Paylaş
Cuma günkü Bakanlar Kurulu toplantısında malum millennium krizi de konuşuldu. Bir millennium'dur gidiyor. Gazeteler böyle manşetler atıyor. Sanki hepimiz millennium'un ne demek olduğunu biliyormuşuz gibi. Şunun Türkçe karşılığı yazılsa fena mı olur. Latince kökenli bir kelime. Bin yıllık periyot anlamına geliyor.
Yeni bin yılda bilgisayarlar felç olacak ya. Bilgisayar uzmanları buna ‘‘2000 yılı sorunu’’ diyor... Kamuoyunda ‘‘Dijital Kıyamet’’ olarak da biliniyor.
İşte bu krize karşı önlemler konuşulmuştu Bakanlar Kurulu toplantısında. DPT Müsteşarı Orhan Güvenen brifing vermiş, önlemleri anlatmıştı..
Elektrik sisteminden, trafik lambalarına kadar herşey duracak yeni binyılın başlangıcında.
İşte bunlar konuşulurken bazı bakanlar kendi bölgeleriyle ilgili olarak bir binyıl krizinin yaşanmayacağını söylemişler. Örneğin, ‘‘Güneydoğu'daki okullarda bilgisayar mı var da bilgisayarlar felç olsun... Okulların 3 Ocak 2000'de tatil edilmesine bu bölge için gerek yok’’ demiş Milli Eğitim Barkanı Metin Bostancıoğlu.
Bakanlar Kurulu toplantısından çıkarken Bitlisli Bakan Edip Safder Gaydalı da yanındaki bakan arkadaşına şöyle diyormuş:
‘‘Benim ilde hiç millennium sorunu yok. Kriz olması için önce Bitlis caddesine trafik ışığı koymamız lazım...’’
Sadece hayat Bitlis'te durmayacak anlaşılan. Bitlis'te olmayan trafik lamları mı sönecek yanii...
Önce kesiyor sonra sayıyor!
GEÇEN akşam bir grup tekstilci ile yemek yedik. İTHİB üst düzey yöneticileri, işadamları vardı.
Yan masada da bir bankanın yetkilileriyle bir grup yemekteydi.
Teksitlciler-bankacılar birbirlerine kurşun atıyorlar. Vadesi dolmayan kredilerin geri istenmesine bozuluyorlar. Bankaların tefecilik yaptığını söylüyorlar.
Muzip bir tekstilci, ‘‘Tabakları, bardakları bu bankacıların kafalarına fırlatalım’’ diyor, sonra yan masamızda yemek yiyen bankanın küçük bir banka olduğunu söyleyip bardak tabak kırmaktan vazgeçiyor...
Neyse o yemekte de Hikmet Uluğbay, hükümet, vergi reformu gibi birçok konu konuşuldu.
Herkes bağırıyor, ‘‘Battık, yandık, bizi kurtarın’’ diye. Sistemin düzeltilmesine ilişkin görüşlerine katılıyorum tabii de kurtarma işine yaklaşımım onlar gibi değil.
Neyse bir fıkra anlatmışlardı onu aktarayım. Fıkrayla verilmeye çalışılan mesajı da paylaşmadığımı belirterek.
İşadamı yorgun argın evine dönüyor.
Karısı:
- Yüzünden düşen bin parça. Ne oldu?
İşadamı:
- Sorma yeni bir tebliğ çıktı. Maliye üç kolu olan insanların bir kolunu kesecekmiş.
Karısı:
- Sana ne bu tebliğden. Senin üç kolun yok ki. Ne üzülüyorsun.
İşadamı:
- Aman hanım sen bilmiyorsun. Maliye önce kesiyor, sonra sayıyor....
Zorlu Bulgaristan'da
GÜNEY Afrika, Fransa ve ABD'den sonra şimdi de Bulgaristan. Bu komşu ülkede tekstil-konfeksiyon fabrikası işletmeye başladığını duyunca hemen Ahmet Nazif Zorlu'yu aradım. Manisa'daydı, telefonla uzun uzun konuştuk.
Ahmet Nazif Zorlu Holding'in sahibi. 1.5 milyar dolara yakın cirosu var. Aşina olduğunuzu Taç marka onun. ABD'ye Avrupa'ya yayılan... Tekstil başta olmak üzere, bankacılık, enerji, beyaz eşya, turizm gibi alanlarda faaliyet sürdürüyor.
Ahmet Bey'e, yüksek faiz kıskacında Türkiye'de yatırıma devam etmeyi, dışa açılmayı nasıl göze aldığını soruyorum. Kendi teknolojilerini, know-how'larını ihraç ettiklerini, kendi garantörlüklerinde dış kredi kullandıklarını, fabrikalarını kurarken yarı yarıya ihracat üzerine planlama yaptıklarını, bunu da başardıklarını anlatıyor. İşi bilmek lazım, işi bilenler ayakta demeye getiriyor. Türkiye'nin en önemli sorununun finans-kaynak yetersizliği olduğunu, kaynağın verimli kullanılmadığını yineliyor. Zorlu, ‘‘IMF dikte etti laflarını bırakalım, olması gerekenler söyleniyor. Siz bakkal dükkanınızdaki malları eşinize dostunuza, akrabanıza veriyorsunuz. Aldığınız fiyata veya aşağısına satıyorsunuz, sonra faizle para alıyorsunuz, bir gün tıkanıyorsunuz ben bittim diyorsunuz. Olmaz böyle şey. Tabii para bulamazsın o zaman. Paranı düzgün kullanmayı bileceksin’’ diyor.
