Paylaş
Yoğurt mutfak kültürümüzün en yaratıcı ürünlerinden biri, belki de en önemlisi.
Türk mutfak geleneğinin de dünya mutfaklarına güzel bir hediyesi. Ayrıca sadece lezzetli ve besleyici değil, aynı zamanda bir “süper besin!”
İçinde yalnızca kaliteli yağlar, proteinler, bol vitamin ve mineralleri (B12, kalsiyum, magnezyum) bulundurmaz, daha da mühim özelliklere sahip.
Onu süper besin yapan özellikse yapısında “probiyotik” bakterileri ve “prebiyotik” besinleri bir arada, birlikte bulundurması.
İsterseniz bazı hatırlatmalar yapalım: Probiyotikler bağırsaklarımızda yaşayan, sağlığımızı koruyup kollayan faydalı canlı mikroorganizmalar.
Prebiyotik besinlerse bu mikroorganizmaların çoğalmalarını, büyümeleri ve görevlerini daha iyi yapmalarını sağlayan, dolayısıyla bize de sağlık yararları olan “sindirilemeyen besin öğeleri”.
Bu ikili yoğurtta birlikte bulunur ve sinerji (uyum) içinde çalışır. Dolayısıyla yoğurt hem içindeki probiyotik bakteriler, hem de prebiyotik besinler sayesinde sağlığımıza olağanüstü destekler verir. Yoğurdun bu müthiş biyolojik gücü özellikle bağışıklığımızı güçlendirmek söz konusu olduğunda çok önemli.
Biliyorsunuz bağışıklığımız ne kadar güçlü olursa vücudumuz enfeksiyonlara karşı o kadar dirençli hale geliyor.
Kanserlere karşı da çok güçlü kalkanlar oluşturuyor.
ÖNEMLİ
Hangi yoğurt?
Pratik olarak manda, inek veya koyun keçi yoğurtları arasında pek bir fark yok.
Esas fark şu: Yoğurda “süper besin” diyebilmemiz için içinde sağlığa faydalı mikroorganizmaları, yani “canlı aktif probiyotik kültürleri”ni de bulundurması gerekiyor.
Yoğurt üretilirken uygulanan teknolojilerde bu bakterilerin ortadan kalkmamaları, yok edilmemeleri, yaşamlarını sürdürmelerine fırsat verilmesi lazım. Eğer yoğurt üretilirken probiyotik bakterileri öldüren işlemlerden geçirilmişse sağlık yararları önemli ölçüde azalıyor.
Tabii ki yine lezzetlidir, tabii ki yine besleyicidir, çünkü içinde protein, yağ, vitamin ve mineraller vardır ama probiyotik güçten mahrum kalmış ve “süper besin” unvanından uzaklaşmıştır.
Bana göre bir yoğurt “probiyotik bakteri” içeriyorsa “gerçek” ve “tabii/doğal” yoğurttur.
Her yoğurdun probiyotik gücünü merak edip sorgulayın. Yoğurda “süper besin” payesini kazandıran temel özelliğin de sahip olduğu “probiyotik/prebiyotik” güç olduğunu unutmayın...
OKUR SORUSU
Metformin şeker ilacı mı?
Soru “fazla kiloları ve bununla bağlantılı insülin direnci nedeniyle doktoru tarafından ‘metformin’ ile tedaviye alınan” Adanalı bir hanım okurdan geliyor. Hanımefendi ilacı alırken eczacı bey haklı olarak uyarmış: “Şeker hastası mısınız, bu ilacı şeker hastaları kullanıyor.”
Şeker hastası olmayan okurun da kafası karışmış. Eczacı bey haklı! Haklı çünkü her eczacının doktor tarafından reçete edilen ilaç hakkında hastasını bilgilendirmesi gerekiyor.
Hasta haklı! Çünkü şeker hastası olmadığı halde şeker hastalarına verilen bir ilacı neden kullandığını merak ediyor.
Peki yanlış değilse de eksik olan ne? Hastaya reçeteyi düzenleyen sevgili meslektaşım yazdığı ilaç hakkında hastasını yeteri kadar bilgilendirmeyi ihmal etmiş.
Gelelim bizim yanıtımıza: Metforminin neredeyse 40 yıldır şeker hastalığının tedavisinde kullanıldığı doğru.
İnsülin direnci-tip 2 diyabet ilişkisi bilinmeden önce özellikle beli geniş, göbeği büyük, fazla kilolu diyabetlilerde metforminle mükemmel neticeler alıyorduk.
İnsülin direnci hakkında bilgilendikten sonra öğrendik ki metforminin marifeti insülin direncini kırmaya yardımcı olmasından kaynaklanıyor.
Metformin insülin direnci/hiperinsülinemi nedeniyle gelişen tip 2 diyabette “insülin ekonomisi” sağlayarak da faydalı oluyor.
