 yaşındaki Acar, Ege Üniversitesi'nde 17 yıl gibi uzun bir süre proje kontrol mühendisliği yapmış. Sonra memleketi Iszparta'ya Bayındırlık İl Müdürlüğü'ne atanmış. Burada güzel eserlere imza atmış. Davraz Kayak Evi, Güzel Sanatlar Lisesi, Gülistan Halk Kütüphanesi, Özürlüler Okulu gibi..

DSP'nin il örgütünün dahi yeni kurulduğu Isparta'yı köy köy dolaşıyor. Şimdiye kadar 170'i aşkın noktaya gitmiş. ‘‘Dürüst toplum için çorbada tuzu olsun istiyor...

Isparta'da geçen seçimlerde DSP'nin aldığı oy oranı yüzde 4 gibi çok düşük. Şimdi Isparta'da bir Ecevit rüzgarı var hafif de olsa... Jale Hanım oy patlaması yapacakları kanaatinde.

Jale Acar'la dolaşırken kırsal kesimde özellikle çocukların seçimi bayram havasında yaşadıklarını farkettim. Kimi aday defter kalem, kimisi şekerleme dağıtıyor. Parti bayrakları da... Çocuklar pek seviniyor. Gençler ise rozete meraklı. Veletler açısından dikkatimi bir şey çekti. Bu minikler fena halde politize olmuşlar. Örneğin DSP minibüsü geçerken ANAP selamı verenler mi, Kurt işareti yapanlar mı dersiniz. Veya elleriyle kanat çırpan güvercin selamı verenler mi? Tatlı keratalar!

Bu seçim gezisinde iki de düğüne denk geldik. Biri Dedeçam'da, diğeri Yukarıkaşıkara'da. Dedeçam'daki düğünde ısrarlar üzerine Jale Hanım da gelinle oynadı, ben de...

Yukarıkaşıkara'da DYP bölünmüş. Ayrılanlar DSP'ye geçmişler. Bülent Ecevit için, ‘‘Öcalan'ı buldu, gari onu severiz, oyumuzu güvercine basecez’’ diyor bir köylü kadın.

Jale Acar fırtına gibi...Bakalım içtenliği ve azmi Isparta'da DSP açısından nasıl bir tablo ortaya koyacak?

Bisse'nin bayram hediyesi

BİSSE gömleklerinin üreticisi Kefeli Grubu Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Kefeli, her bayram kart gönderirdi.

Fakat İbrahim Bey bu bayram herkesi şaşırttı. Bisse antetli zarfı açanlar, ‘‘İslam korku dini değil, sevgi dinidir’’ başlıklı kitapçıkla karşılaştılar. Kefeli'nin gönderdiği kitap Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Dr. Hasan Elik tarafından yazılmış. Kefeli, kitabın ilk sayfasına eklediği notta, bu kitabı dostlarına neden gönderdiğini şöyle anlatıyor:

‘‘Bu kitapçığı hazırlatmamın ve sizlere sunmanın nedeni, yanlışlarla ve hurafelerle yaşamaya mecbur bırakılan halkımıza, aydın fikirleriyle ışık tutmaya çalışanların seslerinin duyurulmasına bir nebze katkıda bulunmaktan ibarettir.’’

Görmeden fabrika aldı

BİZİM Vahap Munyar, seçim turu için Denizli'ye gitmişti. Ekonomici olduğu için gitmişken bazı işadamlarıyla da buluşmuş.

Bu görüşmelerden birini de Değirmenci Grubu'nun sahibi Değirmenci Ailesi'nden İsmail ve Fahri Değirmenci'yle yapmış.

Vahap, Fahri Değirmenci'ye ‘‘Grubunuzla ilgili tanıtım broşüründe Kahramanmaraş'ta iplik fabrikanız olduğunu gördüm. Bu fabrikayı nasıl aldınız?’’ diye sorunca aralarında şu diyalog geçmiş:

- Telefonla aldık...

Nasıl yani?

- Bir gün Kahramanmaraş'taki arkadaşlarımız telefon ettiler. ‘Burada size yarayacak bir iplik fabrikası var’ dediler. Biz de telefon irtibatı kurup, pazarlığımızı yaptık ve aldık.

Bütün kararı telefon üzerinden mi verdiniz?

- Elbette... Yalnız biz fabrikanın ürünlerini, kapasitesini, değerini biliyorduk. Düşündük ve aldık. Hem de Kahramanmaraş'ı görmeden.

Ailenizden Kahramanmaraş'ı hiç gören yok muydu o zamana kadar?

- Hiçbirimiz görmemiştik. Fabrikayı aldıktan sonra bir kere gittik. Fabrika tıkır tıkır çalışıyor.

Peki size kaça mal oldu? Sahibi neden sattı?

- Sahibinin işletme sermayesi sıkıntısı vardı. O yüzden çalıştıramıyordu. Bize 13 milyon marka mal oldu.



Yazarın Tüm Yazıları