Türkiye'deki gibi güzel yatırımların dünyanın hiçbir ülkesinde yapılmadığını, bankaların devlete çalıştığı bir ortamda, bu reel faizlere dayanmaya çalışan Türk sanayicisinin tebrik edilmesi gerektiğini vurguluyor Zorlu.
Hükümetin, tahkim yasasını, sosyal güvenlik reformunu çıkarmasının şart olduğunu söylüyor. ‘Biz mi gidip becereceğiz... İdareciler becermek zorundalar’ diyor.
Ekonominin dümeni
HİKMET Uluğbay'ın intihara teşebbüs etmesinden sonra iş dünyasında ekonomi yönetiminin başka birine teslim edilmesine yönelik sesler yükselmeye başladı. Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Hikmet Uluğbay'ın teknokratlığına, siyaset adamlığına herkes saygı duyuyor. ‘‘Ama’’ diyorlar, ‘‘Bakanlığa devam etmesi doğru olmaz...’’
Hangi işadamıyla konuşsak, veya işadamları grubu içinde bulunsak son zamanların bize yöneltilen ilk sorusu şu oluyor?
‘‘Hikmet Uluğbay göreve devam edecek mi? Ayrılacaksa kim bakan olacak?’’
Ben, Uluğbay'ın göreve devam edeceğini sanmıyorum...
İşadamlarına diyorum ki, ‘‘Sizler zaten kulis yapıyormuşsunuz kimin bakan olması gerektiği yolunda! Şunu isteriz, bunu istemeyiz diye! Aman Nami Çağan da olmasın diyormuşsunuz. Sizce kim olacak?’’
İTO Başkanı Mehmet Yıldırım, görüşlerinin ismiyle yazılmasına karşı çıkmıyor.Yıldırım diyor ki, ‘‘İnsanlar bunalıma girebilir... Bunalımlı insanın devlet yönetiminde olmaması lazım. Yük kaldırılamayacak boyutlara geldiğinde dosya kağıdı denen bir şey var. İmzayı atıyorsunuz gereğini yapıyorsunuz. Hikmet Bey'in göreve devam etmesi lazım. Öyle olursa yaygarayı koparırız. Sinirleri çok sağlam icraat yapacak biri gerekiyor.’’
Kim o biri acaba?..
‘‘Dışarıdan da atama yapabilirler aslında’’ karşılığını veriyor Yıldırım.
‘‘İş dünyasında Hüsamettin Özkan'ın adı seslendirilmeye başlandı’’ diyorum.
Mehmet Yıldırım, ‘‘Özkan'ın bizlerle diyalogları çok iyi. Pratik bakışı da var. Becerebilir. En yakın ihtimal de O’’ diyor.
Bakalım ne olacak?
Para nereye akacak?
KOÇ Grubu'ndan bir yıldız kaydı...
Coşkun Ulusoy. Koçfinans Genel Müdürülüğü’nden istifa etti. Arkasından diğer yöneticiler de...
Peki neden? Kulislere göre ‘Akıllı Kart’ parasının nereye yatırılacağında anlaşmazlık çıkmış.
Kısa süre önce Koçfinans bir uygulama başlattı. Bu kartla Arçelik bayilerinden alışveriş yapıyorsunuz. Para ödemiyorsunuz. Parayı Koçfinans sizin alışverişinizi takip eden günde bayiye ödüyor. Siz borcunuzu taksitlerle Koçfinans'a yatırıyorsunuz.
Yeni başlayan bu uygulamaya anlaşıldığı kadarıyla Koç Grubu, Aile karşı çıkmış. ‘‘Malların satışını kontrol etmeliyiz, ayrıca parayı bayiiler repoda değerlendirebilirler’’ demişler. Koç Grubu uygulamanın hemen kendi istedikleri yönde, yani paranın bayilere değil Arçelik'e yatırılmasını istemiş. ‘‘Değerlendirilecekse paraları biz değerlendirelim’’ hesabı... Ulusoy, Koç Grubu'nun istemini doğru bulmamış, uygulamadan çark etmek istememiş ve istifasını vermiş...
Ulusoy, proje, fikir adamıdır. Bürokratlığı döneminden de bilenler bilir ilkelerinden taviz vermez. Duyduğuma göre Ulusoy yine proje işlerinde çalışacak. Belki danışmanlık firması kurarak proje-fikir satar. Şirketlere finans konusunda danışmanlık yapar...
Paylaş