İşte bu nedenle neredeyse 10-15 yıldır insülin direncinin tedavisinde de –şeker hastalığı söz konusu olsa da olmasa da- metforminden faydalanıyoruz. Kısacası insülin direnci nedeniyle göbeği büyüyen, beli kalınlaşan, kilo alan, fazla kilolu ve obez kişilerde hem gelişebilecek bir diyabeti önlemek, hem de insülin direncini kontrol altına alabilmek amacıyla metforminden faydalanıyoruz.
Özeti şu: İnsülin direnciniz varsa diyabetiniz olmadığı halde doktorunuz size metformin önerebilir. Bir küçük not daha: Metformin alışkanlık yapan, bağımlılık yapan bir molekül de değildir.
OKUR SORUSU
Omega-3 desteği yazın alınabilir mi?
Bu soru Bodrum’da yaz tatilini yapan bir okurumuzdan geliyor. Zaman zaman omega-3 desteği kullanan okurumuz yaz aylarında omega-3 desteği kullanmaya gerek olmamalı diye düşünmüş ya da böyle bir bilgi almış olmalı.
Her destek gibi omega-3 desteklerini de düzenli kullanmak, ara vermeden sürekli olarak yutmak şart değil. Pek çok besin desteği gibi omega-3 desteklerine de zaman zaman ara vermek mümkün.
Üç ay kullanır bir ay kullanmazsınız, iki ay kullanır üç ay kullanmazsınız.
Hiçbir kural veya zorunluluk söz konusu değil. Biraz ekonomik güç, biraz da sizin kararınızla ilişkili bir plan yapmalısınız ama “yaz aylarında omega-3’e ara vermek gerekir” şeklinde bir durum da söz konusu değildir.
Ara vermek istediğiniz mevsim yaz da olabilir, kış da, bahar da.
Özeti şu: Eğer düzenli omega-3 desteği almak istiyorsanız havaların ısınması veya mevsimin yaz olması bu desteğe ara vermenizi gerektirmez.
BİR BİLGİ
Candidanın aşırı üremesi hasta edebilir mi?
Bağırsaklarda aşırı miktarda candida mantarı üremesi bağırsak içi biyolojik dengenin bozulduğuna işaret edebilir.
Hatta bazen candida miktarı kritik değerlere ulaştıysa ciddi ishal ve başka sağlık sorunları da oluşabilir.
Şişme, gaz, kabızlık/ishal atakları veya kronik yorgunluk şikâyetleri olan, odaklanma güçlüğü, unutkanlık, kas ağrıları gibi sorunlardan yakınanlarda bağırsak biyolojisi laboratuvarda incelendiğinde iç dengenin bozulduğu (disbiyoziz) ve candida aldibicas mantarının yoğunluğunun arttığı saptanabiliyor.
Bu kişilerin bazılarında genital akıntı, tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonları, ağız kokusu gibi sorunlara da beklenenden sık rastlanıyor.
Bununla birlikte söz konusu problemlerin doğrudan candida enfeksiyonu, yani bağırsaklarda aşırı candida üremesi ile doğrudan bağlantılı olduğunu gösteren ciddi bir çalışma da yok.
Tamamlayıcı ve integratif tıp alanında çalışanlarla modern tıp taraftarları arasında bu konuda hâlâ ortak bir fikir birliğine varılabilmiş değil.
OKUR SORUSU
Anemi neden üşütür?
Havalar ısındı, sıcaklara rağmen yine de bazılarımız hâlâ üşüyor! Eğer siz de “sıcak havalarda üşüyenlerden biri” iseniz bunu lütfen ciddiye alın. Ciddiye alın zira bu işaret kansızlık sorunu yaşadığınıza veya tiroit bezinizin tembelleştiğine işaret edebilir.
İsterseniz biraz daha açalım: Anemi yani kansızlık yaygın bir sorun. En çok da genç kızlar, 25-45 yaş arası hanımlar, çocuklar ile yaşlıları yakalıyor.
En sık görülen nedeni ise demir eksikliği. Demir eksikliğinin ilk işaretlerinden biriyse üşüme olabiliyor. Kanda demirin azaldığını gösteren, hücrelerin yeteri kadar demir bulmakta zorlandığını gösteren diğer işaretlerse (saç dökülmesi, halsizlik, yorgunluk, unutkanlık, cilt ve tırnaklarda değişimler) daha sonra ortaya çıkıyor. Hipotiroidi/tiroit yetmezliğinde de üşüme uzun süre ilk ve tek işaret olabiliyor, anlamsız yere kilo almak, yorgunluk, unutkanlık, kabızlık, saç/kaş dökülmeleri, solukluk daha sonra ortaya çıkabiliyor.
Paylaş