Paylaş
Hem sağlık açısından tehlikeli hem de hukuki sorumluluğu var. Yargıtay 19. Ceza Dairesi’nce bu konuda ilk kez verilen kararı kamuoyunda duyarlılık yaratmak adına paylaşmak istiyorum. İnşaat mühendisi kadın sanığın bir başka kadına kaba etinden iğne yapması, Hemşirelik Kanunu’na muhalefet ve “kabahat” sayılarak cezalandırıldı.
Örnek karar ışığında, hemşire olmadığı halde iğne yapan kişilere bu olaydaki gibi kişinin sağlığı zarar görmese bile şikâyet üzerine idari para cezası uygulanacak. Bu ceza, Kabahatler Kanunu ışığında her yıl yenilenen ve artırılan tarifeye göre kesilecek. 2017 yılı tarifesinde “emre aykırı davranış” olarak geçen bu kabahatin faillerine 227 TL ceza verilebilecek.
Denizli’den Yargıtay’a kadar taşınan dava; özel bir hastanede bir başka kadına, asıl mesleği inşaat mühendisliği olan kadın sanığın iğne yapması üzerine açıldı. Mahkeme sanık mühendisi doktor olmayanların bu mesleği yapmasını yasaklayan 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’un, 1 yıldan 3 yıla kadar hapisle cezalandırılmayı öngören 13. maddesine göre 6 ay hapisle cezalandırdı. Sanık mühendis ve Denizli İl Sağlık Müdürlüğü’nün temyizi üzerine, Yargıtay, 16 Ekim tarihli kararıyla eylemi “kabahat” sayarak mahkûmiyet kararını bozdu. Meraklısına karar özeti de bakın şöyle:
HEMŞİRE KANUNU’NA GÖRE KABAHATLİ
“Asıl mesleği serbest inşaat mühendisliği olan sanığın özel bir hastanede şikâyetçiye doktor tarafından uygulanan usulüne uygun tedavinin bir gereği olarak verilen ilaçları değişik tarihlerde şikâyetçinin kaba etine ve deri altına şırınga ile enjekte etmesi eyleminin 6283 sayılı Hemşirelik Kanunu’nun 3. maddesi (bu kanun hükümlerine göre hemşire unvanı kazanmış olanların dışında hiç kimse Türkiye’de hemşirelik mesleğini icra edemez) aracılığıyla aynı kanunun 11. maddesinde (bu kanuna aykırı davrananlara mahalli mülki idare amirince para cezası verilmesi) unsurları yazılı kabahati oluşturduğu gözetilmeksizin, sanık hakkında 1219 sayılı Kanun’un Ek-13. maddesi gereği mahkûmiyet kararı verilmesi, kanuna aykırı ve sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden tebliğnameye aykırı olarak hükmün bozulmasına oybirliği ile karar verildi.”
Mahkeme şimdi sanık mühendisi Yargıtay’ın bozma kararı ışığında yeniden yargılayıp idari para cezası verecek.
DEVRE TATİL ŞİRKETİ İFLAS EDERSE
BUGÜNKÜ soru ise okurum S.U.’dan ve devre tatil konusunda. S.U.’nun sorusu şöyle:
“Biz 20 yıllık devre tatilimizi aldıktan üç yıl sonra firma iflas etti ve tesisin olanakları yüzde seksen geriledi. İlk dört yıl, yılda 1 hafta kullandık ve bir daha kullanmadık. Aidat istenmedi. Biz de ödemedik. Aidat istenmemesi ve bizim de ödemememiz ileride sorun çıkarır mı?”
Ankara Barosu Tüketici Hakları Kurulu üyesi ve Sincan Tüketici Hakem Heyeti üyesi avukat Buğcan Çankaya, okurumun sorusunu şöyle yanıtladı:
“Devre tatil sözleşmeleri, devre mülk sözleşmeleri gibi Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında sayılan tüketici işlemleridir. Bu nedenle ilgili mevzuat dikkate alınmalıdır. Bu kanunun 50. maddesinde, ‘Satıcının yükümlülüğünü hiç veya kısmen yerine getirmemesi halinde tüketiciden herhangi bir talepte bulunamayacağı’ düzenlenmiştir. Bu nedenle anılan devre tatil sağlayıcısının hizmetindeki ayıpların yazılı olarak ihbar edilmesi gerekmektedir. Tüketiciler, bu gibi ayıplı hizmetin varlığı halinde, ayıp oranında bedelden indirim veya sözleşmeden dönme haklarından birisini kullanabilir. Ayrıca tüketicilerin Türk Borçlar Kanunu kapsamında tazminat talebinde bulunması da mümkündür. Öncelikle devre tatil sağlayıcısı şirkete ayıp ihbarında bulunması, bu ihbar içeriğinde yukarıda sayılan seçimlik haklarından hangisini talep ettiğini bildirmesi yerinde olacaktır.”
Paylaş