ANKARA Diyaliz Hastaları Derneği Başkanı Selim Gündüz’ün, "Diyaliz merkezlerinin rant sistemine dönüştüğü, makinaların eski olduğu, kalite ve yeterli sağlık hizmeti verilemediği, bu merkezlerin denetlenemediği" iddialarına Özel Diyaliz Merkezleri Derneği(DİADER) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Işık’tan yanıt geldi. Işık’a göre bunlar "şehir efsanesi."
Ülkemizde dünyanın pekçok ülkesinden "kaliteli ve yeterli" diyaliz yapılıyor. Diyaliz hastaları derneklerinin asıl üzerinde durması gereken konu yakında diyaliz hastasının diyaliz makinası bulmakta zorluk çekecek olmaları.
50 bin diyaliz hastasını ilgilendiren böyle yaşamsal bir konuda tarafların görüşlerini tarafsız bir şekilde aynen yansıtacağım sözümü yerine getiriyorum. Gündüz’ün iddialarının doktor, hasta, çalışan ve yüzlerce yatırımcıyı üzdüğünü belirten Işık’ın, açıklaması aynen şöyle:
Diyaliz Hastaları İçin Tehlike Çanları Çalıyor
Birçok diyaliz hastası yakın bir gelecekte, kendileri için hayati önem taşıyan diyaliz tedavisini alabilecekleri makine bulmakta zorluk çekecektir. Bu manşet olmak için ortaya atılmış bir söylem olmayıp sektörün içinde bulunanların kolaylıkla görebildiği yakın geleceği doğru okumanın bir sonucudur. Diyaliz hastaları ve hasta derneklerinin asıl üzerinde durması gereken konu bu olması gerekirken birtakım şehir efsanelerine gerçekmiş gibi inanıp bunları dile getirmeleri öncelikle bu tedaviyi almakta olan yaklaşık 50 bin diyaliz hastasına yapacakları en büyük kötülüktür.
Ülkemizde yeterli ve kaliteli diyaliz yapılmaktadır
Ülkemizde, bugün gelinen noktada dünyanın pek çok ülkesinde yapılan diyaliz tedavisinden daha kaliteli diyaliz tedavisi yapılmaktadır. Diyaliz tedavisinin olmazsa olmazı yeterli ve kaliteli diyaliz yapmaktır. Yeterli ve kaliteli diyaliz ile diyaliz hastasının yaşam süresi uzatılır ve yaşam kalitesi arttırılır. Diyaliz maliyetine uygun geri ödeme yapılmıyor
Sektörün yaşadığı kriz şöyle özetlenebilir. Devlet son dört yıldır yeterli ve kaliteli diyalizin maliyetine uygun geri ödeme yapmıyor. Diyaliz merkezlerinden 2005 yılının ücretleriyle tedavi satın alınmaya devam ediliyor. Diyoruz ki, "Dört yıldır aynı fiyatla bizden hizmet almaya devam ediyorsunuz ve bunun yanında kaliteli diyaliz yapmamızı da istiyorsunuz." Aslında bu fiyatlarla kaliteli bir diyaliz yapılamaz. Ancak bizim yani diyaliz merkezlerinin herşeyden önce vicdani olarak, kalitesiz ve yetersiz diyaliz hizmeti vermeye hakkı yoktur. Çünkü sözkonusu insan sağlığı, yaşam süresi ve yaşam kalitesi. Biz farkındayız ama hala farkında olmayan yetkililer var.
Beklentimiz nedir?
Diyaliz merkezleri olarak fiyatların 4 yıldır 2005’in fiyatları seviyesinde tutulmasının gerekçelerini anlayamıyoruz ve merak ediyoruz. DİADER olarak konuyla ilgili tüm Bakanlıklara çeşitli raporlar sunduk, sunumlar gerçekleştirdik. Ancak yetkililer herhangi bir açıklama yapmıyor. Biz mümkün olduğunca işimizi sürdüreceğiz ama ne kadar sürdürebileceğimiz konusunda, hiçbir garanti veremeyiz. Ülke genelinde 400’ü özel olmak üzere toplam 837 diyaliz merkezi var. Şu an bir çok özel diyaliz merkezi, her türlü imkanı zorlayarak hizmete devam ediyor. Büyük şehirlerde bu hizmet belli bir süre daha devam edebilir ama küçük şehirlerde, bir merkezin olduğu illerde, ilçelerde diyaliz merkezleri kapanırsa tedavi gören hastalarımız büyük sıkıntılar yaşar. Diyaliz merkezlerinin hizmetlerini durdurması, hastalar açısından hayati bir risk oluşturur.
Hesabını kimse veremez
Diyalizde tedavinin kalitesinden ödün verilemez veya kimse ödün verilmesini isteyemez. Ancak bunun da bir bedeli vardır. Son 5 yılda fiyatları sabit tutarak bu kaliteyi yakalayamazsınız. Bu tedavinin kalitesinden verilecek ödün, hastanın yaşam kalitesini ve süresini olumsuz etkiler. İnsan hayatını, yapılan bir takım suistimallerle kimsenin kısaltmaya hakkı yok. Böyle bir durumda kaliteden taviz vermek yerine, merkez kapatılmalıdır. Artık yetkililer çığlıklarımızı duysun. Denetimsiz bir tedavi bilincine, işverenimiz, yatırımcımız, doktorumuz, hastamız hazır değil. Türkiye’de bu bilinç henüz yerleşmedi. Bunun için herkes üstüne düşen görevi yerine getirecek, gereğini yapacak, gereğini isteyecek ve onu da denetleyecek. Bunlardan kaçma lüksümüz yok. Sonuçta hastanın tedavi almasından ve buna bağlı olarak da yaşam süresinden bahsediyoruz. Buna duyarsız kalma hakkını her kim kendinde görüyorsa, bunun hesabını hiçbir zaman veremez.