TELEFONDA arayan okurum çatı katında oturan bir evsahibi olduğunu, komşularından birinin çatıya çanak anten koymak istediğini belirterek bakın ne sormuş:
"Apartmanımız 11 daireli. 11 kişi çanak anten koyarsa, benim çatımın akması da kuvvetle muhtemel olur. Bu konunun hukuki çerçevesi nedir. Çatı akarsa zararımı tazmin ettirebilir miyim?"
Çanak anten kriterleri
Ben de bu konuyu Yargıtay içtihatlarından araştırıp hukukçulara sordum.
Yargıtay’ın içtihatları doğrultusunda dileyen kat maliki ve aynı şekilde kiracı ortak yerdeki payını aşmayacak alanı kullanmak, ana yapıya ve diğer bağımsız bölümlere zarar vermemek koşuluyla ortak alan çatıya merkezi sistem televizyon anteni bulunsa bile çanak anten taktırabilir. Ancak, bu olaydaki gibi çanak antenlerinin çatıya zarar vermesi durumunda eğer konu "komşuluk hukuku" içinde çözümlenemiyorsa, tek yol mahkemeye gitmek oluyor. Çanak antenlerin ana yapıya ve çatıya zarar verdiğini belirterek, yargı kararıyla söktürmeyi talep etmekte mümkün görünüyor. Bu konudaki iki örnek Yargıtay kararı da şöyle:
Merkezi anten sistemi varsa bile çanak taktırılabilir
Günümüzdeki sosyal ve kültürel yaşam ve bunun gerekli kıldığı iletişim ve bilgilenme gereksinimi göz önünde tutulduğunda, uydu anteninin yurt ve dünyadaki gelişmeler, yenilikler konusunda bilgilenme ve yararlanma olanağı sağlayacak nitelikte bir sistem olduğu kuşkusuzdur. Bu nedenle, davacının, ortak çatıya, koşullarına ve tekniğine uygun biçimde çanak anten taktırması konusunda kendisine izin verilmesi gerekirken, merkezi anten sistemi bulunduğu ve davacının uydu anten taktırması için bir zorunluluğun olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. (Yargıtay 18. Hukuk Dairesi 17.05.2005 2005/3990 esas-2005/5189 sayılı kararı)
Çatıya zarar verip vermediği araştırılmalı
Kat mülkiyeti Yasası’nın 16. maddesine tüm kat maliklerinin anataşınmazın ortak yerlerine arsa payları oranında malik olduklarını ve bu ortak yerlerde kullanma hakkına sahip olduklarını öngörmektedir. Somut olayda davalı çatıya iki adet çanak anten monte etmiştir. Anayapıda ortak anten tesis edildiği ve davalıların bundan yararlanma olanağı bulunduğu ileri sürüldüğüne göre bu husus gerçekse de bağımsız uydu anten tesisinin bir zorunluluk olmaktan çıkacağı dikkate alınarak, dava konusu bağımsız bölümlerin ortak televizyon yayınından yararlanacak konuma gelip gelmediklerinin araştırılması, binaya ortak televizyon anteni tesis edilmişse de davanın kabülü, ortak televizyon yayını tesis edilmemesi nedeniyle uydu yayın anteni konulmasında anten koyması durumunda çatıda yeterli alan bulunup bulunmadığının davalıya ait antenlerinin kapladığı alan itibarı ile arsa payı oranlarını aşıp aşmadığının, antenlerinin tesis ve onarımının bağımsız bölümlere ve anayapıya zarar verip vermeyeceğinin zarar vermesi muhtemelse alınacak önlemlerin araştırılması ve sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle hüküm kurulması doğru görülmemiştir. (Yargıtay 18. Hukuk Dairesi 30/09/2003 2003/6814 esas-2003/6997 karar)
Op Dr Aksakal’dan açıklama
KADIN doğumcular mahkemelik oldu haberine Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Klinik Şef Muavini Operatör Doktor Orhan Aksakal’dan bir açıklama geldi. Aksakal’ın açıklamasını hukuka ve cevap hakkına saygımız gereği aynen yayınlıyorum.
"Hürriyet Ankara Eki’nin 20 Ağustos 2008 tarihli köşesinde ’Kadın doğumcular mahkemelik oldu’ başlığı ile verdiğiniz haberin sonunda ’on kadın doğumcu tanık gösterildi’ alt başlığı altında verilen tanık kadın doğumcular arasında adımın geçmiş olması beni fevkalade üzmüştür.
Yıllardan beri değişik görevler üstlendiğim ve üyesi olmaktan gurur duyduğum Jinekoloji Derneği Ankara Şubesi ile ilgili anlatılanların hiçbirine katılmam mümkün değildir. Baştan aşağıya izlediğim ve içinde yer aldığım Jinekoloji Derneği Ankara Şubesi’nin 31/07/2008 tarihinde yapılan olağan genel kurul seçiminin daha öncekilerden hiçbir farkı yoktur. Tarihinde ilk defa genel kurul davalık olmuştur. Ortada davayı gerektirecek hiçbir usulsüzlük yaşanmamıştır. Benim tanıklığım bunadır. Dolayısıyla kendi şubesini dava eden dernek yönetimini kınıyorum ve bu davranışlarını da kadın doğum camiasına bir menfaat piyasası olarak bakan bir zihniyetin bir menfaat tekeli kurma teşübbüsü olarak niteleyebiliyorum."