Danıştay Başsavcısı Candan’dan ölen eşe anma

8 Mart’ta Ankara Hukuk Fakültesi’nde son derece anlamlı bir Kadınlar Günü kutlama etkinliği vardı. Ankara’nın tipiye teslim olduğu o akşam, Danıştay Başsavcısı Turgut Candan, 42 yıl önce mezun olduğu fakültesinde, dört yıl önce 56 yaşında yaşamını yitiren eşinin pasta kitabının tanıtımını yaptı.

Haberin Devamı

Törende, sevgili eşi Şirin’in, “Fransız Mutfağından Pastalar” adlı kitabının telif haklarını da adalet mensuplarının çocuklarına burs verilmesi için Adalet Mensupları Dayanışma Vakfı’na bağışladı.

Kadınlar Günü’nü erkekler de kutlamalı

Candan’ın, yoğun kar yağışına rağmen Danıştay’daki meslektaşları, akrabaları ve arkadaşlarından oluşan can dostlarının yalnız bırakmadığı etkinlikteki konuşması da izleyenleri duygulandırdı.
Candan konuşmasında, “Kadınlar olmasaydı, biz erkekler de olmazdık. Varlığımızı onlara borçlu olduğumuza göre Kadınlar Günü’nü erkekler de kutlamalı” dedi.

Kendi kendine Fransızca öğrendi

Fransa’da bulundukları sırada eşi Şirin’in kendi kendine Fransızca öğrenip, Fransız dostlarından aldığı tariflerle pasta kitabı yazdığını anlatan Candan, kitabın ikinci baskısının tanıtımını yaptıklarını söyledi. Candan, eşiyle ilgili anılarını ve nasıl evlendiklerini de bakın şöyle anlattı:

Diplomamı aldığım gün eşimle tanıştım

“Diplomamı aldığım günle sevgili eşimin varlığından haberdar olduğun gün aynı tarihe rastlar. 5 Kasım 1969’da Ankara Cumhuriyet Başsavcısı’nın elinden diplomamı aldıktan sonra trenle Polatlı’ya döndüm. En az iki yıl evlilik gibi konuları aklıma getirmemeyi kararlaştırdım. Cefakar annemin sabırsızlıkla beklediğini biliyordum. Zira ailede yüksek okuldan mezun ilk kişi bendim. Yengem bana ‘Bursalı bir kızla tanıştım. Çok beğendim seninle de tanıştırmak isterim’ dedi. Trende aldığım kararı söyledim. Ama çok ısrar oldu, kıramadım. Aklımdan da ‘Olmadı yenge derim, olur biter’ diye geçirdim.

Bir yıl sonra evlendik

Çok geçmedi, randevu ayarlandı ve ziyaretlerine gittik. İlk intibam olumluydu. Modern giyimli, konuşmasını nasıl davranması gerektiğini bilen serçe yürüyüşlü, güzel genç bir bayandı. İsmi gibi şirindi. O’nu tanıyanlar ismi ve soyadının kişiliğiyle nasıl bu kadar uyuştuğuna hayret ederlerdi. Yengem görüşmemizi ayarladı birkaç kez görüştük anlaştık. Yürekliliği hoşuma gitmişti. Babasına bile ‘Baba ben nişanlanıyorum, şu tarihte gel’ diye haber göndermişti. Nişanlandık, 31 Ağustos 1970’de evlendik.

Haberin Devamı

Danıştay Başsavcısı Candan’dan ölen eşe anma

Hızlı yaşamayı severdi

Hızla yaşamayı severdi. Hep az zamana çok şey sığdırmak telaşı içinde oldu. Hızlı araba kullanırdı. Birçok kişinin cesaret edemeyeceği araçları kullanma arzusundaydı. Sembolik de olsa bir yolcu uçağını bir deniz aracını kullanabilme fırsatını bulmuş olmaktan büyük haz duyduğunu söylerdi. Hep yaşamının uzun olmayacağını söylerdi. Söylediği gibi de oldu. Bizi zamansız biçimde 4 Temmuz 2007’de bırakıp sonsuzluğa göçtü. Öldüğünde henüz 56 yaşındaydı.

Telefonum çaldı, ekranda Şirin yazdı

Gidişinin haftasıydı. Evde çalışma odamda, kanepeye uzanmış görünmez iki elin var gücüyle sıktığı kalbimin umutsuz çırpınışını dinliyordum. Cep telefonum çaldı. Baktım altı ay öncesine kadar beni her arayışında olduğu gibi ekranda gül göründü ve ‘Şirin’ yazdı. Oysa telefonu yan odada ve kapalıydı. Gül görüntüsü altı aydan beri kaybolmuştu. Bu türlü yeniden getirmeyi başaramamıştım. Yerimden fırladım yan odaya koştum. Kimse yoktu, telefonu orada duruyordu. Sanki o telefonla bana ‘Ben burada huzur içerisindeyim, üzülme’ demek istemiş ve son bir kez el sallamıştı.

Kadınlar erkeğin elinde yok olup gidiyor

Ben kadını gelinciğe benzetirim. Narin ve kırılgan kadınlarımızın ışıltıları can verdikleri, yaşamlarına anlam kattıkları erkeklerin elinde birer birer yok olup gitmekte. Gün geçmiyor bir Ayşe Paşalı, bir Arzu Yıldırım olayı yaşanmasın.

Devlet enerjisini kadının saçı için harcaması ne acı

Devletin omuzlarında hala Kurtuluş Savaşı’nda yayan yapıldak, kilometrelerce yürüyerek taşıdıkları mermilerin izleri duran kadınlarımızın canlarını erkeklerin kurşunlarından ya da bıçak darbelerinden koruma yerine enerjisini hayattayken anlamı olan lepiska saçlarını gözlerden kaçırmak için harcaması ne acı. Sırası geldiğinde, mangalda kül bırakmıyoruz, kadınlarımız başlarımızın tacı diye. Korunmaya ihtiyacı olduğunu söyleyen her taç için bir güvenlik görevlisi vermek çok mu zor?”
Başsavcımız Candan’ın, beni de çok etkileyen ve duygulandıran konuşması böyleydi. Kadına şiddetin önlenmesine dönük mesajlarına umarım devlet yetkileri de kulak verir.

Yazarın Tüm Yazıları