Ankara’da da artık kadınlar çantalarında, makyaj malzemelerinin yanında ellerini attıklarında hemen bulabilecekleri yerde 40 mililitrelik küçük spreyler taşıyorlar. Benim çantamda da var. "Çanta tipi" biber gazı. Sokaktaki kapkaç tehditine karşı aldığım küçük bir önlem.
ANKARA’da, artık kadınlar çantalarında, makyaj malzemelerinin yanında ellerini attıklarında hemen bulabilecekleri bir yerde 40 mililitrelik küçük spreyler taşıyorlar. Çoğumuz itiraf etmese de ben ediyorum. Artık çantamda biber gazı var. Marketlerde bile çeşitlerini bulmak mümkün. Sokaktaki kapkaç tehditine karşı bu benim kendime göre aldığım bir önlem.
Biz AB sürecinde, "Adil yargılama ilkesi" çerçevesinde, ceza yasalarımızı, yargılama sistemimizi yeniledik. Şimdi ise beklentinin aksine başta asayişin hep "berkamal" olduğu Ankara’da bile suç patlaması yaşanıyor.
Emniyet’in verilerine göre, Ankara’da 2005 yılının ilk altı ayında toplam 15 bin 784 asayiş suçu işlenirken, bu yıl aynı dönemdeki asayiş suçu sayısı, 24 bin 833’e yükselmiş. Asayiş olayları geçen yıla göre yaklaşık yüzde 57 artmış. Ankara’da geçen yılın ilk altı ayında 7 bin 356 olan hırsızlık sayısı, 12 bin 660’a; 152 olan gasp-yağma sayısı, 257’ye; 65 olan kasten adam öldürme sayısı, 84’e, 1024 olan kasten adam yaralama sayısı 1335’e, 1866 olan darp sayısı da 2 bin 67’ye yükselmiş.
POLİS: AB YASALARI ELİMİZİ KOLUMUZU BAĞLADI
Tarafları ile konuştuğunuzda, mağdurlar da, suçla mücadalede görevli poliste, kararı veren hakim de savcı da şikayetçi.Polis, "AB yasaları ile yetkilerimiz elden gitti. Elimiz kolumuz bağlandı" teziyle kendini savunuyor. Hatta bir emniyet görevlisi arkadaşımız beni şaşırtan ama daha fazla üzen şu anısını bizimle paylaştı:
"Polis arkadaşlarımız yakaladıkları hırsızları savcılığa götürdüklerinde, ’Nasıl olsa hakim tutuklamaz. Yarın yine hırsızlık yaparım. Gelip yakalayın’ diyorlarmış.
HIRSIZLAR SİLAHLANMIŞ
Yeni dönem hırsızlarla ilgili başka bir tespitte şu:
"Eskiden hırsızlar polisten kaçardı. Şimdi hepsinde silah var. Polisle çatışmaya giriyorlar. "
Son derece stresli koşullarda, canlarını tehlikeye atarak çalışan polislerin aldıkları maaşlar da son derece yetersiz. Ama en acısı da polisteki psikoloji de etkileyen şu yaygın kanı belki:
"Biz tutukluyoruz; hakimler ’yaşı küçük, ilk suçu, tutuklama sınırında değil’ diye serbest bırakıyor. Biz yakalıyoruz, mahkeme salıveriyor. Yeni TCK’da çalınan ya da gasp edilen malın değerinin azlığına göre ceza indirimi getirildiği için tutuklananlar da az bir ceza alıyor ve hemen sokağa dönüyorlar. Aflar yüzünden bütün gaspçılar, hırsızlar sokakta. Ankara’ya başka yerlerden kapkaç için küçük yaşta çocuklar getirildi. Böyle olunca da suçlar patlıyor. Bu koşullarda biz nasıl suç ve suçlularla mücadale edelim"
HAKİMLER NE DİYOR
Polisin ve vatandaşın tepkisini adalet terazisini elinde tutan hakim ve savcılarla konuştum. Onlar da bakın ne dedi:
"Bu kanunları bize değil, AB yasalarını çıkaran Meclis’e sorun. Sorumluluk hep yargıda aranıyor. Biz elimizdeki, TCK ve yeni CMK’yı uygulamakla görevliyiz. Tutuklama koşulları ağırlaştırıldı.Vatandaş, yetersiz bulduğu cezayı takdir yetkisini kullanan hakimin kendi kafasından verdiğini ve yaşı küçük hırsızları da tutuklamadığını sanıyor. Oysa biz önümüzdeki yasaları uyguluyoruz.Sorun sadece yasayla, yargı ile çözülemez. İşsizlik bu boyuttayken, mala karşı suçlar artar" Ankara’daki asayiş manzarası şimdilik böyle...
Vatandaş tepkili
EVİ soyulan, kapkaça uğrayan mağdur vatandaşlar ise "Ankara’da hava kararınca yürümeye korkar hale geldik. Sokak ortasında gencecik insanlar öldürülüyor " diye isyan ediyorlar. Çankaya’da oturan arabası iki defa soyulan bir doktor okurum A.Y’nin maili bu tepkileri özetliyor: "Polise sadece tutanak tutturabildim. On bin dolarlık eşyam çalındı. Hiçbiri bulunamadı. Ankara eskiden böyle bir şehir değildi. Eski güvenli şehrimizi arıyoruz."