ANKARA’dan birçok aileden bana mail ve telefon yoluyla şikayet geldi. Dershaneler ücreti tahsil etmeyi garantilemek için ailelere senet imzalatıyor.
Bu noktada hak da veriyorum dersahanelere. Ama ödeme güçlüğüne düşen ya da çocuğunun yararlanamadığını düşünüp o dershaneden almak isteyenlerin senetlerini icraya koyduklarını öğrenince de içim sızladı. Muğla’nın Fethiye ilçesinde dershane borcunu ödeyemediği için intihar eden 18 yaşındaki Soner Semih Sipahi gözümün önüne geldi. Sipahi, intihar edince, iki ay cezaevinde kalan annesi, borcun ilçe milli eğitim müdürlüğünce ödenmesi üzerine tahliye edilmişti. Ankara’da başka Semih’ler olmasın diye bu konuyu yazmaya karar verdim.
Nedir bu dershane işkencesi
“Dershane derdini” anlatıp okurlarımın tepkisine tercüman olan jinekolog operatör doktor Aysel Yavuz Şengüler’in mailiydi. Önce maile bir gözatalım: “Veliler şaşkın, öğrenciler yorgun ve hayata küskün. Düşünüyorum, yıllar önce bizler okulda ne öğretilirse ondan imtihan edilirdik. O zaman da üniversiteye giriş aynı şekilde güçtü. Zira parmakla sayılabilecek kadar az üniversite vardı ülkemizde. Dersane diye kimsenin bir gereksinimi yoktu.
Dershane modası çıktı
Yıllar sonra nasılsa bir dersane modası çıktı. Ailelere korkunç bir külfet yükleyen, çocuklarımızı yarış atı gibi koşturan bir olgu çıktı piyasaya. Önce zengin çocukları gitmeye başladı. Sonra diğerleri onlardan geri kalmamak için boğazından kesip dersaneye yatıranlar. Korkunç bir maddi külfet yüklendi ailelere. Bu kadar tayin bekleyen bir ülkede öğretmen yetersizliğinden bahsetmek mümkün değil. Geçenlerde bir dersane yetkilisi binlerce kişiye iş sahası açtıklarını gururla söyledi. O sayın beyefendi, madalyonun diğer tarafına bir baksa olmaz mı? Yiyecek ekmeğinden keserek, çocuğunu dersaneye gönderen, yarı aç yarı tok yaşamaya çalışan ailelerin dramını niçin görmezden geliyor acaba? Dersane parasını ödeyemediği için annesi hapse giren ve bunu hazmedemeyip intihar eden o pırıl pırıl ama çaresiz gencin (Semih) dramının sızlatmadığı bir yürek düşünemiyorum. Daha bunun gibi basına aksetmemiş ne dersane dramları mevcut.
Bir sürü bono imzalatıyorlar
Öyle acayip bir uygulama var ki; hizmet vermeden velilere bir sürü bono imzalatılıyor. Hatta çoğu veli okuma yazma bilmediği için parmak basıyor. Çocuk faydalanamadığı, memnun kalmadığı, yahut nefesi kesildiği için ödeyemediği için artık dersaneye gidemeyeceğini çok önceden bildirmesine rağmen bonoları icra yoluyla tahsil edeceklerini söyleyerek insanları hayatlarından bezdiriyorlar.
Hani dersahaneler kaldırılacaktı
Şu dersaneleri kaldıranlar herhalde tarihe geçeceklerdir. Okulda öğretilen bilgilerin imtihanda sorulmasından daha tabii ne olabilir ki? Sayın Devlet Büyüklerimiz! Hani dersaneleri kaldıracağınızı vaat etmiştiniz? Ne oldu da bu ticari sektör her geçen gün acımasızlığını artırıyor yiyecek ekmeği bile zorlukla bulan, çocuğu diğerlerinden geri kalmasın diye dersaneye göndermek için çırpınanların sayısı azımsanmayacak kadar büyük boyutlarda.
Okullarda yeterli eğitim verin
Ankara’nın çok fakir muhitlerinden birinde yıllardır jinekolog operatör doktor olarak çalışmaktayım. Branşım dolayısıyla kadınlarla iç içe yaşamaktayım. Onların feryatlarına dayanamayarak bu yazıyı kaleme aldım. Benim dersaneye giden çocuğum yok. Çaresiz annelerin bana söyledikleri şu: ‘Sadece zenginler mi tahsil yapsın? Fakirsem benim çocuğumun günahı ne?’ Evet, bu insanlara vicdanı olan herkes hak verir diye düşünüyorum.
Buradan yetkililere sesleniyorum çözün
Öyle sanıyorum ki, çocuğu dersaneye gidenlerin ve gidemeyenlerin kanayan yarası bu. Artık bu yara kangren olmak üzere. Acilen tedavisi gerekir. Yetkililere sesleniyorum. Lütfen çocuklarımızı ve ailelerini bu işkenceden kurtarın! Okullarda pekala bu bilgiler rahatlıkla verilebilir. Saygı değer öğretmenlerimizin bu soruna yıllar öncesi gibi çözüm getireceklerinden asla şüphe etmiyorum.” Yetkililerle ve dershanelerin yanıtları da haftaya...