Eş rızası aranmayacak

Yargıtay üç kez toplandı ve ticaretle uğraşan milyonlarca kişiyi ilgilendiren kritik bir içtihat kararı verdi. Kurul, “Bono, çek, poliçe gibi kambiyo senetleri imzalanırken kefaletteki gibi eşin rızasının aranmasına gerek yok” dedi. Artık ‘kefalet’ durumunda eşin rızası aranacak, çek ve bono gibi kambiyo senetleri imzalanırken istenmeyecek.

Haberin Devamı

Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu (YİBGK) üç kez toplandı ve ticaretle uğraşan milyonlarca kişiyi ilgilendiren kritik bir karara imza attı.

Yargıtay, Borçlar Kanunu değişikliğini yorumladı ve “Bono, çek, poliçe gibi kambiyo senetleri imzalanırken kefaletteki gibi eşin rızasının aranmasına gerek yok” şeklinde içtihat oluşturdu. Yargı mercilerinin beklediği bu karar bakın nasıl alındı...

MAHKEMELER FARKLI KARAR VERDİ

Borçlar Kanunu’nu değişikliği ile “kelafette” eş rızası zorunlu hale getirilmişti. Bu düzenleme sonrası bankalardan kredi kullanmak isteyen şirket ortakları eşlerinin yazılı iznini bankaya sunmak zorunda kalmıştı. Bono ve çek gibi kambiyo senetlerinde de eş rızası aranınca ticaretle uğraşan eşi ev hanımı veya başka sektörde çalışan milyonlarca kişi olumsuz etkilenmişti. Bu konudaki davalarda bazı mahkemeler, bono, çek ve kambiyo senetlerinde eş rızasının aranmasına karar verirken, diğerleri eş rızasının sadece “kefillikte” aranacağına hükmetmişi.

Eş rızası aranmayacak

Haberin Devamı

KEFALETTE ARANIR ‘AVAL’DA ARANMAZ

Yargıtay’da dairelerden de farklı kararların çıkması üzerine bu konu YİBGK’na taşındı. Mahkemeler, istinaf ve Yargıtay’daki binlerce dosya rafa kaldırılırken, beklenen içtihat kararı 20 Nisan’da verildi. Kurul, “kefalette” eşin rızasının alınmasına ilişkin uygulamanın “aval” durumunda (poliçe, çek ve bonoya özgü bir tür kambiyo taahhüdü, eşin imzası) uygulanmamasına karar verdi. YİBGK’nın, 2017/4 esas ve 2018/5 karar sayılı içtihat kararı özetle şöyle:

GEREKÇE AİLE BİRLİĞİNİN KORUNMASI

“Kefalet sözleşmesinde, eşin rızasının aranmasının sebebi ne Kanun metninde ve ne de gerekçede belirtilmemiş, düzenleme yapılırken kaynak İsviçre Borçlar Kanunu’nun 494’üncü maddesinin göz önünde tutulduğu ifade edilmiştir. Türk Borçlar Kanunu’nun eş rızasının kişisel güvence verilmesine ilişkin başka adlar altında yapılan diğer sözleşmelerde de aranacağına ilişkin 603’üncü maddesi ile bu maddenin gerekçesinde de bir açıklığa yer verilmemiştir. Fakat bu düzenlemenin amacının aile birliğinin korunması olduğu anlaşılmaktadır.

Haberin Devamı

KEFALET VE AVAL TAMAMEN FARKLI

Kefalet ve aval kuramlarının tamamen farklı olduğu ve farklı kanunlarda düzenlendiği, avalin tek taraflı bir hukuki işlem olduğu ve bu niteliği nedeniyle Türk Borçlar Kanunu’nun 603’üncü maddesinde gösterildiği şekilde bir ‘sözleşme’ olarak kabul edilemeyeceği; istisnai düzenlemelerin dar yorumlanması gerektiği ilkesi çerçevesinde eş rızasına ilişkin Türk Borçlar Kanunu’nun 584’üncü maddesindeki koşulun avali kapsar şekilde genişletilmesinin mümkün olmadığı...”

KARAR NE ANLAMA GELİYOR?

Kararın ne anlama geldiğini ise avukat Tahsin Adak Zeyrek değerlendirdi. “Kefalet” durumunda eşin rızası aranırken, çek ve bono gibi kambiyo senetleri imzalanırken eş rızasının aranmayacağına ilişkin bu yeni içtihat kararının yerinde olduğunu vurgulayan Zeyrek, kararın mahkemeler, istinaf ve Yargıtay’daki davalar için bağlayıcı olacağını söyledi. Yargıtay’ın benzer kambiyo dosyalarında “eş rızası aranmayacağı” gerekçesiyle bozma kararları vereceğini belirten Zeyrek, şu değerlendirmeyi yaptı:

Haberin Devamı

“Bu karar ticari akışkanlığı, çek ya da bonoya duyulan güveni arttırır. Çünkü burada eşin rızasının aranması şirket için de sıkıntılı olduğu gibi kambiyo evrakının tedavül kıymetini de azaltmaktaydı. Ailenin korunmasına diyecek bir sözümüz yok. Ancak bu tür bir onay zorunluluğu, kötü niyetli borçluyu koruyup iyi niyetli alacaklıyı da cezalandırmak anlamına geliyordu. Dahası, alacaklının borçludan aval istemesi, özellikle şirketlerin ekonomik olarak sıkıntıya düştüğü ve şirket olarak kambiyo evrakının ödenememe ihtimalinin görüldüğü hallerde istenir. Bu durumda aval verilmesi, alacaklının aslında kabul etmeyeceği kambiyo evrakını kabul etmesi sonucunu da doğurmaktadır. Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik kriz hali de göz önünde bulundurulduğunda çok yerinde bir içtihat.”

Yazarın Tüm Yazıları